15/09/2009 | Yazar: Ali Arıkan

Caster Semenya interseksüel de olsa, transseksüel de olsa veya sadece toplumsal cinsiyet ifadesi kendisinden beklenenden farklı bir kadın olsa bile kendini ifade edecek, gerçekleştirebilecek alan b

Caster Semenya interseksüel de olsa, transseksüel de olsa veya sadece toplumsal cinsiyet ifadesi kendisinden beklenenden farklı bir kadın olsa bile kendini ifade edecek, gerçekleştirebilecek alan bulabilmelidir. Fakat bulamıyor, bulamıyoruz. Neden?

Voltrans üyesi Aligül Arıkan kaosgl.org için yazdı.

Dünya Atletizm Şampiyonasında kadınlar 800 metrede Güney Afrikalı atlet Caster Semenya açık ara ile birinci gelince gerçekten kadın olup olmadığı tartışmaları da alevlenmişti. Aslında Uluslararası Atletizm Federasyonlar Birliği (IAAF) gelen bir şikâyet üzerine yarıştan çok önce Semenya'dan bazı testler talep etmiş ve bu testler de uygulanmış, testosteron oranı kadınlarda olan normalin üç katı fazla çıkmış. Fakat görüntüsü, tavırları ve hayatına dair söylentiler sebebiyle kadın olduğuna bir türlü inanılmamış. Cinsiyetinin bu şaibeli durumuna rağmen yarışmaya girmesi engellenmemiş fakat altın madalyayı kazanınca bu durum tekrar gündeme oturmuş. Ben de dayanamadım ve biraz haber taraması yaptım. Birkaç detay daha buldum ki Uluslararası Atletizm Federasyonlar Birliği (IAAF) Semenya’nın içinde jinekolog, endokrinolog, psikolog, dâhili tıp uzmanı, cinsiyet ve transgender konuları uzmanı olan bir kurula cinsiyet testi yaptırmasını istemiş. Bunlar yapılmış fakat sonuçların alınması birkaç hafta sürermiş. 

Çok karmaşık bir olay ama içinde ırkçılık, cinsiyetçilik, cinsel kimlik, insan hakları açısından tartışılacak birçok materyali de barındırıyor. Öncelikle işin insani boyutu var. Bütün bu soruşturmaların, şüphelerin 18 yaşındaki bu kişide yaratacağı sarsıntının boyutunu kimse görmüyor. İngilizce ve Türkçe haberlerden okuduğum kadarıyla, özellikle BBC’nin haberinde Semenya’dan cinsiyet testi istendiği haberinin yanlış kişiye fakslanması sonucu herkesin öğrendiğini yazmış, yani bir ihmal söz konusu ve bunun Semenya üzerindeki etkileri nasıl giderilir hiçbir fikrim yok.
 
Haberlerde Semenya’nın kendisini herhangi bir şekilde tanımlayan ifadelerine rastlamadığımız halde ailesi, ebesi, çalıştırıcısı gibi kişiler onun adına ‘onun ne kadar da kadın/dişi olduğundan’ bahsediyorlar. Birkaç haberde Semenya’nın kaslı bir vücuda, kalın bir sese sahip olduğu, yüzünde kıllar olduğu, çocukken hep pantolon giydiğini ve çok hızlı koştuğu için ‘erkek’ olduğundan şüphe edildiği yazıyor.
 
Yukarıda sayılanlar bazı fiziksel özelliklerle toplumsal cinsiyet özellikleridir. Burada belki biraz toplumsal cinsiyetin ne olduğundan bahsetmek gerek. İki şekilde kullanılır. İlki toplumun bizden beklediği cinsiyetimize ait olduğu düşünülen davranış, dış görünüş, dil, vs. normlarıdır. Kültürden kültüre değişir. Örnek vermek gerekirse ‘erkek güçlü olur’, ‘ağlamaz’, ‘sakalı olur’, ‘kasları serttir’, ‘kadın naiftir’, ‘kadın duygusaldır’, ‘saçı uzundur’ gibi çocukluğumuzdan beri bize öğretilen sözde ‘cinsiyetimize ait’ görülen özelliklerimizdir. İkincisi ise bizim kendimiz için belirlediğimiz cinsiyetimize ait gördüğümüz veya görmediğimiz davranış, dış görünüş, dil, vs. normlarıdır.
 
