16/02/2011 | Yazar: Yıldırım Türker

Tecavüzcülere hadım cezası, insanlığın 20 yıl, iyimsersek 10 yıl sonra resmi dillerden özür dileyerek anacağı bir uygulamadır.....

Tecavüzcülere hadım cezası, insanlığın 20 yıl, iyimsersek 10 yıl sonra resmi dillerden özür dileyerek anacağı bir uygulamadır.....

Pragma marka tayyörleriyle AKP’li kadın milletvekilleri gerçekten çok yaratıcı eserlere imza atıyor. Nimet Çubukçu’nun muhbir çocuk-muhbir öğretmen uygulamasından sonra yepyeni bir projeyle AK Parti İstanbul Milletvekili Alev Dedegil, karşımızda. 

AKP’li bazı milletvekillerinin imzasıyla cinsel suçlara yönelik cezaları arttıran ‘Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’, TBMM Başkanlığı’na sunuldu, biliyorsunuz. 
Maddelerin çocuk tacizcileri ve tecavüzcülerin kimyasal olarak hadım edilmelerine yönelik olanı elbette bütün toplumu adeta erotize etti. 

Haber kanalları heyecanla tartışmaya açtı. Sokaklarda halkın ağzına mikrofonlar dayandı. Bu şaşkınlıktan yararlanarak bu yasayı bu haliyle oldubittiye getirme niyeti sezilen teklifçilerin başını çeken Dedegil ‘hadım’ kelimesini kullanmanın olayı çok magazinel bir boyuta indirgediğini belirtiyor. Israrla bunun bir ceza değil tedavi olduğunu vurguluyor. Toplumun buna inanmasını istiyor. Bir başka milletvekili de “Nasıl başınız ağrıyınca aspirin alıyorsunuz, bu da öyle bir şey” diyor fütursuzca. 

Öncelikle çocuk tecavüzcülerini düşününce bu yasanın, ağzına mikrofon tutulanlardan kimilerinin de dediği gibi insana ‘az bile’ geldiğini biliyorum. Hatta basınımızın şımarık kolejli kızı Mehmet Ali Birand’ın haberi yüzünde hiçbir felaketin silemeyeceği o geniş sırıtmayla “Yok artık, bari idam etsinler” diye sunuşunu izleyince bile insanın bu cezanın az olduğuna inanası geliyor. 

Etik dertleri yok 
Tecavüz suçu için fazlasıyla abartılan bir durum olarak gören onmaz erkekler kendi meşreplerince bu öneriyi aşırı buluyor. Onların etik bir dertleri yok. Sadece orantısız buluyorlar söz konusu cezayı. 

Dedegil de aydın basından destek bekliyor, doğal olarak: “Biz bunun hukuki ve sosyal bir boyutta kalmasını tercih ediyoruz. Çünkü ciddi, çok önemli ve vahşi bir suçla mücadele etmek için yola çıktık. O yüzden ‘hadım’ değil. İkincisi, küçük bir çocuğa tecavüz eden bir kişinin açıkçası hadım dahi ediliyor olması, bilemiyorum tartışılmalı mı? Bu bir hadım değil, tedavidir. 

Yasa maddelerini teklif ederken cezalandırmaktan ziyade önce o suçu işlemeye meyili olanları caydırmaya dikkat ederiz. Hukukun caydırıcı özelliğini kullanmak modern toplumlarda çok önemlidir. İkinci aşamada bakacağımız şey, cezalandırmak, ıslah etmektir ve kamu vicdanının o anlamda rahatlatılması demektir. Burada önerilen tedavinin çocukların korunmasında önleyici bir tedbir olarak algılanmasını rica ediyoruz.” 
Ricanız kabul edildi de söylediklerinizin hangi yerini düzelteceğimizi bilemiyoruz. 
Bir kere bu uygulamanın adı ‘kimyasal hadım etme’dir (chemical castration). Tedaviyle de uzaktan yakından hiçbir ilgisi yoktur. 
Bir suçlunun ilaçla hadım edilmesine ne kendisi ne de doktorlar karar verir. Bu karar, yargının tasarrufundadır. 
Bu uygulama, başta insanın ‘ilaç tedavisini reddetme hakkı’nı ihlal ettiği gibi insanın dokunulamaz haklarından biri olan ‘üreyebilme hakkını’ da ihlal etmektedir. 

