04/01/2022 | Yazar: Remzi Altunpolat

#eşitlikiçin dosyamızda bugün Remzi Altunpolat "değerler eğitimini" inceledi: LGBTİ+'ların düşmanlaştırılması meselesi AKP’nin toplumsal cinsiyet rejiminin kurucu bileşenidir.

Heteronormatif eğitimi katılaştıran bir pratik: Değerler eğitimi Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Eğitimin ne olduğuna dair bugüne kadar pek çok farklı tanım yapılmıştır. Ana-akım eğitim bilimleri literatüründe hayli yaygın kabul gören tanıma göre; “Bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak, istendik davranış değişikliği meydana getirme sürecidir.”  Söz konusu tanım ilk bakışta yansız olarak görülebilir. Ancak ilk bakışta bilimsel ve yansız görünen bu tanımın, eğitsel süreçlerindeki iktidar ilişkilerini ve eğitimin ideolojik karakterini göz ardı ettiği söylenebilir. Zira verili politik ve toplumsal güç ilişkileri içerisinde “istendik olan” nedir? İstendik davranışları istendik olmayan davranışlardan ayırma, ikisi arasında sınır çizme yetkisine sahip olanlar kim ya da kimlerdir? Eğitim, iktidar ilişkileri içerisinde şekillenen bir aygıt ise, “kasıtlı istendik davranış değişikliği oluşturma sürecinin”, birer toplumsal/kültürel inşa olan (cis)erkek/(cis)kadın, heteroseksüel/heteroseksüel olmayan dikotomilerini doğallaştıran, meşrulaştıran ve yeniden üreten bir işlev göreceği aşikârdır.[1] Nitekim sosyolojinin kurucu isimlerinden Emile Durkheim’a göre; eğitim kurumunun toplumsal işlevi bireylerin yeteneklerini toplumun ihtiyaçları doğrultusu şekillendirmektir. Eğitim bunu toplumun normlarını ve ahlaki değerlerini gelecek nesillere aktarmak suretiyle yapar. Böylece eğitim toplumsal düzenin, istikrarın ve bütünlüğün sağlanmasına katkıda bulunacaktır.[2]  Bu doğrultuda mevcut eğitimin esasen bireylere egemen değerleri benimseterek onların yaşadıkları sistemle uyumlu hale getirmeye yarayan bir amaç, yapı ve işleyişe sahip olduğunu söylemek mümkündür.

