25/04/2022 | Yazar: Aras Örgen

Hem aldığım hem de verdiğim sevgi pratiği bana bir itiş gücü verirken, sanki elimden tutan insanlar olduğunu görmek bana yalnız olmadığımı hatırlatıyor.

Her şey yerli yerinde Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Son bir iki haftadır derin bir Radiohead lopuna girdim. Çıkmak da pek istemiyorum. Aylardır baharı beklerken derin bir kış yaşıyor gibiyim kendi içimde. Hem uzun zamandır yazı yazmadığım hem de bu tarz iniş-çıkış hallerime iyi geldiği için yazayım dedim. Bu yazım azıcık iç sıkıcı bir yerden başlayıp nereye çıktığı belli olmayan ama iç sıkıcılığın da geçici olduğunu hatırladığım bir yazı olsun istiyorum.

Esenlik, dayanıklılık ve iyi olma üzerine çalışan ve düzenli okuyan biri olarak kendi dalgalanmalarımı görmediğim anlar olduğunu fark etmeye başladım. Benim esenliğim de çok önemli tabi dediğim diyalogların arkasında aslında fark etmediğim bazı düşüşler de olduğunu yeni yeni anlıyorum. Yaklaşık 3-4 aydır hayatım bir anda değişti. Çok da güzel şekillerde değişti #şükür. Ev, ilişki, aile, kimlik, iş ve şehir yaşamına dair yepyeni deneyimlerin içinden geçerken alışılanı bırakmış olmanın verdiği korku ve hayreti bir arada yaşadığım bir dönemdeyim. Tabi bu korkunun ve hayretin yanında akışta kalmaya çalışan ve keyif alan bir ben de var. Ama başka bir ben de var tabi. Bir yandan da tüm bu değişimlerin karşında içinde korkuları, endişeleri olan bir hal var ki onu sıklıkla görmeye başladım. Ancak bu sefer onu anlamaya, kabul etmeye ve uzlaşmaya çalışıyorum. Kendi içimdeki bu karşılaşmalar bana kendimi kabul sürecimi hatırlatıyor. Öfkeyi, korkuyu, endişeyi anlamak istiyorum önce sonrasında da mümkünse kabul edip yola devam etmek. Ama tabi o kadar da kolay olmuyormuş.

Dayanıklılığa dair konuşurken değişime adapte olmak ve hiç değişmeyen öze tutmanın iyi bir pratik olduğunu düşünüyorum. Kendime bunu döndürdüğümde de hiç değişmeyen özün ne olduğunu unuttuğumu fark ettim. Bunlar kimlikler, ilişkiler, sıfatlar mı olmuştu? Özü yeniden arıyorum. Sonra hep burada olduğunu fark ediyorum. Öz sandığım o yüklerin yoğun geçiciliği ve dünyeviliği bana bir o kadar yoğun olan ruhani tarafıma vakit ayırmadığımı fark ettirdi. Kendi dayanıklılık yolculuğumda bana oldukça yardımcı olan ve beni dönüştüren ruhani yanımı/özümü hatırlamaya çalışmak bana şu an için iyi geliyor. Tam da bu noktada değişime adapte olmak ve onu kabul ederek ilerlemeyi istiyorum. Ancak kabul dediğimizde neyi kabul etmiş oluyoruz? Kabul kavramını Zen var olan her şeyi kabul etmek gibi noktadan alıyor. Bunun içinde de aslında algılamaya kabulün de yattığını düşünüyorum. Farklı bakış açılarının varlığını ve denenebilirliğini kabul de var gibi sanki. Bir de tüm bunların içinde istediğimi düşündüklerimin her zaman ihtiyacım olan olmadıklarını da kabul var işin içinde. Tam da bu noktada istekler ve arzular dolayısıyla da beklentilerin o kadar da belirleyici olmadığını fark ediyorum. İnsan sürekli istiyor hedefliyor kurguluyor ve bir şekilde bocalayabiliyor. Bu değerli bocalama anlarında geri sekme (bounce-back) halini düşünüyorum.

Tüm bu karmaşanın içinden geri sekebilmek güçlü bir dayanıklılık becerisi gibi geliyor. Bir o kadar da pratik istiyor sanki. Anın içinde deneyimlenen her geri sekme bir sonraki için daha hızlı geri sekmene yol açıyor. Bir nevi bir deneyim birikiyor. Tabi insan soruyor: Hiç mi bitmeyecek bu düşme-geri sekme loop’u? Kişisel olarak hayata dair beklentiler ve koşullanmaların sonu gelmedikçe biraz zor gibi geliyor. Ancak bunun kötü bir haber olduğunu düşünmüyorum. Hayatın kendisinin kurduklarımızı yıkıp bize baştan kurdurduğu bir realitede kurmanın keyfini hatırlamak, zorlukları ve acılarına rağmen her şeyi yeniden yerine oturtmak, oturturken o yerlerin değişmiş olduğunu fark edip kendimize sarılmak ve devam etmek. Sanırım hikaye de biraz bu şekilde ilerliyor. Bounce-back anlarımızda yalnız olmadığımızı da hatırlamak da fayda var. Benim için de bu iniş-çıkışlarımda sevgi bağının varlığı çok kıymetli.

Geri sekmek için yeterli gücü sevgi ile aldığımı düşünüyorum. Hem aldığım hem de verdiğim sevgi pratiği bana bir itiş gücü verirken, sanki elimden tutan insanlar olduğunu görmek bana yalnız olmadığımı hatırlatıyor. Her ne kadar politik mücadele yürütüyor, başka lubunyalarla sosyalleşiyor ve kimliğimizi kabul ediyor olsak da lubunyalık deneyiminin bazen derin yalnızlıkları ve güvensizlikleri beraberinde getirebildiğini düşünüyorum. Bunun toplumsal nedenlerine girmeyeceğim. Ancak tüm bu yazıda her şeyin birey üzerinden okunduğu bir noktada olmadığımı sadece bana yansıyan kısmı kişisel bir yerden aktardığımı da not düşeyim. Uzun zamandır ilk kez gece saatlerinde yazıyorum bu yazıyı. Bir süredir -sanırım dolunay etkisinden de olabilir, biri Kaos’a düzenli yazsa ya bunları (: - uyku düzenim bozuldu. Aniden uyanıp Radiohead’e düştüğüm gece anlarında hayata dair fark edişler yaşadığım bu dönemi sizinle paylaşmak istedim. Karamsarlık, korku, endişe bunların hepsi welcome diyorum. Hepsine sevgiyle sarılıyorum, kendilerini bırakıyorum. Her şey yerli yerinde zaten.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: yaşam
İstihdam