13/10/2023 | Yazar: Sa Bahattin

İlker Canikligil’in kendi dışına çıkamadığını, kendisinin deneyimlemediği/anlamadığı şeylerin var olmadığını düşündüğünü açıkça ortaya koyan bu an sanırım programın en yıkıcı yeriydi.

Harari’nin deşifre ettiği LGBTİ+ cehaleti: Flu TV  Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Yuval Noah Harari. Görece zor bir isme sahip olmasına rağmen, adını bana öğretebilmiş müthiş bir tarihçi, yazar, filozof. Son zamanlarda ortaya konulan çoğu kültür ürününün kalitesizliğinden gına gelmiş biz kültür meraklılarının yüzüne serpilmiş serin bir su. İsrail doğumlu*, Yahudi asıllı, vejeteryan, eşcinsel bir entelektüel. Sapiens, Homo Deus ve 21. Yüzyıl için 21 Ders gibi önemli kitapların yazarı. İnternette dolaşan birçok videosu da var. Farklı programlara konuk olarak, düşüncelerini bütün açıklığıyla, çekinmeden ve ‘karıştırmadan’ açıklayabilen çok az düşünürden biri. Onu ne zaman dinlesem; çağdaşı olmaktan gurur duyar, onun gibi olamadığım için üzülür, bir takipçisi olduğum için hafiften sevinirim.

Hey hey kalbim

Geçtiğimiz Salı (2 Ekim 2023) günü Türkiye’nin ‘en entel Youtube’ kanalı olduğunu iddia eden (aslında içerikleri dolayısıyla kısmen katılabileceğim) Flu TV’nin Harari ile bir röportaj yayımlayacağını duyduğumda sevinçten kalbim “Hey Hey!” etti. Yayım saatinin üzerinden fazla geçmeden oturup merakla dinlemeye başladım.

Aydaki Adam

Konuk olunan programın adı ‘Aydaki Adam’dı. Bu program, Flu TV’nin sahibi ve yöneticisi İlker Canikligil’in konuğuyla karşılıklı koltuklarda oturduğu ve ona sorular sorduğu bir kurguya sahiptir. Aydaki Adam, bazı kadın konuklar alsa bile isminden de anlaşılacağı gibi erkek egemendir. Buraya konuk olmuş ‘adam’lar arasında Haldun Dormen, Fatih Altaylı, Ali Nesin gibi isimler yer almaktadır. Dolayısıyla, eğer Harari Türkiye’de bir Youtube kanalına, bu kanalın bir programına çıkacaksa, çıkabileceği en uygun yer (sanırım) burasıdır.

Flu TV

Flu TV’ye genel olarak bakacak olursak; sanat, felsefe, ekonomi, psikoloji, sosyoloji gibi çok çeşitli alanlarla ilgili içerik üreten, 2019 yılından itibaren yükselişe geçen, özellikle tarihçi Emrah Sefa Gürkan’ın sorulara cevap verdiği “Olmaz Öyle Saçma Tarih” yayınlarla popülerleşen ve ‘Cinseller’ isimli programı ile kanalın ortaklarından Mustafa Seven’in gözüme girdiği bir kanaldır diyebilirim. Bu kanalda, Z kuşağından stajyerler ile İlker Canikligil’in uyuşmazlığının ti’ye alındığı videolar, Nevzat Kaya’nın değerlendirmeler yaptığı “Böyle Buyurdu Kültür” ya da Volkan Ertit’in Türkiye’nin değişen sosyolojik yapısını yer yer LGBTİ+ hareketini de referans alarak tartıştığı “Endişeli Muhafazakarlar” gibi çok fazla programı beğenmişliğim vardır. Bu nedenle, Yuval Noah Harari’nin Flu TV’ye konuk olması ile harika bir program izleyeceğimi ve hem Harari’nin hem de İlker Canikligil’in farklı katmanlarını keşfedeceğimi düşünmekteydim. Ama öyle olmadı.

