11/09/2023 | Yazar: Jiyan Andiç

Kriz büyümeye devam ederken LGBTİ+’lar, seks işçileri ve çeşitli etnik kimlikler HIV/AIDS olguları ile ilişkilendirilerek birbiriyle özdeşleştirildi.

HIV/AIDS’e retrospektif bir bakış Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

İlk HIV tanısı Amerika Birleşik Devletleri’nde Sağlık ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı çalışan ve kamu sağlığına ilişkin çalışmalar yürüten Centers for Disease Control and Prevention’ın (CDC) [Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri], 5 Haziran 1981’de yayınladığı Morbidity and Mortality Weekly Report’ta (MMWR) [Hastalık ve Ölüm Oranlarına İlişkin Haftalık Rapor] bildirildi (First Report of AIDS, 2001). Kayda geçen ilk vakaların eşcinsel erkeklerden oluşması nedeniyle, 11 Mayıs 1982 gibi erken bir tarihte Lawrence K. Altman isimli bir doktor, çeşitli rahatsızlıkların ortaya çıkmasına yol açan ve henüz adı konulmamış bu durumdan Gay-Related Immune Deficiency (GRID) [Geylikten Kaynaklanan Bağışıklık Yetmezliği] şeklinde bahsetti.[1]

Raporlanan ilk vakaların cinsel yönelimleri nedeniyle salgından yalnızca eşcinsel erkeklerin etkilendiği düşünülüyordu. Kısa süre sonra durumun farklı gruplarda benzer şekilde seyrettiği fark edildi. 24 Eylül 1982 tarihinde CDC, ilk kez Acquired Immunodeficiency Syndrome (AIDS) [Edinilmiş Bağışıklık Yetmezliği Sendromu] kavramını kullandı (Current Trends Update on Acquired Immune Deficiency Syndrome (AIDS) – United States, 1982). AIDS’in eşcinsel erkekler ile ilişkilendirilmesi hem homofobinin artışa geçmesine hem de kadınlar, damar içi uyuşturucu kullanıcıları ve kilit grupların göz ardı edilmesine yol açtı. AIDS’in ortaya çıkması ve yayılmasından sorumlu tutulmaları nedeniyle homofobik söylemlerin artması, eşcinsel erkekleri şiddete açık hâle getirdi. Bilimsel çalışmaların yetersizliği ise AIDS’ten etkilenen grupların açıkça ifade edilmemesi ve kilit grupların ikinci plana atılmasına yol açtı. Yeterli tıbbi dikkatin verilmemesinin bir sonucu olarak ilk kadın AIDS vakaları, 7 Ocak 1983 tarihinde bildirildi (Epidemiologic Notes and Reports Pneumocystis carinii Pneumonia among Persons with Hemophilia A, 1982).

Aktivistlerin krize dikkat çekmek ve devlet kurumları, ilaç şirketleri ve ana akım medyayı harekete geçirmek amacıyla düzenlediği politik faaliyetler, bilimsel çalışmaların artmasını ve hızlanmasını sağladı. Yürütülen mücadelelerin otoriteler üzerinde oluşturduğu baskının etkisiyle, 9 Eylül 1983 tarihinde, yapılan araştırmalar neticesinde enfeksiyonun tüm aktarım yolları tespit edildi (Current Trends Update: Acquired Immunodeficiency Syndrome (AIDS) – United States, 1985).

Enfeksiyonun kan transferi ve kondomsuz penetratif cinsel ilişkiyle aktarıldığı anlaşıldıktan sonra, AIDS’le mücadele kapsamında, erkeklerle cinsellik yaşayan erkeklerin kan bağışı yapması kademeli olarak yasaklandı. Aralık 2014’te FDA, son cinsel ilişkinin üzerinden bir yıl geçmiş olması şartıyla erkeklerle cinsellik yaşayan erkeklerden kan almaya başladı (Custer vd., 2015). Aktivistler tarafından söz konusu gruplara yönelik ayrımcılığın, tıbbi açıdan mesnetsiz olduğu gerekçesiyle, son bulması amacıyla yürütülen çalışmalar sonucu 21 Aralık 2015’te yasak tamamen kaldırıldı.

