23/05/2023 | Yazar: Hatice Dem

Benim de bu “her şey bitecek, mahvolacağız” hissinden midem bulandı. Ne oluyor yani, kaybettik diyelim, ihtimal. E yarın tası tarağı toplayıp gidemeyeceğimize göre; gitmek istemediğimize de göre; mecbur durup ne yapıyorsak yapmaya devam edeceğiz.

Günlerin ağırlığı ve “… rağmen aşk” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Eser: Tracey Emin

“Sevgilim sabahın erkenini seviyor,

ben geceyi ve esmerliğini onun”*[1]

mayıs ortası, ilk tur sonrası’lardan, öğle vakti, yatak odası

Ah, ediyorsun. Dikkat kesilmiş olmasam duyamayacağım kadar kısık bir ses ve iç çekişle; sırtını yatak başına dayamış, yorganın altına girmemişsin –her an elindeki kitabı kapatıp başka bir şeyle ilgilenmeye başlayabilirmişsin gibi-. Güzel bacaklarını kendine doğru çekip kitabını üzerine almışsın, boynun üzüntüne eşlik edercesine bükülü... “Ne oldu” diyorum. Simsiyah gözlerin yüzümde şimdi; göz ucuyla kitabın adına bakıyorum*[2], gülümsüyorum. “Hadi oku bana da, ne olmuş” diyorum. “Elinde çay bardağıyla pencerenin önünde durur, uzaktaki tepeleri göstererek “ne güzelmiş şu çamlar Melda” derdi, “Seninle evlenmeden önce böyle güzel değildi buralar.” Gülümsemeye devam ediyorum, “daha var” diyorsun, “Senden sonra da güzel değil diye düşündü Melda, duvardaki fotoğrafa dalmışken.”  

Ah’ında sadece hüzün yok, biliyorum, ne yazık ki kaygını dindirecek sözlere bir haftadır kapalıyız. Eğilip önce uzun uzun kokluyorum dudağının kenarını, sonra sakince öpüyorum.

mayıs ortası, ilk tur sonrası’lardan, 03.00 civarı, salon

-Yani kaç veriyorsun, 10 üzerinden mesela, gerçekçi ol! Bir de oldu diyelim, ne kadar kalırsın içerde?

-Ciddi cevap veriyorum o zaman, 10 üzerinden 2 veriyorum tutuklanmama. Çünkü hiçbir şey yok. Ama işte bir şey olmasına da gerek yok, biliyorsun. Tutuklansam bile uzun kalmam sanırım, neyle tutacaklar içerde? Yazdığım çizdiğim belli, yaptığım haberler belli, çok zorlama olur.

-10’da 2. Güzel oran… biraz rahatladım. Peki hangi hapishane olur sence Sincan mı yoksa İstanbul’a mı götürürler?

-Bilmiyorum onu hiç. Gazetenin merkezi İstanbul ama tam anlayamıyorum onu. Sen ne diyorsun, hadi sen de puanla?

-Anayasa değişikliği kritik. Ne yaparlar ne ederler ön göremiyorum.

-Ama geriye yürümez, yani yasal bir değişiklik yapsa bile, geçmişte olan şeylerden dolayı suçtur diyebilir mi?

-Diyemez tabi, diyememesi lazım. Ama hukuk mu konuşuyoruz ki… Bugün lubunyaları tutuklasa, bak ne yasa değişikliği var ne bir şey, tutuklasa, kim açar ağzını? Hele bir de kazanırlarsa… neyse, sıkmayalım içimizi, 10’da 2’ye tutundum ben.

-Boşver bunları, sarıl bana!

nisan sonu, öğle sonrası, telefon

-nasıl yani, neden gönüllü annelik olmuyormuş?

