28/07/2024 | Yazar: Arya Zencefil
Neden taa buradan, taa orası hakkında yazıyorum? Bilmem, anksiyeteme iyi geliyor. Fakat işin şakası dışında ne yazık ki Birleşik Devletler’de olan her şey bizi de etkiliyor. Orada yükselen aşırı bir sağ dalganın, kadın hakları karşıtlığının, LGBTİ+ karşıtlığının burada yankı bulmaması imkansız.
45. Amerikan Başkanı ve 2024 seçimlerinde de Cumhuriyetçi Parti’nin adayı Donald J. Trump, bir kampanya videosunda yeniden seçilirse transların Birleşik Devletler’deki yasal haklarına müdahale edeceğini açıkladı. Cumhuriyetçiler, olağan kongrelerinde transları ve feministleri ağızlarından düşürmediler, sanki dünyanın tüm kötülükleri kadınların kürtaj hakkını kullanmasından ve transların nefes almalarından kaynaklanıyormuş gibi bir parti ajandası oluşturmuşlardı. Amerikan sağının önde gelenleri, Project 2025 diye Birleşik Devletler’in hukuki ve federal düzenini tamamen faşizme kaydıracak bir planı tüm Amerikan halkının görmesi adına internete yükledi. Trump, bu bir hayli tartışmalı ve kutuplaştırıcı plana bağlı olmadığını söylese de planın yazarları arasında birçok danışmanı var. Aynı şekilde yine bu Project 2025’te kadın ve trans haklarını hedef almakta.
Bir de Fransa’ya bakalım derim. Aşırı-sağ koalisyonun seçimi kazanma ihtimaline karşın sol partilerden oluşan koalisyon, bence yakın bir arayla da olsa, bir araya geldi ve Fransız Parlamentosu’nda öne geçtiler.
Özellikle de korkunç Gazze politikaları nedeniyle haklı bir şekilde topa tutulan Amerikan hükümetinin bir parçası Kamala Harris ve Demokrat Parti’nin de benzer bir şekilde bir araya gelip, bir de yeni suikast girişiminden kurtulan Donald Trump’ı yenmesi mümkün mü?
Neden taa buradan, taa orası hakkında yazıyorum? Bilmem, anksiyeteme iyi geliyor. Fakat işin şakası dışında ne yazık ki Birleşik Devletler’de olan her şey bizi de etkiliyor. Orada yükselen aşırı bir sağ dalganın, kadın hakları karşıtlığının, LGBTİ+ karşıtlığının burada yankı bulmaması imkansız. Zaten mevcut durumda, kürtaj veya trans hakları gibi durumlarda burada da oradaki siyasal Hristiyan lobinin söylemlerini birebir kullanıyorlar.
Sorun nedense rekor kâr elde edip vergileri ve borçları bir kalemde silinen büyük holding ve zenginler değil de düşen nüfus
Küresel siyasette “sağ” diye etiketleyebileceğimiz Avrupa siyasetinde de etkin gözüken bu muhafazakar akımın iklim krizi, ekonomik kriz, gelir adaletsizliği ve işsizlik gibi gerçek sorunlara çözüm üretmek yerine suçu kadınlara, göçmenlere ve LGBTİ+’lara attığını görmekteyiz. Sorun nedense rekor kâr elde edip vergileri ve borçları bir kalemde silinen büyük holding ve zenginler değil de düşen nüfus. Kendilerine yasalara uyan, vergisi ödeyen erdemli vatandaşlar değil, köle arıyorlar sanki.
Özellikle de Ortadoğu’da harlanan bir alev var. Bu alev, küresel batı ülkelerinin İsrail’e istediğini yapmak konusunda tanıdığını belli ki sınırsız imtiyazla yükseliyor. Gazze’de olan soykırım nasıl haritada çizilmiş sınırların, doğduğumuz yerin ve konuştuğumuz dilin bir anda kapitalist tüketim kültürünün yükselttiği bir bireyden, isimsiz bir sayıya dönüştürdüğünü yüzümüze çarpıyor.
Yaşadığımız dünya ve düzen bu denli bize, yalnızca LGBTİ+’lara değil, milyon dolarlık serveti olmayan herkese düşmanlaşırken nasıl endişe içerisinde küresel batıda olan gelişmeleri takip etmeyelim?
Öncelikle Türkiye’de ve küresel batının “şark” diye gördüğü ülkelerde yaşayan kimse için bu bahsettiğim Amerikan ve Avrupa muhafazakarlığının yükselişe geçmesi hayırlı olmayacaktır. Çünkü çekecekleri büyük setler ve duvarlar arkasında, onların yaratmış olduğu problemlerin ceremesini biz çekiyor olacağız ve Rusya/Çin gibi zorbalarla muhatap kalacağız.