Yakın dönemde Türkiye’de de benzer bir durumdan söz etmek mümkündür. T.C. Sağlık Bakanlığı, Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 4 Şubat 1987 tarihli 1141 sayılı Genelgesi ile HIV’in yalnızca cinsel ilişki, kan nakli veya şırınganın birden çok kullanımı yoluyla aktarılabileceği belirtildi ve transfüzyon yoluyla virüs aktarımının önüne geçebilmek amacıyla kan merkezlerinin, ELISA testi uygulayabilecek şekilde donatılmasına karar verildi. Kan merkezlerinin henüz test uygulayabilecek kapasitede olmadığı 1985 yılında, İstanbul Kızılay Kan Merkezi Müdürü Operatör Dr. Namık Dumlu, kan vermek için merkezlerine giden turistleri yeterince kana sahip olduklarını ifade ederek geri çevirdiklerini söyledi. Ayrıca “Türk halkının kan vermesi halinde yabancılara ihtiyaç olmayacağını ve bu konunun ders kitaplarına da konması gerektiğini belirtti.”[2] Birkaç ay sonra Kızılay Genel Başkan Vekili Dr. Saim Bostancıoğlu, pratik tedbirleri aldıklarını; yabancılardan, hâli tavrı şüpheli kişilerden ve umumi yerlerde bulunan kişilerden kan almadıklarını ifade etti.[3]

Enfeksiyona ilişkin varsayımlar üzerinden yapılan ayrımcılık, 1997 yılından itibaren kan bağışçısı sorgulama formlarında donörlerden cinsel yönelimleri hakkında toplanan veriler doğrultusunda kabul veya reddedilmeleri şeklinde sürdürüldü. Türkiye’de bugün kullanılan kan bağışçısı sorgulama formu, Sağlık Bakanlığı’nın 3 Ocak 1997 tarihli 141 sayılı Genelgesi ile uygulanmaya başladı. Formda ilk kez “Bugüne kadar homoseksüel biriyle, son bir yıl içinde yabancı uyruklu biriyle cinsel ilişkide bulundunuz mu?” sorusu yer aldı. 1977 yılından itibaren bir kez dahi erkek erkeğe cinsellik yaşamak, viral bulaş riski öne sürülerek, kalıcı ret gerektiren durumlar arasında değerlendirildi. Bu soru enfeksiyonun yayılmasından yabancıların sorumlu tutulduğunun açık bir göstergesiydi. Ayrıca, bir yandan erkeklerle cinsellik yaşayan erkeklerin varlığı kabul ediliyor öte yandan “homoseksüel biriyle” ifadesi kullanılarak eşcinsellik dışsallaştırılıyordu.

Enfeksiyonun aktarım yolları erken dönemde saptanmış olsa da Türkiye’de HIV/AIDS’e dair dezenformasyonun da etkisiyle, HIV’in aktarım yolları konusundaki karışıklık uzun yıllar sürdü. İlerleyen yıllarda, Türkiye’de AIDS’in bir krize dönüşmesinden eşcinseller, göçmenler ve seks işçileri sorumlu tutuldu. Yazılı basında HIV/AIDS’e dair sansasyonel çağrışımlar ön planda tutularak sunulan haberlerin yoğunlukla yer aldığı 1985 yılında, aynı zamanda konu ile ilgili her kesimden uzman kisvesi altında insanlar rastgele görüş bildiriyordu.