Bazı haberlerde kendi ülkesinde ‘erkek’ olarak algılandığı için kadın tuvaletlerine alınmadığını, takım arkadaşlarının onun cinsiyetini merak ettiğini okuduk. ‘Kadın değilsen erkeksindir.’ ‘Kadın gibi görülmüyorsan erkek gibi görünüyorsundur.’ Bu ikisinin (kadın ve erkeğin) karışımı veya hiç bir cinsiyete ait olmama hakkın yok. Biri olmaya mecbursun ve senin dışındaki herkes kadın mı erkek mi olduğunu öğrenmeye hakkı olduğunu düşünür, hatta bundan emindir. Farklı olan sensin, senin kanıtlaman gerekir ne olup olmadığını! 
 
Caster Semenya öncelikle hem Güney Afrika’nın, uluslararası haberlere düştüğü için de başka ülkelerdeki toplumsal cinsiyet normlarında ‘kadına’ uygun görülen normlara uymadığı için şüphelenildi, aşağılandı. Tabii Semenya’nın başarısının hazmedilemeyen başka yanları da var; kadın ve siyah tenli bir atlet olması. ‘Bir kadın hele ki siyah bir kadın (Güney Afrikalı bir kadın) nasıl birinci olabilir, nasıl rekor kırabilir ki’ diyenler şüphelendi. İnsanın aklına her rekor kıran beyaz ırktan birinin ya da rekor kıran erkeklerin cinsiyetinden neden şüphelenilmediği geliyor.
 
IAAF’in cinsiyet doğrulama politikasında bazı interseksüel durumların ve cinsiyet geçişi ameliyatı geçirmiş transseksüellerin yarışmalara girebileceğini belirten bölümlerin olması bu kimliklerin bizlerin -yani bu kimliklere sahip insanların- istediği/miz şekilde tanındığını/mızı göstermez.
 
‘Erkeksi’ özellikler yüzünden yarışmalara katılan diğer kadınlara üstünlük sağlamasın diye tüm bunların araştırıldığı yazılmış haberlerde. Olimpiyatlar veya Avrupa Şampiyonları gibi yarışmalarda ilk üçe girenlerin öyle veya böyle genetik olarak bir avantajları var (linkte yorumlara bakınız); esneklik, belli bir kas grubunun güçlü olması, oksijen işleme kapasitesinin maksimumda olması, çok az düşen nabız gibi. Neden bu kişilerin genetik özelliklerinin cinsiyetlerine aykırı olduğu düşünülmüyor ya da diskalifiye edilmiyorlar? Kabul ediyorum biraz kısasa kısas oldu. Belki de Caster Semenya’dan istenen cinsiyet testi onun diğer kadınlara karşı avantaj sağlayıp sağlamadığını ölçmek için değil farklı olmasından dolayı ‘göze çarptığı’ için istenmiştir.
 
Nazi Almanya’sında ‘erkekleri’ kadın kılığında yarışmalara sokan, kadınlara testosteron türevi ilaçlar vererek maskülenleştiren ve cinsiyet geçişi ameliyatlarına zorlayan kişinin Caster Semenya’nın içinde bulunduğu takımın çalıştırıcısı Dr. Ekkart Arbeit olması da ‘şüpheleri’ arttırmış. Madem bu test olası mağduriyetlerin önlenmesi için yapılıyor, neden yarışmalara katılan herkesin cinsiyet testinden geçmesi istenmiyor?
 
İstenilen testlere bakılırsa öncelikle interseksüel olduğundan şüpheleniyor. Haberlerde geçen anlatımlara bakılırsa transseksüel olma ihtimali de olabilir. En iyisi bu ikisi üzerine de fikirlerimi söyleyeyim. Aslında Carter Semenya’nın ne olduğu o kadar da önemli değil. Ne olursa olsun, kendini nasıl tanımlarsa tanımlasın aşağılanmadan, dışlanmadan, olmadığı bir şeyi olmaya zorlanmadan yaşamaya hakkı olduğunu düşünüyorum.
 
