30/04/2010 | Yazar: İrfan Aktan

Kaplan ‘kötü niyete’ dair okurlarına tek bir örnek vermiyor, veremez zaten.

Kaplan ‘kötü niyete’ dair okurlarına tek bir örnek vermiyor, veremez zaten. Ancak “zihnindeki Müslüman temsili”nden söz ederek niyetimi “belirliyor” ve iftirasını yapıştırıyor.

Taraf gazetesinin 7 Nisan 2010 tarihli nüshasında Hilâl Kaplan imzasıyla şahsıma yönelik çirkin bir iftirada bulunuldu. Yeni Aktüel dergisinin 214. sayısında yayınlanan “Eşcinsellik ‘hastalıksa’ neden ‘günah’?” başlıklı yazıda Kaplan dahil yedi kişinin görüşlerine yer verdim. Bunun için saatlerce söyleşiler yaptım ve nihayet bu söyleşilerden neredeyse eşit uzunlukta alıntılarla yazımı yazdım. Kaplan’la yaptığımız görüşme kaseti elimde. Ama Kaplan köşesinde şöyle diyor: “Aktüel dergisinin son sayısında yer alan İslam ve eşcinsellik dosyası için benimle röportaj yapan İrfan Aktan tamamen kendi zihnindeki Müslüman temsilini doğrulayacak biçimde sözlerimi tahrif ederek ve bağlamından kopararak yorumlamıştır. Üstelik itirazlarıma rağmen herhangi bir düzeltmede bulunmamıştır. Daha önce yerli ve yabancı basına pek çok kez mülakat vermiş biri olarak sözlerimi emanet ettiğim onca gazeteci içinden ilk defa böylesi “kötü niyetli” bir muameleyle karşılaştım.”
 
Kaplan “kötü niyete” dair okurlarına tek bir örnek vermiyor, veremez zaten. Ancak “zihnindeki Müslüman temsili”nden söz ederek niyetimi “belirliyor” ve iftirasını yapıştırıyor. “İtirazlarıma rağmen herhangi bir düzeltmede bulunmamıştır” diyor Kaplan. Yazımda tırnak içinde aktardığım bütün sözler Kaplan’a aittir. Elimde kaset, mail adresimde de kendisinden gelen “metin” bunu kanıtlamaya fazlasıyla yeterlidir. Söz vermediğim halde, talebi üzerine yazımdaki kendisiyle ilgili üç paragrafı yolladım. Ancak Kaplan, tırnak içindeki kendi ifadelerinden ziyade benim cümlelerimi düzeltmeye yeltendi. Benim cümlelerime müdahil olamayacağımı bildirince, Kaplan, kendisiyle ilgili bölümü yazıdan tamamen çıkarmamı rica etti. Bunun üzerine Aktüel’in haber müdürü Göksan Göktaş’ı aradım ve bu bölümü çıkarıp çıkaramayacağımızı sordum; dergi çoktan matbaadaydı. Peki, madem elimde kaset ve başka deliller var, neden Göksan’ı aradım? Çünkü Kaplan’dan alıntıladığım bölümleri çıkarıp yerine yine Kaplan’ın başka yerlerde yayınlanmış beyanatlarını (örneğin 28 Şubat 2008’de Yeni Şafak gazetesi yazarı Akif Emre’nin yayınladığı, Kaplan’a ait “eşcinseller ve Müslümanlar” konulu mektup) yazıda iktibas etmem pekâlâ mümkündü. O mektup da Kaplan’ın eşcinselliğe bakışını özetlemeye yeterdi. Hâsılı; Kaplan’a mailleşmemizde tırnak içindeki sözlerine itirazı olup olmadığını sordum. Bu konuda bir itirazı olamazdı; elimde kaset var çünkü. Benim, Kaplan’ın görüşlerine dair yazıdaki değerlendirmelerim ise tamamen kayıtlı görüşmemize dayanıyor; dolayısıyla kat’iyen izafî değerlendirmeler değildir.
 