DepoProvera 
Bunlar fazla incelikli kaygılar geldiyse, Dedegil’in de adını saygıyla andığı DepoProvera adlı ilacın özelliklerinden biraz söz edelim. 
Söz konusu ilaç, ereksiyonu, ejakülasyonu engellemenin yanı sıra şeker, böbrek taşı, hipertansiyon, bitkinlik, kilo artışı, soğuk ter, kâbus ve kas güçsüzlüğüne neden olabiliyor. Tabii bunlar sadece şimdilik bildiklerimiz. Uzun vadede nelere sebep olabileceği, tıp tarafından henüz saptanmış değil. 
Bunu da biraz nanemolla bir itiraz olarak görüp yazıyı terk etmeyin. 
Böylesi bir ceza yönteminin, üstelik tedavi başlığı altında yutturulabilmesi, elbette dünyada 90’larda başlayan çözümcü muhafazakârlığın yükselişiyle bağlantılı. 
Doktor Mengele’nin uygulamalarının yarattığı tiksinti ile insanlığın kalbine yerleştiğini sandığımız bütün dokunulmaz insanlık hakları elbette dünyanın her yerinde tartışılır hale geldi. 

Dedegil ve gibilerinin vahşi bir iyiniyetle bize anlatmaya çalıştıkları da bundan ibaret işte. 
Bu kez duygularımıza hitap ederek aklımızı ve vicdanımızı hadım etmeye çalışıyorlar. “Küçük bir çocuğa tecavüz eden bir kişinin açıkçası hadım dahi ediliyor olması, bilemiyorum tartışılmalı mı?” ibaresinde hepimiz yumruklarımızı sıkıp, aklımızı susturalım istiyorlar. 
Bir yandan tecavüzcüleri hasta olarak algıladıklarını iddia ederken öte yandan psikolojiyi hesaba katmaya vakitleri yok. 
Tecavüzü yalnız cinsel organlarla ilgili zannediyorlar. 
Bütün cinselliğe bakışları da ‘genitalia’ civarında seyrediyor zaten. 
Tecavüzün baskı uygulama, aşağılama, kirletme vb. dinamiğini göz ardı edince duruma tam da bildikleri kestirmeci çözümlerle yaklaşmaları kolaylaşıyor. Ereksiyon yoksa, tecavüz de yok. Ne güzel. 
DepoProvera’yla polisin copunun, tecavüzcünün yumruğunun kalkmayacağını sanıyorlar. 
Tecavüzcülerin bundan böyle devlet eliyle sakat edilmiş katiller olarak aramıza katılmaları için canı gönülden çalışıyorlar. 
Bir insanın fiziksel bütünlüğüne zarar vererek onu cezalandırmanın ahlaki-siyasi boyutlarından zaten bihaberler. 
İdam cezasını arkasında bırakan insanlık dünyasını geri itiyorlar. Kısasa kısas. 

Siyahları örnek alın 
Serkeş, tutunamamış kadınların, aşağı ırktan kadınların rahimlerini alıveren kimi ülkeler kaç yıl önce özür dilediler. 
Amerika’da da kimyasal hadım uygulanabilen eyaletlere dikkatlice bakmanızı salık veririm. Polonya, İsrail ve Arjantin’i örnek almak size pek parlak gelmeyecekse. Siyahların yoğunlukta olduğu güney eyaletleri. 
Ezcümle bu ceza, insanlığın belki yirmi yıl, iyimsersek on yıl sonra resmi dillerden özür dileyerek anacağı bir uygulamadır. 
Araladığı kapılardan görünen ise çok vahşi bir cehennem. 
Bu memlekette işkenceden sakatlanmış, hapisten çıktıktan kısa bir süre sonra hayatını kaybetmiş kaç bin kişi var, biliyor musunuz? 
Bu yasa siyasidir. Uyanık olalım. 
Tecavüzün ereksiyonla ilgisi ne kadar ise bu yasanın da adalet ve güvenlikle ilgisi o kadardır.
 

Etiketler: yaşam, siyaset
İstihdam