19/04/2011 | Yazar: Özlem Sönmez Ertem

Önümüzdeki on yılda Türkiye’nin enerji ihtiyacı % 7 artacak - Türkiye’nin enerji ihtiyacı katlanacak - Artan enerji ihtiyacı için yapılması ge

Önümüzdeki on yılda Türkiye’nin enerji ihtiyacı % 7 artacak - Türkiye’nin enerji ihtiyacı katlanacak - Artan enerji ihtiyacı için yapılması gereken yatırım tutarı 120 milyar dolar - Önümüzdeki 25 yıl enerji ihtiyacı % 50 oranında artacak - Enerji için para, para için enerji ihtiyacı var - Enerjide büyüme ihtiyacı artırdı - Türkiye büyürken, enerji ihtiyacı katlanarak artıyor - Türkiye’nin büyüyen enerji ihtiyacı önemli fırsatlar sunuyor - Türkiye % 100’ün üzerinde enerji büyümesi hedefliyor - Dünya enerji ihtiyacı büyüyor - Enerji ihtiyacı 2020'de % 160 artacak... 
 
İktidarın eline karşı bizim elimiz!

Bu ifadelerin hepsi, yakın zamana ait “haber” başlıkları. Bunları bir araya getirmemin sebebi ise hafta sonu katıldığımız bir toplantıda, pek çok insanın haberdar olduğunu düşündüğüm Anadolu’yu Vermeyeceğiz hareketinden Güven Yüksek’in, HES’lere karşı verilen mücadeleye dair anlattıkları ve sözde enerji ihtiyacına dair yapılan talanı gösterdiği, ne yazık ki kimi katılımcılar tarafından yeterli bulunmayan sunumu.
 
Yüksek, buradan de kolaylıkla erişebileceğiniz 20 dakikalık Anadolu’nun İsyanı belgeseline paralel olarak, suyun yatağının değiştirilerek borulara hapsedildiğini, önce derelerin canın çıkarıldığını, sonra da suyun % 10’unun, çoğu zaman daha da azının, can suyu adı altında yatağına bırakıldığını, bu projelerin ekolojik dengeyi bozduğunu, tekstil firmalarının dahi bu “karlı” işe el attıklarını, itirazlar karşısında iktidarın her seferinde yeni yasal yollar ürettiğini anlattı. Bu gönüllü bilgilendirme karşısında, gerek içeriği gerekse üslubu ile dinleyicilerden yükselen itirazlar ise, beni oldukça şaşırttı. 

Evet onlar da HES’e karşıydı! AMA enerji ihtiyacı diye de bir şey vardı. Ayrıca bu son derece “romantik” görüntüler, rakamlarla desteklenseydi daha ikna edici olabilirdi. Hele bir de Avrupa ülkelerinde yapılanlarla bizdeki yağma karşılaştırmalı olarak verilseydi, kim bilir ne kadar etkileyici olurdu! Peki bu firmalar yıktıkları alanı ağaçlandıramaz mıydı??

Çayeli-Senoz, İspir-Sarıkonaklar, Çoruh-Deriner

?HES, nükleer enerji ya da barajlar… Hepsine karşı olmak için "rasyonel" argümanlar üretmek mümkün. Ama buna ihtiyaç var mı? En başında bunlar, etkinlik halinde olmanın doğal olduğuna dair yanılsamanın ürünleri değil mi? Zira ihtiyaçları doğallaştırmak, insanların bu doğal ihtiyaçları tatmin etmek için seçtikleri tüm yolları da meşrulaştırmıyor mu?
İhtiyaçlarımızı yenileyerek, yinelenen bir süreci tetiklemiyor muyuz? 

Tüketmek üzere ihtiyaç duymak, bu ihtiyaçların doğal olmasının bir göstergesi değil!
Biz dün akşam, ihtiyacı yeniden düşünmek ve kendi enerjimizi yaratmak için sigortaları kapattık! Zira fiziksel dünyada yaptığımız değişiklik, algı dünyamızı da değiştiriyor.


Etiketler: insan hakları
İstihdam