05/06/2009 | Yazar: Kaos GL
‘Neticede hırsızlık yapmadım, çalıp çırpmadım, kimseye zarar vermedim, işimi suiistimal etmedim, sadece ve sadece eşcinselim.’
‘Neticede hırsızlık yapmadım, çalıp çırpmadım, kimseye zarar vermedim, işimi suiistimal etmedim, sadece ve sadece eşcinselim.’
Hürriyet gazetesi yazarı Ayşe Arman, hakem Halil İbrahim Dinçdağ ile görüştü. Arman, elinden alınan hakemlik mesleğinin geri verilmesi için Dinçdağ'a destek kampanyası başlattı ve 20 bin kişi bu kampanyaya katıldı ve ayrımcılığa karşı imza verdi.
Hikâyeniz nerede başladı?
Trabzon’da. Of’un Bölümlü kasabasında...
Anne- baba?
Babam, çay fabrikasında bekçiydi. Annem ise ev hanımı. Dünyanın en sevgi dolu kadınıdır. 4 kardeşiz. Ablamı 99 depreminde kaybettik. Ailem, benim hayat kaynağımdır, onlara çok bağlıyım. Televizyona çıktığım ve herkesin cinsel kimliğimi öğrendiği akşam, en büyük korkum, ailemin beni reddetmesiydi. Bu, benim için ölümle eşdeğer. Söyledim de bunu. Annem en çok buna ağladı, "Olur mu? Sen bizim evladımızsın. Sana olan sevgimizi hiçbir şey değiştiremez!" dedi. Nasıl mutlu oldum anlatamam. İmam olan abim de destek çıktı, ondan biraz çekiniyordum, "Maddi manevi kardeşimin yanındayım" dedi.
Karadenizlileri maço biliriz...
Bizimkiler öyle değil. Hoşgörülüler. Yine de 33 yaşına kadar cinsel kimliğimi kendime saklamayı tercih ettim.
Eğitim?
İlk ve ortaokulu beldemde okudum, liseyi Trabzon’da bitirdim. Sonra devam etmedim, radyoculuk ve televizyonculuk yaptım. 14 yıldır da hakemlik yapıyordum.
Nasıl hayalleriniz vardı çocukken?
Futbola aşırı bir ilgim vardı. İyi de oynardım. Ama hayallerimi, futbolcu olmak değil, maç spikerliği süslerdi. Sonra bir gün hakemliği keşfettim. "Tamam" dedim, "Budur, gelecekte yapmak istediğim şey budur." Hakemlikte para yok, maç başına 3O küsur lira gibi bir para alıyorsunuz, ama parayı kim takar? Ben aşığım mesleğime. Hakemlikte, tarifi olmayan bir heyecan var. Kim ne derse desin, tekrar mesleğime döneceğim. Bazıları diyor ki, "Hakemlik yapmasın. Radyocu zaten, radyoculuk yapsın!" Bana bunu kim dikte edebilir? Hangi hakla söyleyebilir? Ben, "Siz de eski futbolcusunuz, çıkıp televizyonda konuşmayın!" diyor muyum? Allah’ıma şükürler olsun, en azından bedenen erkeğim, aslanlar gibi çıkar görevimi yaparım. Benim cinsel kimliğime değil, hakemliğime baksınlar...
Eşcinsel olduğunuzu ilk ne zaman fark ettiniz?
Kendimi bildim bileli farkındaydım. Yine de önce kondurmak istemiyorsun. "Herkes benim gibi" diyorsun ama değil. Sen kızları değil, erkekleri beğeniyorsun. Onlar çekiyor seni. Ama tabii bunu kimseyle paylaşmıyorsun. Kime söyleyebilirsin ki? Seni kim anlayabilir ki?
Kardeşleriniz...
Yok hayır, onları da bu sırra ortak edip, huzursuz etmenin manası yoktu. Kimseye anlatma gereği duymadım. Kendi kendimi şöyle telkin ediyordum: "Bu benim elimde olan bir şey değil. Ben seçmedim. Sapıklık yapmıyorum, hırsızlık yapmıyorum, her şeyi kendi iç dünyamda yaşıyorum. İç dünyam da kimseyi ilgilendirmez." Yıllarca sessiz kalmayı tercih ettim. Bu olay patlak vermeseydi, açıklamaya da niyetim yoktu.