Hayal kırıklığı

Maalesef Harari özelinde yeni bir şey duyamadığım gibi Canikligil’in ‘pek de aydınlanmamış’ bir tarafı ile yüzleşmek zorunda kaldım. Canikligil sorularını sınırlı bir açıdan soruyor, bazı cevapları yanlış anlıyor, yerli yersiz kanalını reklam etmeye girişiyor, oturuşu ile bir saygısızlık timsaline dönüşüyor derken programdan beklediğim zevki alamadım. Neyse ki Harari incelikli ve deneyimli bir konuşmacı olduğundan sorulamayan sorularda bile ne demesi gerektiğini çok iyi bildi ve durumu kotardı.

Harai’den şahane hareketler

Tabii ki program tamamen batmış değildi. Bazı ışıklı, güzel anlar da yaşandı. Örneğin, Canikligil’in böyle bir gayreti olmamasına (hatta belki özellikle kaçınmasına) rağmen, Harari ‘sahte hikayeler’ üzerine konuştuğu bir anda gey olduğunu çekinmeden ifade ederek özgürlük ve dürüstlük çıtasını yükseltti. Özellikle biyolojinin gerçekliğine karşın toplumsal cinsiyetin uydurmalığından bahsettiği yerler benim gibi lubunlar için yüksek alkış noktalarıydı. Harari bu konuşma süresince sadece kendi cinsel yönelimine sahip çıkmadı, ayrıca ikili cinsiyet sisteminin saçmalığını da deşifre etti.  Non-binary söylemin sahteliğine yaptığı vurgularla Harari’nin bilmeden gerçekleştirdiği bir şey daha oldu: İlker Canikligil’in bugüne kadar fark etmediğim homofobi/transfobisini (ya da en azından LGBTİ+ cehaletini) ortaya çıkarmak.

Kendini dinleyen adam

Sevgili Harari’nin biyolojinin karmaşıklığından, eğer bir canlılık çeşidi var olduysa bunun biyolojinin kurallarına uyma zorunluluğu taşımasından bahsettiği (ve bu akılcı yaklaşımı nedeniyle gözlerimden yıldızlar çıkardığı) konuşmasında Canikligil nasıl olmuşsa şöyle bir şey duymuştu: “Bir insan gey de olsa kadınlarla beraber olur mu diyorsunuz?” Aşağıda videoyu bulacaksınız. Sizinde görüp duyabileceğiniz gibi Harari böyle bir şey ne söyledi ne de ima etti. Bu sözün denmemiş olması, Canikligil’in o sırada kendi kafasının içini dinlediğinin bir göstergesiydi bana göre.

Yargılıyorum

Demek ki İlker Canikligil eşcinselliği bir cinsel yönelim olarak kabul etmiyor. Geyliği ve lezbiyenliği bir sapma, gelip geçici bir heves olarak görüyor diye düşünmeden edemedim. Neyse ki Harari hiç bozuntuya vermedi. Biyolojinin “işleri karıştırmak” konusundaki ustalığından bahsederek sözü çok iyi toparladı. Ancak bence o açıklama yapılırken dahi Canikligil hâlâ kendi kafasının içindeydi ve Harari’nin temas ettiği derinliği algılayabilecek açıklığa sahip değildi.

Ne alaka?

Ek olarak, feminist devrimin şiddetsizliği ve yalnızca ‘hikaye’nin değiştirilmesiyle ne denli büyük bir adımın atılabildiğini tartışıldığı noktada da oldukça ilginç bir olay vuku buldu. Bu, zamansal olarak yukarıda anlattığım konuşmadan daha önce gelen bir yerdeydi. Canikligil, Harari’nin feminizm güzellemesinden rahatsız mı oldu bilmiyorum, ama konuyla pek de alakasız görünen bir şekilde Woke kültürden bahsedip ardına “şimdi ben mesela kendimi kadın gibi hissetsem…” kelimelerini ekledi. Belli ki böyle bir soruyu tamamlamaktan dahi korkuyordu. İncelikli ve anlayışlı Harari soru “bu seni kadın yapar mı?” diye tamamladı ve kendi kültür/biyoloji perspektifi ile cevabını verdi.