Dönemin Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı Mehmet Aydın, Türkiye’nin HIV/AIDS’in yayılımı karşısındaki tutumuna dair: “Ülkemizde 1983 ve 1984 yıllarında kesin AIDS tanısı konan herhangi bir hastaya rastlanılmamıştır […] [AIDS’in] daha ziyade homoseksüellerde görüldüğü söylenmekte[dir] […] Milletimizin örf ve adetleri, dinimiz, ahlâkımız ve aile yapımızın sağlamlığı böyle bir hastalığa karşı avantajımızdır.” (Temur, 1985, s. 47) dedi. İlerleyen günlerde, dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Bedrettin Dalan ise “AIDS, Tanrı’nın homoseksüellere gönderdiği bir beladır.”[4] açıklaması yaptı ve “Homoseksüellik olaylarının artması üzerine görülen AIDS hastalığını Lut Olayı’nın günümüze yansıması olarak görüyorum.”[5] dedi.  Bedrettin Dalan, ilerleyen aylarda Sabah gazetesi muhabirinin “Belediye olarak hamamlarda, saunalarda veya benzeri yerlerde AIDS konusunda ne gibi tedbirler alacaksınız?” sorusunu, “Biz AIDS’ten niye korkalım? AIDS bizden korksun. Türk erkeğine AIDS bir şey yapamaz. Hem sonra erkek adam AIDS olur mu?”[6] şeklinde cevapladı.

Türkiye’nin AIDS’e karşı ulusal ve kültürel bağışıklığı olduğu yönünde bir diğer açıklama da dönemin başbakanı Turgut Özal’dan geldi. Özal, AIDS’le ilgili olarak “Bir musibet bin nasihatten iyidir.” dedi. Eşcinseller arasında yaygın olduğu anlaşılan bu hastalığın herkesin aklını başına getirmesi gerektiğini söyledi. Türkiye’de çok fazla vaka olabileceğine inanmadığını ifade eden Özal, “normal aile yaşamının kıymeti böylece daha iyi anlaşılıyor”[7] dedi.

Türkiye’de ilgili kurumlar ve başbakan AIDS’ten ayrımcı retorikle söz ederken dönemin ABD Başkanı Ronald Reagan, uzun yıllar boyunca AIDS salgınını gündem etmedi. 1 Mayıs 1986’da bilim insanlarından oluşan uluslararası bir komitenin önerisiyle, baskılanmadığı takdirde AIDS’e yol açan virüsün adı Human Immunodeficiency Virus (HIV) [İnsan İmmün Yetmezlik Virüsü] olarak belirlendi.[8] Bu esnada tedavi imkânlarının yetersizliği nedeniyle HIV’le yaşayan AIDS evresindeki kişiler art arda yaşamını yitiriyordu. Aktivistler, HIV’in baskılanmasını sağlayacak ilaçların uzun dönem ruhsatlandırılmaması, az sayıda ilaç deneyi gerçekleştirilmesi ve ilaca erişememesi nedeniyle yaşamını yitiren insanların sayısının artmasından Ronald Reagan’ı sorumlu tuttu (Jasper, 2016, s. 191). Aktivistlerin HIV/AIDS’e dikkat çekmek, ilaç araştırmalarının hızlanmasını sağlamak ve hayatta kalmak için verdikleri mücadeleler sonucu 19 Mart 1987’de Zidovudine (AZT), HIV’i baskılamak amacıyla üretildi. AZT, U.S. Food and Drug Administration (FDA) [Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi] tarafından onaylanan ilk ilaçtı. HIV’i baskılayan ilk ilaç olması nedeniyle büyük öneme sahip olan AZT yüksek maliyetliydi. AZT hem ciddi yan etkilere sahipti hem de yanlış kullanıldığı takdirde HIV’in ilaca direnç geliştirmesi mümkündü. HIV’in mutasyona uğradığı aşamada AZT artık işe yaramıyordu. Ayrıca AZT ile kullanılan ve soğuk zincirin dışına çıkmaması gereken pek çok ilaç olması nedeniyle HIV’le yaşayan kişilerin gündelik yaşamı sekteye uğruyordu. FDA 26 Eylül 1997’de, HIV’le yaşayan kişilerin ilaçlarını almasını kolaylaştıran, iki antiretroviral (ART) ilacın bir tablette birleşimi olan Combivir’i onayladı.