Arkanızdan dedikodu yapmıyorlar mıydı insanlar?
Mutlaka olmuştur. Ama yüzüme karşı değil. Güler yüzlü, şen şakrak biri olduğum için, aile ortamında da, arkadaş ortamında da severler beni.
E belki de bu olay, sizin kurtuluşunuz oldu?
Ne gibi?
Artık gizlemenize gerek kalmadı...
Ben eski halimden gayet memnundum.
Ama sürekli saklanmak zor değil mi? Mesela sevgilinizle el ele yürüyemiyordunuz...
Öyle bir düşüncem yoktu ki. Muhafazakârım ben. Kendimde öyle bir hak görmüyordum. Yetişme tarzı belki. Dini inançlarım da güçlü. Kendimi çoğu kez frenledim. Farklı yollara sapmadım. Ben hiçbir şeyi sınırsız yaşamadım. Yapım bu. Gey kulüplere filan gitmedim. Ben zaten bir eşcinsele de âşık olmadım, olamıyorum...
Neden?
Nasıl anlatabilirim ki? Beni kendi yerinize koyun, bir kadın olarak düşünün, ruh halimi, iç dünyamı... Benim ruh halim, bir erkekten çok, kadına yakın... Daha duygusalım, şefkatliyim, korurum, kollarım. Geylere değil, erkeklere âşık olabiliyorum... Beni Allah böyle yarattı. Bana bu duyguyu, bu ruh halini de Allah verdi. Benim yapabileceğim bir şey yok. Ben şimdi kalkıp Allah’a isyan mı edeyim? Yıllar içinde tabii ki, "Allah’ım neden böyleyim?" dedim, bitmez tükenmez sorular sordum. Ama sonra şu noktaya geldim: "Herkes, bir şeyle imtihan ediliyor bu dünyada, Allah’ım beni de bununla imtihan ediyor." Çok mutlu ve huzurluydum, ta ki bu olaylar patlak verene kadar...
Her şey nasıl başladı?
Ya 15 ay askere gidecektim ya da "askerlik yapamaz raporu" alacaktım. Çok düşündüm. Yapabilir miyim, yapamaz mıyım? Yapamayacağıma karar verdim, revirde, "Benim böyle böyle bir durumum var" dedim, GATA’ya sevk ettiler. Orada davranışlarınızı, hareketlerinizi, ruh halinizi inceliyorlar. Kurula giriyorsunuz, kontroller- montroller. Bir hafta kaldım ve raporu aldım.
Aileden kimse, "Evladım nasıl aldın bu raporu?" demedi mi? Gerekçeyi öğrenmek istemedi mi?
"Aldım bir şekilde" dedim. Onlar da üzerinde çok durmadı. Kuş gibi hafiflemiştim. Çünkü 500-600 erkekle bir arada olmak benim için kâbustu. Öğrenirlerse hakaret edip, aşağılayabilirlerdi. Ya da bana bir şekilde zarar verebilirlerdi. 15 ay bu psikolojiyle nasıl geçerdi?
Eşcinselliğe bakışımız böyle ilkel olmasaydı, daha modern, daha medeni bir toplum olsaydık, 600 tane adamla askerlik yapar mıydınız?
Bana zarar vermeyeceklerine inansam tabii ki yapardım.
"Aldığım rapor, eşcinselliğimin tescillenmiş hali, ya hayat boyu karşıma çıkarsa?" diye hiç düşünmediniz mi?
Düşünmez miyim? Ama ne yapabilirdim? Hem askerlik raporunun gerekçesini kim ne yapacaktı? Kendimi böyle avuttum.
Peki, sonra ne oldu?
Raporumu aldıktan sonra Trabzon’daki hayatıma devam ettim. İl Hakem Kurulu bana, "Askerlikle ilişkin olmadığına dair kâğıt getir. Sana görev vereceğiz" dedi. Ben de getirdim. Altında da "askerliğe elverişli değildir" şeklinde bir not vardı. 2 ay boyunca da görev aldım. Hatta beni İstanbul’a salon futbolunda hakemlik seminerine bile gönderdiler. Ayrıca futsal hakemi de oldum.
Sorun yok yani...