Fark ediş

Canikligil’in kendi dışına çıkamadığını, kendisinin deneyimlemediği/anlamadığı şeylerin var olmadığını düşündüğünü açıkça ortaya koyan bu an sanırım programın en yıkıcı yeriydi. Ve her nasılsa bu sorusunu WOKE kültür** ile ilişkilendirmişti. Dumura uğramıştım. Hatta böylesi bir ben-merkezciliği Canikligil’de daha önce nasıl fark etmemişim, ona bile şaşırdım. Sanırım Canikligil’in yaptığı nefret söylemlerinde hep şakanın payının yüksek olduğunu sanmıştım. Halbuki ciddiyetin payı daha büyükmüş.

Değer yitimi

Program, bir Flu TV izleyeni olup Canikligil’e saygı duyan, dahası Harari’ye hayran bir lubun olarak benim için bir hayal kırıklığı idi. Konuk ettiği onca bilim insanına, psikiyatriste, felsefeciye, sanatçıya vs rağmen İlker Canikligil’in Türkiye’nin eski usul (kibirli) aydınlarından pek de öteye gidememiş bir tarafı olduğunu gördüm. Demek ki insan salt teorik bilgilere hâkim olarak güncel, aktüel pratiğe dokunamıyor, kendisini aşamıyordu; bunu bir kez daha anlamış olduk. Öte yandan, bu kibirli aydınların görmekten usandığımız ‘biz zamanında her şeyi biliyorduk, o halde hâlâ her şeyi biliyor olmalıyız’ sanrısı beni perişan ediyor hakikaten. Bunun diğer bir örneğinin Okan Bayülgen olduğunu da iddia edeceğim burada izninizle. Yazı ile ilgisi yok, ama Bayülgen’in küstah ama korkak tavırları beni öyle rahatsız ediyor ki hazır fırsat yakalamışken söyleyeyim dedim.

LGBTİ+ alfabesi herkese şart!

Kendisine benzemeyenlere gösterdiği anlayışsızlığı ve yeterince bilmediği/temas etmediği konularda ahkam kesmeye meyilli olması ile Canikligil gözümden düştü, üzgünüm. Ezilmemiş, dışlanmamış, el üstünde tutulmuş bireylerin entelektüellikleri hep böyle yavan kalıyor sanki.  Umalım ki bir mucize olsun; bu yazının ana argümanı ona temas etsin, Canikligil bir şekilde LGBTİ+ konusundaki yanlışlığını/eksikliğini fark etsin ve kanalına bir uzman/aktivist çağırarak “eşcinsel nedir”, “biseksüel nedir” “transseksüel nedir” diye açık açık sorsun***. Bu hem kendisi hem de kanalı için ‘ufuk açıcı’ olur. Böyle bir şeye ihtiyaç duyduğu ortada.

Hepinize esenlik, sabır ve hoş görü dolu günler dilerim.

Dayanışmayla,

*Bu yazı yazılmaya başlandığında İsrail-Filistin arası savaş başlamamıştı. Taraflar hakkında neredeyse hiç bilgim olmadığından herhangi bir yorum yapacak durumda değilim. Ancak genel bir bakışla; silahlara, kitlesel cinayetlere, toprak/sınır kavgasına, zulme, zorla teşhire yani savaşa karşı olduğumu söylemekte hiçbir beis görmüyorum. Yaşasın Barış!

**Woke, ABD'de ortaya çıkmış sosyal adalet ve ırksal eşitliğe vurgu yapan hareketler için kullanılan bir şemsiye terim (Wikipedia).

***İlker Canikligil kanalına konuk ettiği birçok uzmana, ilk soru olarak, konunun temel kavramının NE anlama geldiği sorusunu yöneltir. Örneğin, ekonominin tartışılacağı bir programda İlker Canikligil’in soracağı ilk soru “Ekonomi nedir?” olacaktır.

****KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Video Haber İkon  İlgili Video:


Etiketler: medya
İstihdam