Yaşanan kayıplar ve hükûmetin duyarsızlığı dolayısıyla HIV/AIDS’in siyasal bir krize dönüştüğü evrede; ABD Halk Sağlığı Servisi [Public Health Service] sözcüsü Jim Brown, AIDS’e neden olabilen HIV enfeksiyonunu, kalıcı ikamet alımının önlenmesi için kullanılan “tehlikeli bulaşıcı hastalıklar” listesine eklenmesi talebinde bulundu.[9] Talep doğrultusunda ABD’ye daimî ikametgâh başvurusunda bulunan kişilere anti-HIV testi yapılması yönünde karar verildi. Ayrıca 1987 yılında HIV’le yaşayan kişilerin ABD’ye girişi yasaklandı. 22 yılın arından, Barack Obama döneminde, 4 Ocak 2010 tarihinde ABD Hükûmeti HIV’le yaşayan kişilerin ABD’ye girişini engelleyen yasayı feshetti.

Kriz büyümeye devam ederken LGBTİ+’lar, seks işçileri ve çeşitli etnik kimlikler HIV/AIDS olguları ile ilişkilendirilerek birbiriyle özdeşleştirildi. LGBTİ+fobi, dışlama, aşağılama ve ötekileştirme tutumlarıyla katmanlı bir biçimde ayrımcılığa maruz bırakılan HIV pozitif kişilere yönelik şiddet, olumsuz görülen durum ve kimliğin özdeşleştirilmesi yöntemiyle meşrulaştırılmaya çalışıldı. Türlü yöntemlerle HIV’le yaşayan kişilere yönelik ayrımcılık sürdürülürken yaşamını yitiren insan sayısının artması Dünya Sağlık Örgütü’nü (DSÖ) harekete geçirdi. DSÖ, 22-25 Kasım 1983 tarihleri arasında, küresel AIDS durumunu değerlendirmek ve AIDS’ten etkilenen farklı uluslar arasında iş birliğini teşvik etmek amacıyla ilk toplantısını gerçekleştirdi. HIV/AIDS farkındalığını artırmak ve AIDS’e ilişkin sağlık durumları nedeniyle hayatını kaybedenleri anmak amacıyla, DSÖ tarafından 1 Aralık, 1988 yılında Dünya AIDS Günü olarak belirlendi. Bu tarihten itibaren, her yıl farklı bir tema etrafında örülen Dünya AIDS Günü kapsamında; çeşitli etkinlikler, toplantılar, kampanyalar ve tartışmalar yürütülmektedir.

Yakın geçmişten çalışmalar

2005 yılında başlayan HIV Prevention Trials Network 052 (HPTN 052) [HIV Önleme Denemeleri Ağı] çalışması, antiretroviral tedavi[i] (ART) alan ve viral yükü belirlenemeyen HIV pozitif kişilerin yaşadığı sero-farklılık[ii] gösteren ilişkilerde HIV’in aktarılma olasılığını inceledi. Amerika Birleşik Devletleri, Botsvana, Brezilya, Güney Afrika, Hindistan, Kenya, Malavi, Tayland ve Zimbabwe’den 1.763 heteroseksüel çift çalışmaya katıldı. Çalışmadan HIV pozitif partnerin ART aldığı ve saptanamaz viral yük seviyesinde olduğu kondomsuz heteroseksüel cinsel ilişkilerde, HIV aktarım olasılığının %96 oranında düştüğü yönünde çarpıcı bulgular elde edildi (Rodger vd., 2016). HPTN 052 çalışması, örneklemi büyük oranda heteroseksüellerden oluşması nedeniyle, önemli sonuçları olsa da herkes için uygulanabilir olmaktan uzaktı.

15 Eylül 2010 - 31 Mayıs 2014 tarihleri arasında yapılan PARTNER 1 çalışması, HPTN 052 çalışmasından farklı olarak heteroseksüel ve eşcinsel sero-farklı çiftlerle yürütüldü. 1.166 çiftin katıldığı çalışmada; 22.000 eşcinsel, 36.000 heteroseksüel olmak üzere toplamda 58.000 kondomsuz cinsel ilişki kaydedildi. PARTNER 1 çalışması ile eşcinsel çiftler arası HIV aktarım olasılığı sıfır olarak saptansa da yeterince eşcinsel çiftin takip edilememesi nedeniyle bulguların kesinliği, HPTN 052 çalışmasının bulgularından düşüktü.