Hayır, hiçbir sorun yok. Görevime devam ediyorum ki, İl Hakem Kurulu’ndan bir yetkili aradı ve "Merkez Hakem Kurulu’nun 25. maddesine göre artık sana görev veremeyeceğiz. Hakemliğin bitti!" dedi. "Neden?" dedim. "E çünkü bu raporda askerliğe elverişli olmadığın belirtiliyor." Ekledi: "Sen çık hakemliği bıraktığını söyle."
Siz ne yaptınız?
Merkez Hakem Kurul üyemi aradım, "Bu rapor, sağlık problemiyle alınmış bir rapor değildir" dedim.
Bunu demekle "Eşcinselim" diyorsunuz aslında. Bu insanlar bunu etrafa yayar diye korkmadınız mı?
Bakın, bu konuştuğum insan, emekli bir öğretmen, çoluk çocuk sahibi bir adam. Ve idareci. Sorunumu gidermek için ona müracaat ediyorum. Kime gideceğim? Dedikodu yapabileceği aklıma bile gelmedi. "Tamam, ben bu olayı Merkez Hakem Kurulu’yla görüşeyim, seni arayayım" dedi.
Aradı mı?
Aradı. "Sorun yok, görevine devam ediyorsun" dedi. Dedi ama... İdmanlara çıkmaya başladım, görev yok. Bir başka İl Hakem Kurulu görevlisi, demesin mi ki "Muhammed Öncü Hoca’mız sana görev vermiyor, Merkez Hakem Kurulu üyesi Turgay Güdü ile konuş..."
İşgüzarlığı kim yapıyor?
Hepsi. İl Hakem Kurulu, Merkez Hakem Kurulu ve Futbol Federasyonu...
Peki, olay basına nasıl yansıdı?
"Merkez Hakem Kurulu, askerlikten muaf olanlar hakemlik yapamaz" yanıtı verince, "Psikoseksüelliği rahatsızlık statüsüne sokuyorsunuz, itiraz ediyorum" diye dilekçe yazdım. Ve Futbol Federasyonu’na da başvurdum. İşte ne olduysa ondan sonra oldu... Olay, "Eşcinsel hakemin düdük kavgası" diye basına yansıdı. Kimliğim gizliydi. Sonra Fatih Altaylı, baş harflerimi yazdı. Ve benim için korkunç günler başladı...
Bu işi uzatmayabilirdiniz, hakemlikten vazgeçebilirdiniz?
Niye!? Eşcinselim diye mi? Ben yaptığım işi seviyorum, işimi de iyi yapıyorum. Bu kadar âşık olduğum bir işi, kimse elimden alamaz. Ben bunun mücadelesini veriyorum, sonuna kadar da vereceğim. Bu sene profesyonel lige çıkabilmem için son seneydi. Öyle bir katakulliye getirdiler ki, mazeret sınavını da kaçırmış oldum. Bir yıl boyunca hakemlik de yapamayacağım. Beni diri diri gömdükten sonra ne yaptılar dersiniz? Futbol Federasyonu bir karar aldı: "Sağlık sorunları dışında askerlikten muaf tutulanlar, hakemlik yapabilirler." Ben bütün haklarımı kaybettikten sonra bu karar söyler misiniz ne işime yarar?
OĞUZ SARVAN’DAN YANIT BEKLİYORUZ
Futbol Federasyonu Merkez Hakem Kurulu Başkanı Oğuz Sarvan’a, daha benim olaylar hiç gündemde yokken, "Eşcinsel birisi hakemlik için başvursa ne yaparsınız?" diye soruldu, "Şartları uyuyorsa neden olmasın. Biz ayrımcılık yapmayız" dedi. 4 ay geçmeden benim olayım patladı. Hani ayrımcılık yapmıyorlardı?
DÜNYA BASININDAN RÖPORTAJ TEKLİFLERİ YAĞIYOR
Gazetelerde boy boy "eşcinsel hakem" haberleri çıkmaya başlayınca ne hissettiniz peki?
Yok olmak istedim. Ama ailemin bana sahip çıkması, "Senden ayrılmayı aklımızdan bile geçirmedik" demesi bana çok güç verdi.
Bu kadar rahatsız olduysanız, televizyona niye çıktınız?