Türkiye’nin modernleşme serencamından başlayarak günümüze değin devletin makbul yurttaşlarını yaratmak adına eğitim yoluyla bireylerin hangi tür değerlerle teçhiz edilmeye çalışıldığını ortaya koyan pek çok araştırma yapıldı, yapılmaya da devam ediyor. Bu yazı çerçevesinde ayrıntısına girmeden müesses siyasal hayatımıza hâkim olan farklı politik öznelerin kendi tasavvurlarındaki toplum projesini hayata geçirmek açısından vazgeçilmez kavga alanı olarak okunduğunu ifade edebiliriz. Bu bağlamda Cumhuriyetin laik/seküler toplum projesi yerine daha muhafazakâr ve daha İslamî değerlerle örülmüş bir toplum inşa etme gayesindeki AKP açısından eğitimin yeniden yapılandırılması her zaman büyük önem taşıdı. İktidara geldiği 2002 yılından itibaren AKP, “reform” adı altında eğitim sisteminde pek çok değişikliğe imza attı. Özetle vurgulamak gerekirse; AKP’nin eğitim politikaları, neo-liberalizm, muhafazakârlık ve İslamcılık ekseninde şekillendi. Bu yolda atılan adımlardan en önemlisi ise “değerler eğitimi”nin eğitim sistemi içerisinde giderek ağırlık kazanması oldu. 2005 yılında yapılan müfredat değişikliği ile değerler eğitimine vurgu yapılmakla birlikte, 2010 yılında İlk Ders Genelgesi ile resmi olarak değerler eğitimi müfredat içerisine girdi. Asıl kapsamlı değişiklik ise 2017 yılında gerçekleştirildi. 2017-2018 eğitim-öğretim yılından itibaren 1, 5 ve 9’uncu sınıflarda, 2018-2019 yılından itibarense tüm kademelerde değerler eğitimi odaklı müfredat yürürlüğe sokuldu ve ders kitapları buna göre yeniden kaleme alındı. Ayrı, bağımsız bir ders olarak değil birçok dersin içeriğine entegre edilerek sunulan değerler eğitimi ile öğrencilerin gerek evrensel gerekse Türk toplumuna ait değerleri öğrenmesi hedefleniyor[3].  Bu noktada evrensel değerler vurgusunun adet yerini bulsun kabilinden içi boş bir söylem olduğunu; asıl vurgunun Türk toplumuna ait değerlere yapıldığını, asıl benimsetilmek istenenin “Müslüman-Türk toplumu”nun barındırdığı varsayılan değerler olduğunu kolaylıkla tahmin edebiliriz. Değerler eğitimi büyük ölçüde İslam-Türk sentezi üzerinde yükselen daha fazla dinsel, muhafazakâr ve milliyetçi referanslar etrafında biçimlendirilmektedir. Üstelik dinsel Milli Eğitim Bakanlığı’nın Diyanet İşleri Başkanlığı ile imzaladığı protokoller doğrultusunda çeşitli TÜRGEV yahut Ensar[4] gibi İslamcı vakıfların değerler eğitimi kapsamında bazı haftalarda okullarda seminerler vermesine imkân tanınmıştır. Diğer yandan değerler eğitimi salt okullarla sınırlı kalmamakta, Diyanet’in Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile yaptığı protokollerle kurum bakımı altındaki çocuk ve gençlere kadar uzanmaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından 7-15 yaş arası çocuklar için kaleme alınmış “Etkinliklerle Değerler Eğitimi” kitabının önsözünde kurum başkanı Ali Erbaş bu kitabın hazırlanmasındaki amacı şu şekilde açılmaktadır:

“Bireylerin ve toplumların tekâmülünde, medeniyetlerin, geleneklerin şekillenmesinde millî ve dinî değerler en önemli yapıtaşlarıdır. Dinin merkezinde yer alan ahlâkî ve insanî ilkeler bireyin ve toplumların kimlik ve kişiliklerinin oluşmasında önemli bir etkendir. İnsanın iyiye, doğruya, güzele ulaşmasına kılavuzluk eden bu ilke ve değerler, huzurlu bir toplumun mayasıdır.

…….

Günümüz dünyasında çocuklarımızı, gençlerimizi yıkıcı akımlardan ve her türlü bağımlılıktan korumak…. Gençlerin kimlik ve kişiliklerini inşa ederken dinî, ahlâkî değerlerle yoğurmak…”[5]

Değerler eğitiminin İslâmcı ve muhafazakâr çevrelerde bu kadar hüsn-i kabul görmesindeki, değerler eğitiminden sitayişle bahsedilmesindeki temel saik budur: Milli, manevi, dinî ve ahlakî değerlerle yoğrulmuş bir nesil. Cumhurbaşkanının diliyle: “Dindar nesil, Asım’ın nesli”.

Peki, nedir değerler eğitimi? Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından yapılan tanıma göre: “Çocukların ve gençlerin pozitif değerleri keşfedip geliştirmeleri ve kendi potansiyellerine göre ilerlemeleri için yürütülen eğitimsel gayretler” olarak tanımlanmaktadır.[6] Her tanım gibi bu tanım da elbette tartışmaya açıktır. Ancak çocukların ve gençlerin potansiyellerine yapılan gönderme en azından değerler eğitiminin içeriğinin, evrensel düzeyde kabul görmüş, bilimsellik, demokratiklik, eşitlikçilik ve katılımcılık gibi bir dizi kavramı içeren değerler üzerinden belirlenmesini; farklılıkları yok sayan, dışlayıcı ve ötekileştirici olmamasına kapı aralamaktadır. Nitekim bugün Dünyanın pek çok ülkesinde farklı adlar altında değerler eğitimi verilmektedir. Örneğin İsveç’ in eğitim müfredatında değerler eğitiminde demokrasi, insan hakları, barış, kamu yararı gibi kavramla daha çok öne çıkarken Türkiye’de bu kavramlara yer verilmekle birlikte milli ve manevi değerlerin öne çıkartıldığı ortaya konulmuştur.[7]