Sero-farklı heteroseksüel çiftler arasında HIV aktarımının gerçekleşmediğine ilişkin bulgular geçmiş çalışmalarda teyit edildiğinden, sero-farklı eşcinsel çiftler arası HIV aktarım olasılığını saptamak amacıyla gerçekleştirilen PARTNER 1 çalışmasının örneklemi, yalnızca erkek eşcinsel çiftleri kapsayacak şekilde, genişletilerek PARTNER 2 çalışması yapıldı. 1 Haziran 2014 - 31 Temmuz 2017 tarihleri arasında yapılan PARTNER 2 çalışmasının nihai sonuçları, 2018 yılında Dünya AIDS Konferansı’nda sunuldu. Söz konusu araştırma, sero-farklı çiftlerden HIV pozitif partnerin viral yükü saptanamayan seviyedeyken kondomsuz anal seks yoluyla HIV aktarma olasılığının sıfır olduğunu gösterdi (Rodger vd., 2019). Araştırmada, 15 Eylül 2010 - 31 Temmuz 2017 arasında, toplam 972 eşcinsel çift ile çalışıldı ​​(PARTNER 1 çalışmasında 477 eşcinsel çift ile çalışılmıştı). Araştırma kapsamında eşcinsel çiftlerin prezervatif kullanmadan 76.088 cinsel eylemde bulunduğu ve hiçbir cinsel eylem sonucu HIV aktarımının gerçekleşmediği bildirildi (Rodger vd., 2019, s. 2433). PARTNER (1-2) çalışmasının sonuçları, hem heteroseksüel sero-farklı çiftlerde (1) hem de eşcinsel erkeklerde (2) sıfır aktarım olasılığının geçerli olduğunu gösterdi. Böylece ART alan ve altı ay veya daha uzun süre viral yükü saptanamaz seviyede olan HIV pozitif kişilerin, kondomsuz penetratif cinsel ilişki ile partnerlerine HIV aktarma olasılığının ortadan kalktığı kanıtlandı. Araştırmalara paralel biçimde Undetectable = Untransmittable (U=U) [Belirlenmeyen = Bulaş(tır)mayan][iii] adı verilen bir kampanya başlatıldı. B=B Kampanyası statü paylaşımına farklı bir boyut kazandırması açısından büyük öneme sahiptir.

KAYNAKLAR

Current Trends Update: Acquired Immunodeficiency Syndrome (AIDS) -- United States. (1985). Erişim tarihi: 25.01.2023, https://www.cdc.gov/mmwr/preview/mmwrhtml/00000137.htm

Current Trends Update on Acquired Immune Deficiency Syndrome (AIDS) -- United States. (1982). Erişim tarihi: 29.01.2023, https://www.cdc.gov/mmwr/preview/mmwrhtml/00001163.htm

Custer, B., Sheon, N., Siedle-Khan, B., Pollack, L., Spencer, B., Bialkowski, W., D’Andrea, P., Sullivan, M., Glynn, S., & Williams, A. (2015). Blood donor deferral for men who have sex with men: the Blood Donation Rules Opinion Study (Blood DROPS). Transfusion55(12), 2826–2834.

Epidemiologic Notes and Reports Immunodeficiency among Female Sexual Partners of Males with Acquired Immune Deficiency Syndrome (AIDS) -- New York. (1983). Erişim tarihi: 29.01.2023, https://www.cdc.gov/mmwr/preview/mmwrhtml/00001221.htm

First Report of AIDS. (2001). Erişim tarihi: 29.01.2023, https://www.cdc.gov/mmwr/preview/mmwrhtml/mm5021a1.htm

Jasper, J. M. (2016). Ahlâki Protesto Sanatı. Toplumsal Hareketlerde Kültür, Biyografi ve Yaratıcılık (Çev. Senem Öner). Ayrıntı Yayınları.