Adım soyadım basının elinde, raporum ellerinde, telefon numaralarımı, ev ve iş adreslerimi biliyorlar. Siz basının içinden birisiniz, beni rahat bırakırlar mı? Yarın öbür gün çıkıp deseler ki, Halil İbrahim’in bilmem kimle ilişkisi var... Konuşturmak için üzerime gelecekler, belki iftira atacaklar... Sus, sus nereye kadar... Ben de dedim ki çıkayım o zaman. Kolay olduğunu zannediyorsanız yanılıyorsunuz. Benim için ölüm kararıydı. Ben o akşam öldüm. Yeni yeni dirilmeye başladım.
Yine de çok cesursunuz. Tebrik ediyorum. Ama bu cesareti nereden aldığınızı merak ediyorum...
Çünkü başka şansım yoktu! "İnceldiği yerden kopsun" dedim. Benim kontrolümden çıktı. Adım deşifre olunca, telefonlar gelmeye başladı. Kafamı kuma gömecek halim de yoktu. Çıktım, "Evet, o benim!" dedim. Neticede hırsızlık yapmadım, çalıp çırpmadım, kimseye zarar vermedim, işimi suiistimal etmedim, sadece ve sadece eşcinselim.
Televizyonda, "Bana yaşatılanların bedelini kim ödeyecek?" dediniz, çok da haklı bir soruydu bence...
Evet, çünkü hayatım kaydı. Benim psikolojimle oynadılar, hakemlik hakkımı elimden aldılar. Şimdi üzerine soğuk su içmemi bekliyorlar.
Siz ne olmasını istiyorsunuz peki?
Bütün haklarımın bana iade edilmesini istiyorum. Tekrar hakemlik yapabilmek istiyorum. Hem de en üst kademede. Ben hakem gibi hakemim. Adam gibi adamım. Yok efendim tribünlerden tepki gelirmiş. Kötü söz sahibinindir. Ben çıkıp görevim neyi gerektiriyorsa onu yapacağım. Bu işin peşini bırakmaya niyetim yok, gerekirse İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuracağım. Zaten dış basından arayıp duruyorlar. Amerika’dan, İngiltere’den ve Hollanda’dan görüşme talepleri var. Röportaj yapmak istiyorlar. Avrupa Birliği’ne girme sürecinde olan ülkemizde bütün bunlar yaşanması çok acı tabii...
Türkiye’deki eşcinsellerin bayrağı olmak ister misiniz?
Hayır. Eşcinsellerin bu ülkede yaşadığı pek çok sorun var, manevi olarak yanlarındayım ama şu anda ben daha çok kendi uğradığım haksızlıkla ilgiliyim. Futbol camiasındaki ayrımcılık sadece eşcinsellikle de sınırlı değil. Hatay’da hakem arkadaşlarımızın görevine Alevi oldukları için son verilmeye çalışıldı. İzmit’te ise bir bayan hakemin, bir erkek hakemle ilişkisi var diye hakemliği bitirildi. Bir bayrak taşıyacaksam, onların bayrağını taşımayı tercih ederim.
Psikolog Sezer Sert
TARTIŞILAN HAKEMLİK DEĞİL EŞCİNSELLİK
Halil İbrahim vakasında biz neyi tartışıyoruz?
Tabii ki eşcinsellik tartışıyoruz! Halil İbrahim 14 yıl hakemlik yaptı. Nasıl bir hakemdi? İyi mi kötü mü? Hiçbirimiz bu konuyla ilgili değiliz. Varsa yoksa cinsel yönelimi, sevgilileri, camiadaki futbolculara yan bakıp bakmadığı...
Neden böyle yapıyoruz?
Çünkü bu ülkede, cinsellik hâlâ en büyük tabu. Normal kabul ettiğimiz heteroseksüel ilişkilerde bile. Hele eşcinsel ilişkilerde? Aman Allah’ım! Eşcinselliğe bakışımız, bizim toplumsal yaramız. Oysa eşcinsellik, suç değil, ayıp değil. Eşcinsellik bir gerçek. Ne var ki Halil İbrahim, eşcinsel olduğu için mağdur ediliyor, hakemlikten el çektiriliyor. İnsanlık onuru zedeleniyor, olmadık şekillerde afişe ediliyor...
Hakemlik değil de başka bir meslek seçmiş olsaydı...
Tabii burada bir örtüşme de var. Biz "İb.e hakem" diye bağıran bir toplumuz. Eşcinsellik, küfür amacıyla kullanılıyor. Ve günün birinde, şaka gibi, gerçekten de eşcinsel bir hakemimiz oluyor. E hazmetmemiz zaman alacak.