İnterseksüel olma durumu zannedildiği gibi sadece dışarıdan bakıldığında iki cinsiyet organına sahip olmak değildir. Tanımlanmış 17 çeşidi vardır ama bundan daha fazlası olduğu sanılıyor. Bazılarını anlamak için keşif ameliyatları yapmak gerekiyor. Çoğunlukla da ebeveynlerin rızasıyla ve doktorların yönlendirmesiyle interseksüel bebekler ‘ileride zorluk çekmesinler diye’ bir cinsiyet yönünde ameliyat ediliyorlar, hayatlarının sonuna kadar da kendileri için seçilmiş cinsiyette devam etmeleri bekleniyor.
 
Transseksüel olma durumu ise içsel cinsiyetin dışarıdan görülen cinsel organlara bakılarak belirlenenden farklı olması ve bedenini gerçek cinsiyetine uygun hale getirme isteğinde olmaktır.
 
Eğer Semenya bu iki kimlikten birine veya ikisine de sahipse ve bunu kendisi söylemediyse bunun da geçerli bir nedeni var. Doğduğumuz andan itibaren bize biçilmiş cinsiyette olmamız bekleniyor. Bu cinsiyete uygun olarak yetiştiriliyor, hayata bizim için biçilmiş cinsiyete ayrılmış kompartımanından gitmeye çalışıyoruz, böylesini öğrendiğimiz için zorlandığımızı düşünmüyoruz. Bu biçilen cinsiyete ait olmadığımızı biliyorsak veya farklıysak değilmişiz gibi yapmaya çalışıyoruz. Böyle yapmaya zorlanıyoruz. Semenya’nın durumunda fakir bir ailenin yetenekli ‘kızı’ olmak, - kız değilse bile- ‘kız’ olarak devam etmeye mecbur bırakılmıştır. Burada hedef gösterdiğim bir kişi de yok. Hayatımıza giren çıkan herkesin parmağı olabiliyor bunda. Ben bu yazıyı yazarken tam yukarıdaki cümlelerime denk düşen bir fotoğrafı çıktı Semenya’nın, kabartılmış saçlı makyajlı, etekli bir fotoğrafını yayınladılar.
 
Hangi kimlikte olursa olsun da kafaları meşgul etmesi gereken soru neden olduğumuz gibi, istediğimiz gibi olamıyoruz? Cevap basit; olmamıza izin verilmiyor. Caster Semenya interseksüel de olsa, transseksüel de olsa veya sadece toplumsal cinsiyet ifadesi kendisinden beklenenden farklı bir kadın olsa bile kendini ifade edecek, gerçekleştirebilecek alan bulabilmelidir. Fakat bulamıyor, bulamıyoruz. Neden? Her şey kadın ve erkek diye tanımlanan iki cinsiyet üzerinden gidiyor.
 
Toplumlar çeşitli nedenlerle cinsiyetin 2 tane olduğunda ve bunların da belli özellikleri olduğunda ısrarlıdırlar. Bu nedenlerden öncelikli olanı var olmaya, türü sürdürmeye yani üreme olmuş. Baştan beri var olan doğal çeşitlilik daha sonraları ayıklanmış, diğerlerinin bilgisi hafızalardan yok edilmiş ve bu ısrar günümüze kadar gelmiştir. Baskı sistemlerinin bel kemiği olarak kullanılmıştır. Cinsiyetin belli özellikleri olduğu ve herkeste bu özelliklerin sabit olduğu varsayımını biraz bilgisayarda tanımlanan yazıcılara benzetiyorum. Anlamayı kolaylaştırıyor. Bilgisayar programcıları piyasada var olan tüm yazıları çalıştırabilecek ana komutları bu bilgisayara yüklüyorlar ve buna default- varsayılan diyorlar. Farklı makinelerde olabilecek başka özellikler ayrıca yükleniyor. Cinsiyet için de sanki aynı şey yapılmış: 2 cinsiyet var; kadın, (anatomik ve toplumsal) özellikler budur, erkek (anatomik ve toplumsal) özellikleri şudur. Bunlar varsayılan değerlerdir, sanaldır.


Ancak bu dünya üzerinde bu ikisinden çok daha fazla kombinasyon vardır. Daha fazla çeşitlilik vardır. Bu yüzden cinsiyetlerin sınıflandırılması o kadar da kolay değil.

Belki de cinsiyet olduğundan bile bahsedemeyiz. Bu farklılıkları bilmek, tanımak bu kimlikleri kabul etmenin ilk adımı olacaktır.(AE)
 

Etiketler: kadın
İstihdam