-gönüllü annelik, anladığım kadarıyla, kurumun inisiyatifine kalmış bir durum. Kurum gönüllülüğe açıksa başvuru alıyor, değilse seni direkt koruyucu anneliğe yönlendiriyor. Koruyucu annelik başvurusu yapıp bekliyorsun. Gönüllülük değil bu, resmi bir başvuru, kabul ya da red…

-e tamam, öyle yaparız –gülüyorsun- yaparsın yani, sen, yaparsın.

-bilmiyorum. Biraz zamana ve düşünmeye ihtiyaç var gibi.

-seçim di mi?

-seçim… beklemek istiyorum biraz daha. Pat diye reddedebilirler; önce kabul edip sonra saçma sapan bir sebepten çocuğu benden alabilirler. Korkuyorum. Bir kere daha aynı şeyi yaşamak istemiyorum.

-haklısın sevgilim, haklısın güzelim… nasıl istersen, ne zaman istersen.

mayıs sonu, ikinci tur öncesi, gece yarısı, telefon

-Yani umutlu olup olmamaktan bağımsız, herkes yapmaya çalışıyor elinden ne gelirse.

-Canım çok sıkılıyor artık. Başka hiçbir şey yok, sadece seçim… Sürekli analiz analiz…

-Benim de bu “her şey bitecek, mahvolacağız” hissinden midem bulandı. Ne oluyor yani, kaybettik diyelim, ihtimal. E yarın tası tarağı toplayıp gidemeyeceğimize göre; gitmek istemediğimize de göre; mecbur durup ne yapıyorsak yapmaya devam edeceğiz. Dünyanın sonu mesajlarından gına geldi. Daha karanlık evet, Hizbullah evet, faşizm evet. E evet! Yok mu olacağız yani kadınlar, lubunyalar, kürtler, mülteciler onlar bunlar olarak?

-Bu sandık fetişizminden kurtuluruz belki biraz. Tabi ki her şeyi sandığa bağlamanın tek sorumlusu muhalefet demiyorum ama, özellikle sosyalist sol biraz daha başka ihtimalleri hatırlatır belki…

- Gencecik insanlar intihar ediyor, bir daha seçim olmayacak’lar bilmem neler! En iyi ihtimalde dahi ekonomi kısa vadede toplanmayacakken, bir de bu kaybedersek’li cümlelerin kıyamet tablosu çizmesinin altında tüm muhalefet ezilir. Hiç anlayamıyorum bu kadarını… Yine aynı yerde milyonlar olarak yaşamaya ve mücadele etmeye devam etmeyeceğiz sanki…

- Gitmek istemiyorsun di mi bir yere?

- Yok. Sen istiyor musun?

- İstemiyorum hiç ama seninle giderim. Sen gidelim dersen bir yolunu bulurum. Seninle her yere gider, her yerde kalırım.

çoğu gün, sabahın erkeni, yatak odası

Rüya gerçek arafında iyice sana sokulmak, burnumu boynuna sürtmek istiyorum. Bacaklarım sarmak için senin bedenini arıyor, yerimi bulamıyorum. Gözlerimi araladığımda, seni, dirseklerini yastığa dayamış beni izler halde buluyorum. Saçımı yüzümden sıyırırken gülümsüyorsun. İçinde güzellik, aşk ve kahvaltı geçen bir şeyler söylediğini duyuyorum. Parmaklarımı dudaklarında gezdiriyorum. Bir esmerlik içinde kaç renk barındırabilirse hepsini sende buluyorum; yavaşça boynuna iniyorum, köprücük kemiklerin beni tahrik ediyor. Kafamın içi, yüzüne vuran güneş ışığıyla aydınlanan güzelliğinin fotoğraf kareleriyle dolu...

Senin olmaktan hiç yorulmuyorum.

Rüzgarın dağımda olsun esmerliğin gecemde

öyle kal, sana sonsuz sarıldığımda.[i]

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.



[1] Aşk, Birhan Keskin

[2] muhtelif evhamlar kitabı, ömür iklim demir[2]



[i] Aşk, Birhan Keskin


Etiketler: yaşam, aile, siyaset, cinsellik
nefret