Peki, işin ayrımcılık kısmı...
Olmaz mı? "Bana benzemiyorsan bizim dışımızdasın!" ayrımcılık tam da budur. Sadece eşcinsellere değil, bütün azınlıklara yaptığımız bu. Bizim toplumumuzda dezavantajlı üç kesim var: Psikiyatrik hastalar, özürlüler ve cinsel yönelimini beklenilen şekilde yapmayanlar. Halil İbrahim de eşcinsel olduğu için, bu ayrımcılıktan fazlasıyla nasibini alıyor.
Farkında olmadan ezber mi bozuyor?
Şu anda evet. Ama buna niyetlenmemiş. Kendisini birdenbire bu ezber bozmanın içinde buluvermiş.
Nasıl yani?
Bana ilk seansta, "Bu olaylar basına sızınca, komaya girdim" dedi. "Ahmet Çakar ve Serhat Ulueren’le televizyona çıkınca da öldüm!" Tam da bu kelimelerle. Ezber bozmaya niyetlenen insan, birtakım donamlara ya sahiptir ya da sahip olur. Halil İbrahim, "Öyle bir noktaya geldim ki, inceldiği yerden kopsun dedim, o yüzden çıktım televizyona" diyor. Yani cinsel kimliğini açıklama gibi bir niyeti yok, basına sızınca, zorunda kalıyor. Haliyle, şu anda çok ciddi bir travma yaşıyor. Ama güçlü bir kişilik, aşacaktır.
RAPORDA YAZAN GEREKÇE: PSİKOSEKSÜEL BOZUKLUK
Halil İbrahim 15 ay askerlik yapamayacağına karar veriyor ve "Askerlik yapmaya elverişli değildir raporu" alıyor.
Aynen öyle.
Teşhis: "Psikoseksüel bozukluk." Siz bir ruh sağlığı hekimi olarak, bu teşhisi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Son derece iyi niyetli davranmışlar. Eşcinselliği, "cinsel kimlik sapması" olarak da tanımlayabilirlerdi. Yapmamışlar. Durumu Halil İbrahim adına hafifleştirmeye çalışmışlar. "Psikoseküsel bozukluk" daha light bir terim.
Bir eşcinsel, neden askerlik yapamasın? Muaf tutulmasının sebebi nedir?
Yapar yapmasına da, tamamen koruma devreye giriyor. Ne yazık ki ülkemiz "sapına kadar erkek"lerin yaşadığı bir toplum. Ve "sapına kadar erkekler" tacizde kadın- erkek ayırt etmiyorlar.
Ben de en çok "bu sapına kadar erkek"lerden şüpheleniyorum.
Çok haklısınız. En homofobikler aslında her şeye en açık olanlar. Şüphelenmeye devam edin!
HALİL İBRAHİM CİNSEL KİMLİK REÇETESİNE UYMADI
"Erkekler şunları şunları yapar, böyle böyle yaşarlar, böyle böyle davranırlar, kadınlar şunları şunları yapar. Sen bunu bozamazsın. Sen bizim normal diye kabul ettiğimiz yöntemlerin dışına çıkamazsın!" İşte Halil İbrahim bunu yaptı. Toplumun dayattığı, nesilden nesile aktarılan cinsel kimlik reçetelerine uymadı. Bunun cezası yasalarda yoktur. Çünkü eşcinsellik yasal olarak suç değil. Ama yasalardan çok daha geçerli bir şeyimiz var: Sözlü yasalarımız. Geleneklerimiz, değerlerimiz ve toplumdan öğrendiğimiz ve bir türlü içimizden atamadığımız o sözsüz yasalar... Biz o kadar onların esiriyiz ki...
EŞCİNSELLİK ETİKETİ HER HAKKINIZDAN MEN EDER SİZİ
Eğer toplumun, "normal" dediği kriterlerin dışına çıktıysanız, bir sosyal yargının altındasınız. Eşcinsellik, "sosyal bir yargı"dır. Bu yüzden de bir etikettir. O etiket, sizi her türlü şeyden uzakta tutar, her türlü hakkınızı kullanmanızı da men eder. Orada denetleyici ve hakları kullanmayı engelleyen de kendinizsinizdir. İşte bu sosyal yargı, daha çok küçükken gelmiş yapışmış Halil İbrahim’in boynuna. "Eşcinselim" diye karşınıza gelen pek çok insan bu açılardan neredeyse aynı hikâyeyi anlatır. Değişen sadece ayrıntılardır.