“Milli, manevi ve ahlâki değerlerimize”, “örf, adet ve geleneklerimize” yapılan bu derece güçlü referanslar, geleneksel toplumsal cinsiyet normlarını daha da pekiştirmektedir. İnsanların kadın ve erkek olarak yaratıldığını, kadınların ve erkeklerin fıtraten birbirinden farklı olduğunu, aile kurup neslin devamlılığını sağlamakla mükellef olduklarını ve bunun dışındaki yaşantı yahut ilişki formlarının ise fıtrata ters olduğunu vaz’den değerler kümesi LGBTİ+’ları sapkın ilan edilmesini de beraberinde getirecektir. O nedenle Covid-19 Pandemisi’nin başlamasıyla uzaktan eğitime geçildiğinde evde kalan çocukların çizdikleri gökkuşağı resimlerini pencerelere asması sonrasında Milli Eğitim Bakanlığı’ndan okul müdürlerine gönderilen mesajda; “Bu bir LGBTİ projesidir. Gökkuşağı onların sembolüdür. Sapıklara alet olmayalım.” denilmesi AKP’nin hangi değerlerler temelinde eğitim politikalarına ve topluma yön vermek istediğinin fotoğrafıdır bir bakıma. Zaten ikili cinsiyet sistemi üzerinde yükselen, LGBTİ+ kimliklerini okulun resmi söyleminden dışlayan, görünmez kılan ve kendilik bilinci oluşturmasının önüne bariyerler çıkaran cis-heteronormatif eğitim değerler eğitiminin müfredatta daha geniş alan kaplamasıyla adeta katılaşmıştır. Bu noktadan hareketle AKP’nin eğitim yoluyla dindar/muhafazakâr/İslami toplum yaratma hayaline karşı bilimsel-demokratik-kamusal eğitim mücadelesinin; LGBTİ+ların eğitimde ayrımcılığa uğramasını sürekli ve öncelikli gündemlerden biri olarak önüne koyması elzemdir. Zira LGBTİ+'ların düşmanlaştırılması meselesi AKP’nin toplumsal cinsiyet rejiminin kurucu bileşenidir.

*Bu yazı, Avrupa Birliği'nin desteklediği Eşit Haklar için Savunuculuğu Güçlendirme Projesi kapsamında hazırlanmıştır. Bu durum, yazının içeriğinin AB'nin resmi görüşünü yansıttığı anlamına gelmemektedir.


lgbti-esitligi-icin-kat-edilecek-cok-mesafe-var-yayini-turkcede-1


[1] Nejla Kurul, Başka Bir Eğitim Hikâyesi: Bireyin Gelişimi, Toplum ve Doğa Etkileşimi Üzerine Sorgulamalar, Siyasal Kitabevi, Ankara, 2019.

[3] Özlem Tunçel, AKP Dönemi Eğitim Politikalarına İlişkin Bir Örnek: Değerler Eğitimi, http://www.feministyaklasimlar.org/sayi-33-ekim-2017/akp-donemi-egitim-politikalarina-iliskin-bir-ornek/ ; Canan Aratemur Çimen & Sezen Bayhan, “Değişen İlköğretim Ders Kitaplarında Toplumsal Cinsiyet”,  Eğitimin Cinsiyeti (Der: Işıl Ünal vd.), Dipnot Yayınları, Ankara, 2021

[4] Ensar Vakfı bünyesindeki Ensar Neşriyat’ın 2003 yılından bu yana düzenli olarak Değerler Eğitimi Dergisi yayınladığını hatırlatalım.

[7] Robert, Thornberg & Ebru Oğuz., “Teachers’ views on values education: A qualitative

study in Sweden and Turkey” International Journal of Educational Research, 59(1), 2013.


Etiketler: insan hakları, eğitim
nefret