11/10/2022 | Yazar: Gaye Özdemir
Servi’nin yazdıklarını okurken geçmişte yaptığınız madiliklere yönelttiğiniz “o kadarı da fazla mıydı acaba?”lar yerini “oh olsun”lara bırakıyor.
Şebnem Soral Tamer’in kaleme aldığı Gece Denizi, bize Servi’nin dilinden mitlerde olup da Dünya’da olmayan bir varlığın bulunmadığını anlatıyor. Hayattan el çekmeye karar veren Servi’nin arkasında bırakmayı planladığı bir anı defterinin daha ilk sayfasından mitik bir yolculuğa başlıyoruz.
Servi hem belsiz, kıvrımsız, memesiz bu kadar yassı olması gerçekten de nadir görülecek odun gibi bedeniyle hem odasının içindeki gardırobunda kurduğu ikinci odasıyla yabanisi damgalanageldiğimiz dünyanın misafirperver yerlisi olarak karşılıyor bizi.
Çocukluk arkadaşının yokluğuyla iyiden iyiye kitaplara kendini kaptıran Servi’nin mizah anlayışı, onun yaşamdan emekliliğine gerçekten gönüllü olup olmadığını sorgulatıyor. Üniversite zamanında okul çıkışlarını sahaf festivaline dönüştürürken başından geçenler yer yer saklambaç oynu yer yer tragedya oluveriyor. İş hayatında bir parça huysuzluğun her kadın için elzem olduğunu öğrendiğinde Servi’nin yazdıklarını okurken geçmişte yaptığınız madiliklere yönelttiğiniz “o kadarı da fazla mıydı acaba?”lar yerini “oh olsun”lara bırakıyor.
Servi’nin anılarında yer alanların o gün orada bulunan fanilerden biri değil de aşkı hor gören Narkissos’un ta kendisi veya tek başına yola çıkanları yolundan döndürmekle iştigal cin Azmıç’ın ete kemiğe bürünmüş hali olduğunu okudukça insanın kendi anılarında gezinip mitlerdeki dengini arayası geliyor. Ben iki peri anne bir de dunganga buldum kendi hayatımda mesela.
Mitlerdeki karakterler kadar mekânların, olayların da benzerliğini bezemiş Tamer. Tufan’ın mitik öyküsüyle dünyadaki akislerini kararken kolektif hafızamızı yoklamamızı da istiyor.
*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.
Etiketler: kültür sanat, yaşam