01/12/2016 | Yazar:

HIV+ insanları hasta eden öncelikle bizim ön yargılarımız, birinin pozitif olduğunu öğrendiğimizdeki o tedirginliğimiz, o acıma belirten mimiğimiz, kontrolsüz sohbetlerimiz.

Birçoğumuzun bildiği gibi HIV Ankara’da son 3 yılda hızla yayıldı ve geçen yıla kadar dedikodu olarak konuşulan bu bilgi travma şeklinde açığa çıktı. HIV+ tanısı alan arkadaşlarımız birer birer açılmaya başladılar ve maalesef konu hakkında bilgisiz arkadaşlarımız tarafından dışlandılar. Tanı alan bazı arkadaşlarımız da açılmak istemedikleri halde ifşa edildiler. Herkes ne kadar hissetti bilmiyorum ama Ankara’daki LGBTİ’ler arasında geçen yıl büyük bir kaos yaşandı. 1 Aralık Dünya AIDS günü vesilesiyle gündeme taşımak istediğim konu bu yaşanılanları ne kadar konuştuğumuz aslında.

Birçok arkadaşımız HIV hakkında teorik bilgilere sahip ama yazının girişinde bahsettiğim olaylar ışığında artık konunun pratik olarak da birer öznesiyiz. Bu bağlamda teorik bilgiden fazlasına ihtiyaç duyduğumuz bir zaman-mekandayız. En yakın arkadaşımız olarak tanımladığımız kişi HIV+ olduğunu bizimle paylaşmamış olabilir, bir başkası hakkında düşünmeden yaptığımız bir yorum onun paylaşma ve destek alma isteğini gerilere itmiş olabilir; HIV hakkında bilinmesi gerekenleri biliyorken, HIV+ olduğunu bildiğimiz birinin ilişki teklifinden korkuyor olabiliriz. HIV+ olduğunu bilmediğimiz biriyle yattıktan sonra, onunla şehirdeki ‘’HIV tehlikesi’’ hakkında ileri geri konuşmuş olabiliriz. Biri hakkında ‘’o HIV+ olmasın da kim olsun ayol’’ gibi talihsiz yorumlarda bulunmuş olabiliriz… Bu örnekler hayattan, akışında, baş veya uç olmayan örneklerden bazıları.

Vito Russo

Günümüzde HIV’in ilaçlarla tamamen kontrol altına alınıp tıpkı tansiyon, şeker gibi kronik bir hastalığa dönüştürüldüğü gibi teknik bilgileri tekrarlamak istemiyorum, neyse ki bu teknik ilerleme sayesinde beden sağlığı HIV+ insanlar için ana gündem konusu olmaktan çıkmış durumda. Dikkatleri çekmek istediğim konuyu bir buçuk yıldır pozitif olan birinin sözleriyle yazıya dökmek istiyorum: “Ben kendimi hiçbir zaman hasta hissetmedim, hastaneye gittiğimde elime HIV pozitif olduğumu söyleyen kağıtlar tutuşturdular, o andan itibaren beni her geçen gün hasta eden şey insanların hakkımda ne düşüneceğiydi, toplumda var olamama korkusuydu, eksik bir birey olarak görülmekti.” 

HIV+ insanları hasta eden öncelikle bizim ön yargılarımız, birinin pozitif olduğunu öğrendiğimizdeki o tedirginliğimiz, o acıma belirten mimiğimiz, kontrolsüz sohbetlerimiz. Bu düşünülmeden yapılan davranışların etkileri, internette veya konuyla ilgili bir sürü yayında röportaj veren HIV pozitif insanların sözleri okunarak takip edilebilir. “İnsanların, HIV pozitif insanlar hakkındaki tedirginliklerine çok şaşırmıyorum, tanı almadan önce muhtemelen ben de aynı şeyleri düşünür veya yapardım. Körmüşüm… Artık bütün bilgiler bu kadar ulaşılabilir ve netken bu tedirginliği onlar adına ilkel buluyorum. Bu tedirginliğin bende bıraktığı iz ise dünyanın sonunu çağrıştırıyor.” 

Biliyorum ki birçoğumuz artık kondom kullanımını yüzde yüze çıkardı. Buradan hareketle hepimizin bildiği şu bilgiyi tane tane yazarak tekrarlamakta fayda görüyorum: İki HIV- kişi seks yaptığında HIV’i yaratmazlar, HIV’in seks sırasında geçmesi iki kişiden birinin (ya da ikiden fazla kişi varsa, en az birinin) HIV+ olması durumunda mümkündür. Yani biz kondom kullanırken zaten karşımızdaki kişinin HIV+ olduğunu varsayıyoruz. Bu da demek oluyor ki kondom kullanarak ilişkiye girdiğimiz kişinin HIV+ olduğu ya da olmadığının önemsizleştiği bir durum ortada. Sonuç olarak boşuna korkmayın, boşuna korkutmayın, boşuna kırmayın ama korunun…


Etiketler: insan hakları, sağlık
İstihdam