09/11/2021 | Yazar: Aslı Alpar
Cis-heteropatriyarkal sistemin ürünü olan ve bu sistemi koruyan Medeni Kanunun soyadı hükümlerindeki eşitsizliğine karşı burada toplanıyoruz.
Annem babamı 1998 yılında boşadığında, henüz on yaşındaydım ve elbette bugün dahi işimi zorlaştıracak anlamsız bir sorun yaşayacağımı bilmiyordum.
Boşanmanın ardından kardeşim ve benim velayetimi annem üstlendi. Babamı bazen senelerce görmedim, bu süreçte manevi bir katkısı olmadı; maddi destek de yok denecek kadar azdı; nafakasını dahi düzenli ödemedi. 97 yılından bugüne toplam görüşmemiz yirmi günü geçmemiştir.
Bununla birlikte sınavlarda, kimlik tespitlerinde, okullarda, iş yerlerinde özetle kamusal alanda her yerde babamın soyadıyla bulunmak zorunda kaldım. Yıllar geçtikçe neredeyse hiç görüşmediğim, bana bir yabancı olan babanın soyadını taşımak manevi açıdan daha da zorlaştı.
Bu zorluk yalnızca manevi değil annemle aynı soyadını taşımadığım için birçok idari zorluğu da beraberinde getirdi. Birçok kamu kurumunda reşit olmadan yapmak zorunda kaldığım işlemlerde, bakımımdan tamamen sorumlu olan annem, “annem olduğunu” kanıtlamak için ek belgeler ibraz etmek zorunda kaldı.
İki soyadı da benim değil!
Soyadı davası açmak aklımın hep bir köşesinde olsa da uzun süre bu adımı atmakta çekingen davrandım ancak resmi kurumlar dışında kendimi tanıtırken, annemin babasının soyadını yani diğer sevimsiz adıyla annemin kızlık soyadını kullandım.
Ancak hukuki süreci başlatmadığım için kimliğimde baba soyadı kaldı. Sosyal çevremde Alpar soyadıyla bilindiğim için adıma yollanan kargoları soyadı farklılığı nedeniyle alamamak yaşadığım en rutin ve basit sorunlardan biri.
Derken yine başka bir kolaylık sağlaması (tayin) için evlendim. Evlilikle birlikte bu defa hiçbir aidiyetimin olmadığı bir ilin yani eşimin memleketinin kütüğüne kayıt oldum. Baba soyadından kurtulmak için güzel bir fırsat gibi görünse de Medeni Kanunun kadına tanıdığı bir hak[1] olduğu için “baba” soyadını da terk etmek istemedim. Nikâh başvurumuzu alan memura kendim hatırlatarak baba soyadını da korudum. Böylece bir anda kimliğimde yabancı olduğum bir il ve benim olmayan iki soyada sahip oldum!
"Kocanın ve babanın izniyle!"
Uzattım.
12 Şubat günü sevgili avukatım Günçe, soyadı davamı açtı. Dilekçemi hem baba hem koca soyadını bırakmak ve annemin babasının soyadı olan Alpar’ı almak üzere yazdık. Bir hevesle asliye hukuk mahkemesine başvurduk. Dava günü geldiğinde hevesim kursağımda kaldı çünkü mahkeme soyadı değişikliğini kendi alanı dışında görmüş ve duruşmanın aile mahkemesinde görülmesine karar vermişti.
Ankara 14. Aile Mahkemesi duruşma günü olarak 8 Haziran’ı verdi. Asliye hukukta davanın muhatabı bağlı bulunulan nüfus müdürlüğüyken davanın aile mahkemesine taşınmasıyla birden bire eşime dava açmış göründüm. Bu sebeple eşim de bizimle birlikte hazır bulundu duruşma gününde.
Hâkim bizi önce süzdü, dosyaya baktı sonra da kocanın ve babanın izninin alınması için davayı 5 Ekim’e ertelediğini söyledi. KOCANIN VE BABANIN İZNİ! Elbette duruşmaya gitmedik ve davanın takipsizliği için yeni bir dilekçe yazdım. Şimdi yeni bir dava sürecine hazırlanıyorum.
Bunu biliyor muydunuz: Medeni Kanun’daki soyadı hükümleri Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı bulundu!
Bu deneyim aktarımına neden ihtiyaç duydum? Çünkü bu konuda mağdur edilen çok fazla insan var çünkü burası da bir mücadele alanı.
Medeni durumla değişen soyadının daha doğrusu soybağının açıkça erkek egemen saiklerle değişmesi açık bir eşitsizlik. Üstelik bunun eşitsizlik olduğu ulusal ve uluslararası mahkeme kararlarıyla defalarca ortaya kondu. Yargıtay da bu gelişmeler üzerine evli kadınların, tek başına bekârlık soyadlarını kullanmalarının önünü açtı. Türkiye’nin bu konuda bir mahkûmiyeti bile var: 16 Kasım 2004’te Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Ünal-Tekeli davasında TMK.m.187 hükmünü, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı buldu! Bu alandaki hukuki gelişmeleri hatırlatmaya devam edeceğimiz için şimdilik bu meseleyi burada bırakıyorum.
Bu yazı dizisinde cisheteropatriyarkal sistemin ürünü olan ve bu sistemi koruyan hukukun soyadı meselesindeki eşitsizliğine dikkat çekmek istiyoruz. Bu amaçla Medeni Kanunun, Anayasa’daki eşitlik ilkesine aykırı soybağı-soyadı hükümleri nedeniyle yaşadığınız zorlukları buradaki formdan ulaşarak bana anlatmanızı bekliyorum.
Devamı gelecek.
[1] 14 Mayıs 1997’de Medeni Kanun’un 153. Maddesi’nde yapılan değişiklikle evli kadınlar “kızlık soyadlarını” eşlerinin soyadlarının önüne ekleyebilme hakkını kazandı. Kanun 2001’de yürürlüğe girdi.
*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.
Etiketler: insan hakları, kadın, yaşam