Avukat Murat Söylemez
HALİL İBRAHİM’E EN BÜYÜK KÖTÜLÜĞÜ YAPTILAR ŞİMDİ NE OLACAK?
Bana ve müvekkilime gelen telefon ve mesajların yanı sıra basında çıkan haberler çoğunlukla olumlu yöndeydi. Ancak, ne acıdır ki yönetici sınıfında bulunan Merkez Hakem Kurulu üyeleri, bırakın Halil İbrahim’in eşcinselliğini hoşgörüyle karşılamayı, müvekkilimi işinden ettikleri gibi bir de onun cinsel yönelimini kamuoyunda deşifre ederek zaten onun için zor olan hayatı daha da zorlaştırdılar. Halil İbrahim’e hayatı boyunca başına gelen en büyük kötülüğü yaptılar. Şimdi ne olacak? Müvekkilimin yaşadığı kâbus gibi günlerin acısını kim neyle silecek? Elinden aldıkları hakemliği geri vererek mi? Bu bir telafi midir? Kişilerin cinsel yaradılışlarını sorgulamak, hatta yargılamak ne kadar etiktir? Futbol camiasında kim kime bunu sormuş ki bugüne kadar şimdi tüm camia, müvekkilimin cinsel hayatını konuşuyor. Müvekkilimin durumundan yola çıkan "eşcinsel hakem" içerikli parodiler yayınlanıyor televizyon kanallarında. Cinsel eğiliminin, komedi malzemesi olmasını kim ister ki? İşte yöneticilerin böyle hassas bir konudaki özensizliklerinin sonucu, bu boyutlara varmıştır. Müvekkilimin, bu parodileri izlerken gülmesi mümkün müdür?
YAKIŞIYOR MU?
Paris’in Belediye Başkanı eşcinsel. Dünyada daha nice eşcinsel bakan ve siyasetçi var. Tüm dünya eşcinsellik kabul ederken, artık haber değeri bile yokken, bizde eşcinsel hakem olamıyor. Hâlâ ayırımcılık yapmamız yakışık alıyor mu?
SEVİGEN MECLİS GÜNDEMİNE TAŞIDI
CHP İstanbul milletvekili Mehmet Sevigen, Halil İbrahim’in başına gelenleri Meclis gündemine taşıdı. Sevingen Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Faruk Özakım’a bir takım sorular yöneltti. En can alıcısı da, "Dünya Sağlık Örgütü bile eşcinselliği bir hastalık olarak görmüyor, siz bu hakeme hâlâ görev verilmemesini doğru buluyor musunuz?" idi. Ben bu konunun sadece Spordan Sorumlu Devlet Bakanlığını değil, İnsan Haklarından sorumlu Devlet Bakanı ve Adalet Bakanlığını da kapsadığını düşünüyorum.
GEY HAKEMİN İSMİNİ DEŞİFRE EDEN GAZETE HANGİSİ?
Habertürk Gazetesi, "Trabzonlu HİD adındaki eşcinsel hakem" diye yazınca, Halil İbrahim deşifre oldu. Çünkü başharfleri HİD olan başka bir hakem yok. Gerçi Habertürk, onun cinsel kimliğinin problem olmasını eleştiriyordu, bir anlamıyla ona destek çıkıyordu, ama isminin baş harflerini verince, olan oldu. Telefonlar başladı, medya baskı yaptı, gerisi de çorap söküğü gibi geldi.
ONDAN CESUR KİM VAR?
Olay kamuoyuna yansıdıktan sonra, Türkiye Faal Futbol Hakemleri ve Gözlemcileri Derneği olarak Halil İbrahim’e destek çıktık. Ben hem onun avukatıyım hem de bu derneğin genel sekreteriyim, aynı zamanda ben de hakemim. Biz hakemlerden sahada objektif ve en önemlisi cesur olmamız beklenir. Halil İbrahim büyük bir cesaret göstererek cinsel kimliğini açıklamıştır. Bu duruşundan dolayı onunla gurur duyuyoruz.
Etiketler: yaşam, spor