13/12/2009 | Yazar: Kaos GL

"Madenciler ölünce hep daha çok üzülürüm ben. Niye, hiç bilemedim. Şimdi sanki aynı kederle bir şeyler ölüyor bu ülkede.

"Madenciler ölünce hep daha çok üzülürüm ben. Niye, hiç bilemedim. Şimdi sanki aynı kederle bir şeyler ölüyor bu ülkede. Bir kez daha. Kimileri diyor ki “Olmaz bir şey, bu kadar meraklanma”. Ama daha kaç kere göçük altından kurtarılmak zorunda bu ülke?"


Ece Temelkuran (Milliyet)


Madencilerin ölümü biraz daha kederlidir öbür ölümlerden. Boğuldukları için mi? Bekledikleri için mi ölürken? Önce gömülüp sonra ölmüş olmalarından mı? Yoksa sadece bile bile öldürülüyor olmalarından mı grizu patlamasıyla? Madenciler ölünce hep biraz daha fazla ölür diğer insanlardan...
* * *
Şimdi sanki biz de biraz madenciyiz, grizu patlamasının az öncesindeyiz. Görüyoruz. Biriken gazı neredeyse görebiliyoruz. Türkiye’nin üzerinde bir gaz birikiyor. Gazı elimizle tutamıyoruz ya, birikmesini engelleyemiyoruz sanki. Elimizden kaçıyor hep bir şey...
* * *
Çocuklar sokaklara çıkıyor, her gün daha fazla kefiye her gün daha fazla yüzü örtüyor. Her gün daha fazla uzaktan gösteriyor Doğu’nun sokaklarını kamera. Sapanlar gerildikçe, insanların yüzünü artık hiç göremeyeceğimiz bir uzak noktadan çekiliyor görüntüler. Sonra DTP kapatılma kararı açıklanıyor... 12 yaşında bir ‘küçük yüzbaşı’ daha kefiyeyi çekiyor burnuna kadar. Görüyorum. Ta buradan görüyorum ve grizu birikiyor tepemizde.
* * *
Bir kez daha Meclis’te olmalarına izin verilmeyen milletvekilleri, başta geçkin bir Yılmaz Güney gibi Ahmet Türk olmak üzere Kürt illerine dönüyorlar. Bu ağır yürüyüşteki grizuyu kimse görmüyor mu?
* * *
DEP kapatıldığında şehir sokaklarında bir şey olmuş muydu? Sanki çok değil. Ama o zaman bunca çocuk, bunca kefiye ile savaştan kaçıp büyük şehirlere gelmemişti henüz. Şimdi? Şehir, bugün dağdır... Görüyorum. Grizu birikiyor şehirlerin isli, yanık tepelerinde.
* * *
Aysel Tuğluk, daha kaç ay oldu, gazetelerde anlatıyordu barışı. Ahmet Türk “Bu memlekete barış gelsin, ertesi gün Allah canımı alsın” demişti. En önce onları kilitlediler siyaset kapısının dışına. Bu kapatma davası iki yıl önce açılmıştı. Başka bir Türkiye’ydi o zaman. Şimdi grizu doluyor Ankara’nın tepesine.
* * *
19+1 formülüyle son anda Ufuk Uras girecekti DTP grubuna. “Karar açıklanır açıklanmaz aradım DTP’yi söyledim” dedi, daha dün sabah. Hiçbir matematiğin siyaseti kurtaramayacağı bir şey oluyor artık. Meclis 21= Grizu. Birikiyor Meclis’e giden bulvarın üzerinde.
* * *
Hükümet susuyor, çok sustu en çok konuşması gereken yerde. “Bir avuç belediye” için onca kefiyeli onca çocuğu dövmek de meşrulaştı şimdi öfkeyle sokaklarda “bölücü” arayanların gözünde. Grizu biriktikçe daralıyor ciğerlerimiz. Bağıracak kadar bile nefes kalmayacak sonunda. Şimdi yazıyorum mesela Terörle Mücadele Kanunu mağduru çocuklarla ilgili bir yazı. Nefret mektuplarıyla doluyor ekranım. Çocuklar bile ölsün isteyenler ne korkunç Allah’ım!
* * *
Madenciler ölünce hep daha çok üzülürüm ben. Niye, hiç bilemedim. Şimdi sanki aynı kederle bir şeyler ölüyor bu ülkede. Bir kez daha. Kimileri diyor ki “Olmaz bir şey, bu kadar meraklanma”. Ama daha kaç kere göçük altından kurtarılmak zorunda bu ülke?


Etiketler: yaşam, siyaset
İstihdam