Bu yüzden de mevcut çevremde Kamala Harris’in başkan adayı olmasını eleştiren Amerikalı “sol” kesimleri de anlamamakla beraber, burada yaşayıp Harris’i eleştirmenin ötesinde yıpratıcı söylemlere destek verilmesini de şaşkınlıkla izliyorum.
Binlerce kilometre ötedeyken benim de haklarımın ve sağlığımın oradaki muhafazakar vesveselerin yenilmesine bağlı olması fikrinden nefret ediyorum
Neticede siyaset bir matematiktir. Örneğin Amerikan sağcıları son yıllarda özellikle de X nam-ı diğer Twitter’ı ele geçirip, kamuoyu oluşturmaya çalışıyor. Sanki kendi istedikleri politikaları “halk” istiyormuş gibi göstermeye çalışıyorlar ki Cumhuriyetçi siyasiler bunları meclise taşısın, yasa olsun. Bir benzerini de Türkiye’de hayvan hakları konusunda gördük. Ekşi Sözlük veya Twitter gibi sitelerde çoğunlukmuş gibi yapıp, sonrasında aslında anketlerde popüler olmayan çözümleri olağan kılmaya çalışıyorlar. Ya da en azından, o kadar aşırı isteklerde bulunuyorlar ki, asıl istedikleri uçuk ve popüler olmayan şeyler makul görünsün.
Harris, siyah bir kadın olarak Amerikan sağının son senelerde yaratmaya çalıştığı ırkçı, mizojinist ve transfobik kamuoyunun karşısında, bunların zıttı olan bir aday olacak. Trump yargılanmış bir tacizciyken Cumhuriyetçilerin yarışı kazanmak için ne kadar alçalabileceğinin bir kanıtı.
Harris ise mevcut Biden hükümetinin bir parçası olarak Gazze hakkında eleştiriliyor. Ne yazık ki Biden ve Harris, İsrail üstündeki etki güçlerini bırakın bir ateşkes için kullanmayı, çoğu yerde olan bu katliama karşın sustular. Hükümetleri İsrail’i koruyan birçok açıklama yaptı. Velakin siyaset bir matematiktir.
Biliyor musunuz, binlerce kilometre ötedeyken benim de haklarımın ve sağlığımın oradaki muhafazakar vesveselerin yenilmesine bağlı olması fikrinden nefret ediyorum. Gazze’deki insanların hal ve durumunun, Amerika’daki seçime bağlı olmasından ve uluslararası hukukun değil, seçim hesaplarına bağlı olmasından nefret ediyorum. Velakin bir noktada, aşırı sağ fikirlerin sandıkta da yenilmesi gerekiyor.
Filistin halkının daha önce Amerikan kamuoyunda hiç bu kadar desteği olmamıştı. Bu destek, Demokratları zor duruma sokuyor ama Cumhuriyetçiler bu konuda herhangi bir endişe içerisinde değil.
Biden ve hükümeti bu meselede sonuna kadar haksız. Fakat Demokrat seçmen onları bir ateşkes ve barış çalışmasına zorlayabilir. Amerikan senatosunda yalnızca Cumhuriyetçiler Netanyahu’yu alkışlamadılar. Fakat Cumhuriyetçiler ve seçmen ajandalarında Filistin’e karşın herhangi bir desteğin esamesi okunmuyor. Yani iki kötüden, daha iyi olanı seçmek durumu var.
Evet, Demokratlar insan haklarını ve haysiyetini rehin almış durumdalar. Bunları korumak için sağduyu sahibi Amerikalılar Harris’e oy vermeliler. Burada Türkiye’de de yaşamış olduğumuz bir durum var. Sandıktan soğumak ve oy vermemek, bu oyu da stratejik olarak kullanmamak küresel dünyada yalnızca bizi etkilemiyor. Bir Trump başkanlığını belki de Cis-hetero bir erkek etkilenmeden geçirebilir, ama bir cis ya da trans kadın için aynısını söyleyemeyiz. Harris’in vermeyeceği destekleri, İsrail’e Trump’ın vereceğini şimdiden öngörebiliyoruz.
Harris’in kötülüğünü Trump’ın kötülüğü bir tutmak bana bir hayli tatava geliyor. Amerikalılar, tatava yapmamalı, basıp geçmeliler gibi geliyor bana.
Bu yazı, Türkiye Avrupa Vakfı’nın yürüttüğü SAHNE projesi kapsamında Avrupa Birliğinin mali desteği ile hazırlanmıştır. İçerik tamamıyla yazarın sorumluluğu altındadır ve Avrupa Birliği’nin görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.
Etiketler: insan hakları, kadın, dünyadan, sahne projesi