10/06/2010 | Yazar: Erdal Partog

Gururlu Bir Yaşam Değil Onurlu Bir Yaşam Talep Ediyoruz

Gururlu Bir Yaşam Değil Onurlu Bir Yaşam Talep Ediyoruz

Bu dünyada hem gururlu hem de onurlu vatandaşlar bir arada aynı ay ve güneş altında yaşıyor. Ancak kimse gurur ve onur siyaseti arasındaki farkı ve siyasi derinliği maalesef gündeme getirmiyor. Bundan dolayı gururlu yaşamak ile onurlu bir şekilde yaşamak sürekli birbirine karıştırılıyor. Gurur üzerine kurulu siyaset onurlu bir yaşamı baskı altına alıyor, hatta çoğu zaman onurlu yaşama hakkını insanların elinden alabiliyor. Bu konuyu biraz da açacak olursak gururun arkasındaki kibir kokan siyaseti görmek zor olmayacaktır.
 
İçi boş kendine güven üzerine kurulan, kendini diğer insanlardan üstün gören gurur siyaseti kendi ile gurur duyan ya da kendi dışındaki insanlarla gurur duyan yaklaşımları benimsiyor. Bugün Türk, Yahudi, Kürt, zengin ya da erkek olmakla övünen birçok insanı görebiliriz. Bu kimliklerden gurur duyan bu kesimler kendini başka birinden ya da başka bir toplumdan kendini üstün görme kibri ile var olabiliyor. Kendinden ya da ondan bundan gurur duyanlar başkalarını dinlemek ya da başkaları ile empati kurmaktan uzaklaşıyor kendi bencil dünyalarına hapsoluyorlar.
 
İsrail devleti de gurur siyasetini kendine şiar edinmiş bir devlet politikası yürütüyor. Onurlu bir yaşam için mücadele eden insanlara karşı kibrinden burnun ucunu bile göremez olmuştur. Bu siyaset zulme ve vahşete her gün davetiye çıkarıyor. Nazizm döneminde onurlu bir yaşam için mücadele eden bir kısım Yahudi yurttaş maalesef onur siyasetini bir kenara bırakarak gurur siyasetini kendine görev edinmiş görünüyor.
 
Sadece İsrail mi kibir dolu gurur siyaseti güdüyor? Hayır, onun gibi Türkiye’de de bazı gruplar gurur siyaseti güdüyor. Türkler kendi tarihleri ile gurur duyduklarını her gün ilan etmekten geri durmuyorlar. İstanbul’un Fetih’ini bir gurur tablosu olarak gösterip kibirlerine kibir ekliyorlar. On binlerce insanın öldüğü bu savaşı bir bayram havasında kutlamanın gururunu yaşıyorlar. Yeni nesil bu gurur tablosunun yılmaz bekçileri oluyor. Böylece ne kadar büyük bir millet olduklarını sık sık tekrarlamış oluyorlar. Sadece Türkler mi gururlananlar hayır Kürtler de gurur siyaseti tarihi yazmak için çaba harcıyor. Kürtler de kendi militarist direnişi tarihi ile gurur duyuyor. Bazı Türkler gibi bazı Kürtler de onurlu bir yaşam siyaseti ile gurur siyasetini birbirine karıştırıyor.  
 
Dinler de ırk siyasetinden geri kalmıyor. Bazen kendi inançlarını diğerlerinden üstün olduğunu ispatlamaya çalışan din âlimlerini ve inançlı insanları görmek mümkün. İslam’ın diğer dinlere göre üstün olduğunu savunan gururlu Müslümanlara da rastlayabiliyoruz. Bizim dinimiz diye başlayan cümlelerin hepsinde öteki dinlerin acizliği, çaresizliği ve yanlışlığı ima edilip kendi dinlerinin üstünlükleri vurgulanıyor. İnsan onuru, adalet ve yardımseverlik böylece geri plana itiliyor.
 
Zenginlerin gurur dolu siyasetine ne demeli; biz çalıştık kazandık bundan da gurur duyuyoruz. Bu söylemin arkasında çalışmanın ve kazanmanın gururunu savunan liberal ekonomik kışkırtmaları görüyoruz. Yoksullar tembel ve hırsız; zenginler çalışkan ve gurulu söylemi, içi boş kibir ekonomisinin çarpıtmasından başka ne olabilir ki?
 
Türkiye toplumundaki erkeklik gururuna ne demeli? Birçok erkek, erkekliğin bir gurur meselesi olduğunu söyler. Öyle ki bu erkeklik kadınları ve eşcinselleri öldürecek kadar gururludur. Kadınlar ve eşcinseller ne kadar onurlu ise erkeklikle beslenen erkek de o kadar gurur dolu görünüyor.
 
Bu gurur tablosuna heteroseksüelleri de ekleyebiliriz. Heteroseksüel gurur siyasetini günlük hayatımızda sıkça yaşıyoruz. Heteroseksüel olmanın nişanesi ve gururu heteroseksüel evlilik ve aile kurumudur. Evli olmak gurur meselesi iken evli olmamak sıradan boş ve anlamsız bir yaşam biçimi olarak görülüyor. Baba ve anne olmak toplumuzda gurur verici bir şeyken çocuksuz evlilik kahredici düşkün bir yaşam biçimine sokuluyor.
 
Anneliğin kutsallığı ve dokunulmazlığı heteroseksüel aileyi yüceltiyor. Aileler çocuklarının başarıları karşısında gururlanıp onlar için sevinç gözyaşları döküyor. Ailenin gururu aile olmayanların onurunun önüne geçiyor. Ailenin biricik gururu siyasetin kibir dolu ideolojik aygıtına dönüştürülüyor.
 
Gurur siyaseti devlet, din, milliyet, cinsiyet farkı gözetmeden her yeri sarıp sarmalıyor, onuru ile ayakta kalmak isteyen onurlu bir şekilde yaşamak isteyen Filistinlere, Kürtlere, seks işçilerine, çocuklara, kadınlara, yoksullara, eşcinsellere, dullara ve bekârlara yaşam hakkı tanınmıyor. Gurur siyaseti kibir dolu yaklaşımı ile barışı değil savaşı besliyor.
Oysaki onur siyaseti kimseyi kimseden üstün görmeyen herkes için onurlu bir hayatı savunuyor. 18. Onur Haftası gurur siyasetini değil onur siyasetini herkes adına talep ediyor. Irkçılığa, militarizme, cinsiyetçiliğe, sömürüye ve yoksulluğa karşı ortak bir ses çıkarıyor. 18. Onur Haftası gururlu heteroseksüel aile siyasetini değil, onurlu eşcinsel birliktelikleri ve onurlu queer aile deneyimlerini tartışıyor.


Etiketler: insan hakları
nefret