27/03/2009 | Yazar: Lale Düşnar

Şubat sonunda gösterime giren ‘Gölgesizler’, garip ve ilginç bir film. Sinema salonundan çıktıktan sonra kendinize gelemiyorsunuz.

Şubat sonunda gösterime giren ‘Gölgesizler’, garip ve ilginç bir film. Sinema salonundan çıktıktan sonra kendinize gelemiyorsunuz. Beyninizde şu cümleler dönüp duruyor, engelleyemiyorsunuz bir türlü: ‘Kar neden yağar’, ‘Neden yağar kar?’, ‘Zaten o köy yok, onlar da yok’, ‘Biz var mıyız?’, ‘Hem burada, hem çok uzaklarda’, ‘Ben kimim?’, ‘Hiç kimse miyim?’... Gizemli, gerilim ve belirsizlik dolu, hatta masal olarak da algılayabileceğimiz bir film Gölgesizler. Başlangıçta ‘bu da böyle?’ deseniz de filmin içinde buluyorsunuz bir süre sonra kendinizi.

 
Sır perdesinin ucu, bir berberin, bir gün uzaklara gitmeye karar verişi ile başlıyor. "Hiç kimse"lerin yaşadığı bir köyde, anlaşılmaz, içinden çıkılmaz olaylara tanık oluyoruz: Yıllar önce ruhum daralıyor diye çekip gitmiş eski berberin meczup bir halde geri dönüşü, yıllardır gözyaşlarıyla onu bekleyen karısının, muhtemelen köyün imamıyla kurduğu yasak ilişkinin kaldıramadığı ağırlığı yüzünden ortadan kayboluşu, ardından da köyün en güzel kızı Güvercin’in. Ve buram buram iktidar kokan muhtar tarafından, Güvercin’i kaçırmakla suçlanan, sorgu sırasında öldüresiye dövülen, bu yüzden de delirip karın hiç uğramadığı bu köyde ‘Kar neden yağar, kar?’ diye sora sora ortalıkta dolaşan bir delikanlı. Gariplikler bu kadarla bitmiyor. Bu kez tıraş bıçağı almak için giden çırak geri dönmüyor. Ardından kayıp Güvercin’in babasını büyünün gücüne inandırmak için yapılan aşk büyüsü, tersine işliyor, alakasız bir genç çıldırmış bir at tarafından öldürülüyor ki bu sahne sinemamızda pek tanık olmadığımız türde bir çarpıcılık ve ürperticiliğe sahip. Muhtar ve tek silahlı adamı Bekçinin korku saldığı, nedense hep masumların şiddete uğradığı köyde, insanlar bu olaylar karşısında dehşete düşüyor. Hiçbir anlam veremiyorlar olan bitene. Çözemiyorlar karmaşanın nedenini. Kayıpların izini sürmeye çalışan muhtar da kayboluyor bir gün.
 
Güvercin bulunuyor sonunda, ormanda, tecavüze uğramış halde. Ama kimse sorgulamıyor bu düğümü, aslında gerçek ortada olsa da görmek istemiyor köylüler. Kendi içsel yalanlarına inanmayı tercih ediyorlar, yeni yalanlar da ekleyerek. Hatta gizli arzular ve korkular eşliğinde. Üstelik katıksız bir boyun eğiş ve suskunlukla. Ve her şeye rağmen devam ediyor hayat, kendi garip enerjisiyle.
 
Şiddet ve iktidarın yarattığı sarsıntı
 
Gerçekten serseme dönüyor insan ne olup bittiğini anlamaya çalışırken. Kayboluşlar dizisi mi, oyunların ya da anlamsızlığın filmi mi? Var olmaktan kayboluşa geçiş mi? Kendini bulma çabası mı? Kader mi? Toplumla bireyin, gerçekle gerçek olmayanın birbirinin içine geçtiği filmin sonu bile havada, bir bilmece gibi: Kimdi suçlu? Hiç kimse mi? Ayı mı? Muhtarın kimsenin görmediği ‘yaratık’ çocuğu mu? Film boyunca şiddete ve iktidarın yarattığı sarsıntıya yakalanıyor; binbir kılıkta içimize işlediğini fark ediyoruz. Nasıl da kimliksiz, ruhsuz ve dilsiz yığınlara dönüştüğümüzü… Nasıl da öğütülüp un ufak edildiğimizi… 
 
Film, Hasan Ali Toptaş’ın, 1994 Yunus Nadi Roman ödülünü alan Gölgesizler adlı romanından, Ümit Ünal tarafından uyarlanmış. Toptaş, özgün üslubuyla hayranlık toplayan bir yazar. Başrollerde Arsen Gürzap, Selçuk Yöntem, Hakan Karahan, Taner Birsel, Altan Erkekli, Erdem Akakçe var. Aslında klasik anlamda başrol olduğu da söylenemez, çünkü onlar da birden kayboluyorlar! Kırklareli’nin Karadere köyünde çekilen Gölgesizler’in müzikleri Candan Erçetin’e ait. Sanatçı ilk kez film müziği yapıyor. Hakan Karahan aynı zamanda yapımcı. Gerçeküstü kategorisine yerleştirebileceğimiz filmin, çok değişik bir kurgusu var. Daha önce sadece Çağan Irmak'ın Ulak filminde gördüğümüz bir tür.
 
İlk bakışta fark edilmese de sıkı bir politik altyapısı var Gölgesizler’in.
Filmin sloganı, ‘Suçlunun güçlü olduğu yerde, masumlar değersizdir’ cümlesi, afişinde de gördüğümüz gibi. Kaç kişi izlemiştir bilmiyorum? Çok değildir herhalde rakam. Kaç olursa olsun Türkiye sinema tarihindeki özel yerini aldı bile Gölgesizler şimdiden, farklılığıyla. Son dönemde filmlerin edebiyat eserlerinden yola çıkılarak yapılması son derece keyif verici bir durum. Doludizgin giden sinemamız daha da hareketleneceğe benziyor. 


Etiketler: kültür sanat
İstihdam