14/01/2016 | Yazar: Gözde Demirbilek
"bir şarkı hiçbir zaman bir şarkı değildir" dediği gibi goethe’nin, şaka şaka goethe böyle şeyler söylememiştir muhtemelen... söylese çoktan tweet atardınız. biliyorum ben sizi.
çok güzel şarkı değil mi? yıllardır annesiyle birlikte yaşayanların "şu saçlarını banyoda tara YA SENİN SAÇLARIN NE ÇOK DÖKÜLÜYO" diye duyduğu sevgilisiyle birlikte yaşayanların içinde tuta tuta gizli derde düştüğü yalnız yaşayanların ise başlarda çok takılıp (hele ki evin halısız taban yüz ölçümü fazlaysa) sonra neyse diyerek eve biri gelene kadar önemsemeyebildiği... ama sonuç olarak bir dert yani. yani sonbahar geliyor mevsim değişikliği, kış geliyor mevsim değişikliği, bahar geliyor ooo bahar geldi attırmasam olmaz, yaz geldi zaten her yanlarım dökülüyo diye diye döktüğümüz bu saçların ardı arkası kesilmeyecek gibi.
bence çoktan şampuan üreticisi bir firma tarafından keşfedilmeli ve kullanılmalıydı. hatırlar mısınız 2002 yılında göksel'in "depresyondayım" parçasını duru şampuan reklam filminde kullanmıştı. bilenlerin asla unutmayacağı sayko bi reklamdır. ve ben yıllarca o reklam yüzünden "depresyondayım" şarkısının hakettiği yeri (en azından reklamı) bulamadığını düşünüyordum ta ki geçtiğimiz ekim ayına kadar: eti çikolata reklamı 13 yıl sonra şampuana nispeten daha depresyon dostu bir ürün için şarkıya hakettiği olmasa da hakettiğine yakın bir yer verdi. ama gerçekten de o şarkı neleri haketmiyordu ki... değil mi? evet. göksel şarkılarını tartışmaya açık bırakmıyorum. elbette devranı döndürmese de insanın nevrini döndüren bir havası var şüphesiz ki. kalben'in "saçlar" eseri de bir şampuan reklamında bu reklamı yapanların nasıl da acıdan kederden anlamayan insanlar olduğunu ortaya koyarak kullanılmalıydı. sonra da -yani yaklaşık bir 13 yıl sonra- "ay biz çok yanlış anlamışııız, özür dilerim diyemiyorum" gibi bir tekziple yine bir tatlı ürün reklamında kullanılmalıydı. ve reklamda yine buhranlı bir kadın oynatılmalıydı. çünkü kadınlar, kadınlarımız; "depresyaaaaaaa" diye çıldırırken yanlarında sadece çikolata görmek isterler. tabi yersen. kıpsle.
aslında hayalimde tam duru'nın yaptığı gibi bi reklam var. hatta reklamın başı aynı: ankara kışında kalmış bir zeki demirkubuz filmi kadar karanlık ve kapı gıcırtılı ev, tabi ki eve iki gram olsun ışık yansıyorsa da mavi falan olacak ki depresya tavanda olacak, depresyondayım eşliğinde içeri deniz seki girecek. evet arkadaşlar. hayal ettiğim absürt reklamda oynayabilecek tek insan deniz seki'dir. muhtemelen izin çıkar, en son bi dizinin cezaevi sahnesinde oynadı da gördük yüzünü çünkü. ben ne kadar kendisine haksızlık edildiğini düşünsem de, kendisine ünlü olduğu için böyle bir ayrıcalık tanındığı gerçeğini değiştirmiyor; orası ayrı bir tartışılacak bir konu. neyse, reklamın en sayko yeri de deniz seki'nin içeri kıytırık eczane poşetiyle girdiği sahne olacak. sonra deniz seki banyoya girecek ve biz deniz seki'nin poşetten pasiflorayı çıkartıp saçlarını onunla yıkadığını göreceğiz. ben 2005'ten beri bu anı bekliyormuşçasına gözyaşları eşliğinde reklamı bitireceğim. reklamın sonunda "aşk pasiflora'dan çok hoşlanır, klarnetten de" yazacak. ve deniz seki sonunda pasiflora isimli şarkısının ekmeğini yiyecek. gerçi allahın cezaları vaktiyle da bu şarkı yüzünden de dava açmayı düşünmüşlerdi ya neyse. aman, istiyorsa benim ekmeğimi yesin gelsin de, çıksın artık içeriden yeter ki. şu üç günlük ömrüne onu sığdıramayanlar utansın, yaktınız kadının başını.
nereden gelmiştik buraya? kalben'den. görüyorsunuz gönül dostları "bir şarkı hiçbir zaman bir şarkı değildir" dediği gibi goethe'nin, şaka şaka goethe böyle şeyler söylememiştir muhtemelen... söylese çoktan tweet atardınız. biliyorum ben sizi. yazımı burada sonlandırırken; bundan sonra "saçlar" isimli parçayı tüm bunları düşünerek dinlemenizi rica ediyorum. belki bir gün bir kalben konserinde karşılaşır, kalben'e adaletsiz seçim söylemesi için şuursuzca yalvarırız filan. belli mi olur? olmaz. bir başka yazıda göksel tipi mutsuzluklar üzerine kafaları yakmak üzere. si yu!
Etiketler: kültür sanat