Rodger, A. J., Cambiano, V., Bruun, T., Vernazza, P., Collins, S., Van Lunzen, J., Corbelli, G. M., Estrada, V., Geretti, A. M., Beloukas, A., Asboe, D., Viciana, P., Gutiérrez, F., Clotet, B., Pradier, C., Gerstoft, J., Weber, R., Westling, K., Wandeler, G., … Lundgren, J. (2016). Sexual Activity Without Condoms and Risk of HIV Transmission in Serodifferent Couples When the HIV-Positive Partner Is Using Suppressive Antiretroviral Therapy. Journal of the American Medical Association316(2), 171–181.

Rodger, A. J., Cambiano, V., Phillips, A. N., Bruun, T., Raben, D., Lundgren, J., Vernazza, P., Collins, S., Degen, O., Corbelli, G. M., Estrada, V., Geretti, A. M., Beloukas, A., Beloukas, A., Coll, P., Antinori, A., Nwokolo, N., Rieger, A., Prins, J. M., … Janeiro, N. (2019). Risk of HIV transmission through condomless sex in serodifferent gay couples with the HIV-positive partner taking suppressive antiretroviral therapy (PARTNER): final results of a multicentre, prospective, observational study. The Lancet393(10189), 2428–2438.

Temur, M. (1985). Türkiye’de AIDS’e rastlanılmadı. Yankı722, 46–48.


[1] Lawrence K. Altman, “New Homosexual Disorder Worries Health Officials”, The New York Times, 11 Mayıs 1982.

[2] “‘AIDS korkusu turistlerden kan almamızı engelliyor’”, Günaydın, 14 Ağustos 1985.

[3] “‘M’ Paniği”, Hürriyet, 03 Kasım 1985.

[4] “Dalan: AIDS Tanrı’nın gazabı”, Cumhuriyet, 19 Ağustos 1985.

[5] “Dalan, Şehir Dışında ‘Aşk Evleri’ Kuracak”, Milliyet, 19 Ağustos 1985.

[6] “Dalan ‘Bizim erkekler AİDS’ten korkmaz!’ dedi”, Sabah, 11 Ekim 1985.

[7] “Bir musibet, bin nasihatten iyidir”, Hürriyet, 04 Kasım 1985.

[8] “New Name Is Proposed for the Cause of AIDS”, The New York Times, 01 Mayıs 1986.

[9] “Health Oficials Seek AIDS Test For Immigrants”, The New York Times, 16 Mayıs 1987.


Notlar:

[i] AIDS’e neden olan HIV, bir retrovirüstür. Günümüz şartlarında HIV’in kendini kopyalayarak çoğalmasını antiretroviral tedavi (ART) ile önlemek mümkündür. HIV’le yaşayan kişiler, çoğunlukla düzenli olarak günde bir veya birkaç ilaç kullanarak yaşamlarına devam etmektedir.

[ii] Farklı HIV statülerine sahip iki kişiyi ifade etmek için kullanılmaktadır. Başka bir deyişle, taraflardan birinin HIV pozitif bir diğerinin HIV negatif olduğu ilişkileri tanımlamaktadır.

[iii] Kavramın Türkçe çevirisi konusunda tartışmalar bulunmaktadır. HIV/AIDS aktivistlerinin bir bölümü bilhassa virüs aktarım ihtimali nedeniyle ayrımcılığa maruz bırakılan kişileri ön plana çıkarmak amacıyla “untransmissible” kavramını “bulaştırmayan” şeklinde çevirirken bir bölüm aktivist ise kelimenin Türkçe karşılığı olarak, etimolojik açıdan daha yakın olması nedeniyle, “bulaşmayan”ı kullanmaktadır. “Undetectable” kelimesi için de “belirlenmeyen” ve “belirlenemeyen” önerileri mevcuttur.

Kaos GL Dergisine ulaşın

Bu yazı ilk olarak Kaos GL Dergisinin HIV dosya konulu 189. sayısında yayınlanmıştır. Dergiye kitapçılardan veya Notebene Yayınları’nın sitesinden ulaşabilirsiniz. Online aboneler dergi sitesinden dergiyi okuyabilir.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.

 


Etiketler: yaşam, tarihimizden, hiv
İstihdam