30/12/2011 | Yazar: Rahmi Öğdül

Kadıköy Asfalt Art Gallery’deki ‘Hayatta mısın?’ sergisi 15 Ocak 2012’ye, Özgür Korkmazgil’in ‘Virüs, lütfen beni öldür’ başlıklı sergisi ise Galatasaray Galeri Zilberman’da 31 Aralık 2011’e kadar izlenebilir.

Kadıköy Asfalt Art Gallery’deki “Hayatta mısın?” sergisi 15 Ocak 2012’ye, Özgür Korkmazgil’in “Virüs, lütfen beni öldür” başlıklı sergisi ise Galatasaray Galeri Zilberman’da 31 Aralık 2011’e kadar izlenebilir. 

“Hayatta mısın?” sorusuyla hayatına başlayan Kadıköylü Asfalt Art Gallery, bu soruyu yanıtlayan Kadıköylü sanatçıların yapıtlarını sergilemeye başladı mekânında. Yıllardır görmediğimiz birisi birden karşımıza çıktığında bu soruyu yöneltiriz hemen. Algı alanımızın dışında kaldıkları için görece olarak ölümü hakedenlere yönelik bir soru. Görünürlük üzerinden durmadan yaşadığını ispatlamaya çalışanların kültüründe, görünmez olduğunda ister istemez ölü muamelesi görüyor insan. Yaşayanı sırf görünürlük üzerinden yorumlayan bu anlayış, varoluşu aktüel olanla, gündelik gerçeklikle yargılamaya çalışıyor. Tersten baktığımızda, görünür olanın aslında ölü olduğunu da söyleyebiliriz pekâlâ. Ölü oldukları halde milyonlarca ışık yılı uzaklıktan, gecikmeli olarak bize ışığını gönderen yıldızlara ne demeli. Gündelik hayattaki nesneler, insanlar için de aynısını söylemek mümkün. Bir nesneden çıkan ışınların gözümüze gelmesi için, çok kısa bir an olsa bile belirli bir sürenin geçtiğini düşündüğümüzde, görünür olanların aslında geçmiş halleriyle görünür olduklarını söyleyebiliriz. İşi göreceleştirerek daha da karmaşıklaştırmak gibi bir niyetim yok ama görünür olanın her hâlükârda ölü, kuru bir kabuk olduğunu, aslında görünmez olanın durmadan varoluşu biçimlendirdiğini sezebiliyoruz. Bir biçime bürünen her varlık, henüz biçimlenmemiş, görünmez bir kuvvetler alanı olarak içinde farklı olanı barındırdığına göre, her birimiz görünmez devrimlerin failleriyiz ve bu devrimleri hissedip gerçekleştirdiğimiz, kabuğumuzu kırdığımız ölçüde yaşadığımızı duyumsuyoruz.  

Sanatçı Nazan Azeri ve Ayşe Duygu Şarman’ın yönetiminde hayatına başlayan Asfalt Art Gallery’nin, Kadıköy yereline ait sanatçıları kışkırtmak üzere hem Türkçe hem de İngilizce olarak ortaya attığı “Hayatta mısın?/Are You Alive?” sorusuna, çok farklı ortamlarla iş gören on üç Kadıköylü sanatçı tabiri caizse “alive and kicking”, yani capcanlıyız, hayat doluyuz diye yanıtlıyorlar işleriyle. Gözleri merkeze bakmaya alışmış, sadece merkezde görünür, canlı olunabileceğini düşünen, dolayısıyla hep kendi yerelini ıskalayanlara da sorulmuş bir soru bu. Ve Asfalt Art Gallery, yerel özlemleri uyandırarak mahalleli bir sanat galerisi olmaya da aday olduğunu kanıtladı açılışında. Muhtarından bakkalına kadar yerel bir dayanışmayla kotarıldığını, görünmez devrimleri başlatacak yerel özlemlerin en yerel olan bedenden yola çıkarak, yerel topluluğa da sıçrayabileceğini gördük.
 
Bir başka Kadıköylü sanatçı, ressam Özgür Korkmazgil ise karşı yakadan (Galatasaray’dan) bu soruya yanıt veriyor sanki: “Virüs, lütfen beni öldür.” insanoğlunun virüsleşerek kendi ortamını içeriden yıktığını, dolayısıyla kendi sonunu hazırladığını vurguladığı tuvallerinde canlı ile cansız arasındaki meseleye başka bir açıdan yaklaşıyor. Canlı olarak zuhur eden insanoğlunun ölümcül hamlelerle ölümünü özlediğini, ölüm sever olduğunu hatırlatıyor bize Korkmazgil. Otoportre isimli tablosuyla sanat tarihinin kültleşmiş hayvanlarından biri olan gergedanı ölürken tasvir eden Korkmazgil, Hasta Gergedan isimli tablosunda ise kendi portresini çiziyor; bu yer değiştirmeyle bir gergedan oluşa, gergedanlaşmaya vurgu yaparak, Ionesco’nun “Gergedanlar” oyunundaki olumsuz gergedan tiplemesini de bozuyor aslında. Gergedanlaşmayı totaliter bir toplumda insanlıklarından çıkanlar için bir metafor olarak kullanan Ionesco’nun aksine buradaki gergedanı kalın zırhına rağmen hayatta kalmayı beceremeyen, tutunamayan bir metropol insanının zayıflığı olarak okuyabiliriz. Gergedanlar ve insanlar virüsleşen ilişkilerle ölüyorlar.
 
Virüs ilginç bir varoluş biçimi. Daha doğrusu canlı ile cansız arasında bir ara form. Üreyebilmesi, canlı özellikleri taşıyabilmesi için mutlaka bir canlının hücresine girebilmesi ve onun genetik malzemesini kullanabilmesi gerekiyor. Ve virüsün bu canlılaşma çabası, içine girdiği hücrenin yıkımıyla sonuçlanıyor. Hücre dışında ise virüsün inorganik bir kristalden farkı yok ve bu haliyle virüs cansız bir mikro tanecik olarak duruyor doğada. Günümüz toplumsal ilişkilerini düşündüğümüzde, insan insanın virüsüdür desek pek fazla abartmış olmayız herhalde. Birbirinden kopuk tanecikler halinde dolaşan ve hayat belirtisi göstermeyen, ancak iktidarın manipüle ettiği ortamlarda, kurumlarda tıpkı bir virüs gibi canlanıp birbirine zarar veren organizmalara dönüştüklerini görüyoruz metropol insanlarının. Birlikte yerel özlemleri uyandırmak, kolektif heyecanlar yaşamak yerine, hiyerarşik kurumlarda kariyerist çabalarla içten içe birbirlerinin yıkımına uğraştıklarını görüyoruz.
 
“Hayatta mısın?” sorusu basit bir soru gibi gelse de ciddi olarak üzerinde düşünmemiz gereken bir soru. Hayatı sırf görünürlük üzerinden değil, yüzeye çıkmayı bekleyen görünmez devrimlerin olası sonuçları üzerinden de değerlendirmeye sevk ediyor bizi. Hayatta olmanın yetmediğini hatırlatıyor, yerel özlemlerin kolektif heyecanlara dönüşebileceği bir hayat özlemini dillendiriyor.
 
Not: Kadıköy Asfalt Art Gallery’deki “Hayatta mısın?” sergisini 15 Ocak 2012’ye, Özgür Korkmazgil’in “Virüs, lütfen beni öldür” başlıklı sergisini ise Galatasaray Galeri Zilberman’da 31 Aralık 2011’e kadar izlemek mümkün.


Etiketler: kültür sanat
nefret