Kaplan’la e-mailleşmelerimizde, en ciddi itirazının şu cümlemdeki ifadelerden birine yönelik olduğunu biliyorum: “Kaplan’a göre iki çözüm yolu var. Birincisi, “fragmantasyoncu” dediği toplumsal yaşam biçimi. Yani herkesin kendi inancına ve tercihlerine göre ayrı alanlarda yaşadığı bir toplumsal yaşam. Diğer seçenek ise eşcinsellerin tövbe edip Müslüman olmaları.” Bu cümleler makalenin yazarı olarak bana ait. Dayanağı da Kaplan’ın kayıtlı sözleri. Kaplan’ın bu paragrafta sadece son cümledeki “seçenek” sözcüğüne itirazı var: “Ben bunu kesinlikle seçenek olarak sunmadım, kimseyi zorla Müslüman etmek gibi bir derdim yok. Sadece eşcinsel biri Müslüman olabilir mi diye sordunuz. Ben de günah olduğunu kabul ediyorsa ve nefsine karşı koymaya çalışıyorsa tabii ki Müslümandır dedim” diyor emailinde Kaplan. Ama tövbe edip Müslüman olmaları fikrine değil, bunun seçenek olarak sunulmasına karşı Kaplan. Kaplan “seçenek” olarak ifade etmemiş ama çözüm için sadece iki “ihtimalden” söz etmişse, gazetecinin buna seçenek demesi, tahrifat mı oluyor? Oysa Kaplan, herhangi bir sözünü çarpıttığımı kanıtlayacak durumda değil. Kaset, e-mailler temel delil olarak duruyor. Bu delillerden yoksun olsaydım bile Kaplan’ın söz konusu yazısında iftiralarını gerekçelendirmek zorundaydı. Şahsımı hedef alan yazıda Kaplan, kötücül muameleye maruz kaldığını iddia ediyor. Ancak bu “kötücüllüğü” de örneklendiremiyor. Dolayısıyla iftira atıyor. Her durumda Kaplan ve onun beni hedef göstermesine müsaade etmiş olan gazete yönetiminden vakit kaybettirmeksizin özür bekliyorum.
 
Kaplan, yazısının son paragrafında etnik kökenime göndermede bulunmuş -yazının benimle ilgili son kısmına kadar Kürt sözcüğü hiç geçmiyor- ve şöyle demiştir: “Anlaşılan Türkiye’de sadece “cesur ve demokrat” Kürt değil, “cesur ve demokrat” Müslüman arayışında olanlar da var. Arayış içindeki arkadaşların hevesini kursağında bırakmak istemem ama “cesur ve demokrat” Müslümanların Müslüman kamuoyu üzerindeki etkisi, “cesur ve demokrat” Kürtlerin Kürt kamuoyu üzerindeki etkisiyle aynı olacaktır. Bilmem anlatabildim mi?”
 
Taraf gibi belgelere dayanarak habercilik yapmakla öne çıkan bir gazetenin, herhangi bir kanıt ve delil ortaya koyamadığı halde yazarının bir gazeteciyi tahrifatla suçlamasına müsaade etmesi ayrıca şaşırtıcı. Keza Kaplan’ın etnik köken göndermesi yaptığı muğlâk cümleyi sarihleştirmesini istememesi de bir editöryal mesele olarak duruyor. Kaplan’ın bir iddiası yok, bir iftirası var. Delili ise hiç yok. Yeni Aktüel Genel Yayın Yönetmeni Defne Asal Er’in kendisine yolladığı tekzip metnini yayınlamak yerine “bir daha derginizi ve İrfan Bey’i etrafımda görmezsem memnun olurum” yanıtı veren köşe yazarı Kaplan, bir gazeteci olarak bana iftirada bulunmuştur. Bu iftirasına karşılık yasal haklarımı saklı tutup tutmayacağıma karar vermiş değilim. Ondan önce bu yazının Kaplan’ın köşesinde yayınlanmasını ve bununla kalınmayıp benden özür dilenmesini bekliyorum.
 
Gazeteci-Aktüel Dergisi


Etiketler: medya
İstihdam