05/12/2023 | Yazar: Umut Güner

Murtaza lubunyaydı ve her lubunya gibi harcanabilir, ifşa edilebilirdi. Murtaza bir lubunya ya da harcanabilir bir lubunya olmasaydı biz HIV statüsünü bu kadar rahat öğrenebilir miydik emin değilim.

HIV mücadelesine tanıklığım Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Murtaza Elgin zorla müşahede altına alındığı ve tecrit edildiği hastaneden çıkarken. (Cumhuriyet Gazetesi, 8 Kasım 1985)

Türkiye’de HIV’in geçmişinden bahsederken Murtaza’yı anmadan geçmemek lazım. Murtaza, medyaya yansıyan, ifşa edilen ilk HIV pozitif kişi idi. Murtaza’nın HIV tanısının ifşa edilmesi ve Murtaza üzerinden kamuoyunun magazinsel bir şekilde HIV meselesi ile tanışmasının arkasında da homofobik bir tutum olduğunu düşünüyorum. Çünkü Murtaza lubunyaydı ve her lubunya gibi harcanabilir, ifşa edilebilirdi. Murtaza bir lubunya ya da harcanabilir bir lubunya olmasaydı biz HIV statüsünü bu kadar rahat öğrenebilir miydik emin değilim.

Türkiye’de LGBTİ+ hareketinin seyri ile HIV mücadelesi birbirine tanıklık eden, birbirinden güç alan iki ayrı hareket. Benim kişisel tarihim açısından da, Kaos GL’nin tarihi açısından yan yana yürüyen iki mücadele alanı olarak tariflemek mümkün.

1993’te örgütlenmek isteyen lubunyalara çağrı yapan Kaos GL Grubu, 20 Eylül 1994’ü doğum günü olarak kutluyor. 29 yılı geride bırakmanın, 30. yılı kutluyor olmanın heyecanını paylaşıyoruz. Kaos GL 1994’te fanzin olarak çıktığında HIV/AIDS’i bir insan hakları sorunu olarak ele almıştı. HIV’e verilen bireysel, örgütsel, toplumsal yanıtlar ya da kamunun yanıtlarındaki ayrımcı tutumları deşifre etmeye çalışırken aynı zamanda okuyucularını, gönüllülerini, genel olarak LGBTİ+ toplumunu bilgilendirici içerikler üretiyordu. Aile Planlaması Merkezlerinden aldıkları kondomları dergi ile dağıtıp, Hacettepe Üniversitesi AİDS Savaşım Kulübü ile birlikte Yüksel caddesinde stant açıp farkındalık etkinlikleri düzenliyordu. İstanbul’da Lambdaistanbul da benzer etkinlikler yapıyordu.

Peki lubunyalar bunları yaparken diğer aktörler neler yapıyordu? HIV’in bir “eşcinsel/travesti hastalığı” olduğu üzerinden kapalı devre toplantılarda konuşuyorlardı. Eşcinsellere, travestilere nasıl ulaşabileceklerine ilişkin bir çaba göstermeden eşcinsel hastalığı olduğu konusunda hem fikirlerdi.

Ben 1998’de Hacettepe Üniversitesi HATAM’ın akran eğitici eğitimine katıldım. O eğitim sırasında ne Murtaza’dan, ne Kaos GL’den ne de Türkiye’deki lubunya örgütlenmesinden bahsedilmedi. HIV’in psikiyatrik boyutu, sosyal boyutu, o boyutu, bu boyutunu anlattılar. Bazı eğitmenler “eşcinsel hastalığı değildir” dediler ama eğitmenlerin çoğu doğrudan demese de “anal seksin risklerinden”, “erkeklerle seks yapan erkekler arasında yaygınlıktan” dem vurdukları ve homofobik algılarımızı bazen gizliden gizliye, bazen açıktan besledikleri için kendiliğinden “eşcinsel hastalığına” dönüşüverdi AIDS bizim için.

2000 yılında Kaos GL’ye geldiğimde proje-animasyon dersinde küçük bir proje metni yazmamızı istemişti hocamız. Ben de HATAM’daki bilgilerimden hareketle Kaos GL’de akran danışmanlığı üzerine bir şeyler yazmıştım. Kaos GL Dergisinde yayınlandı. Kendi adıma çok mutlu olmuştum.

2002’de Kaos GL, AIDS Kongresine davet edildi. O dönem AIDS aktivizmi yapanlar genellikle bu alanda çalışan sağlık çalışanları, çoğunlukla da doktorlardı. AIDS Kongresi’nde yapacağım konuşmayı Kaos GL içinde hep beraber yazdık. Kongre, benim Kaos GL adına konuşma yapacağım aynı zamanda bir lubunya olarak konuşma yapacağım ilk etkinlikti.

Oraya gittiğimde doktorların HIV konusunda en azından Kaos GL kadar, Kaos GL kadar olmasa da benim kadar bilgi sahibi olduğunu düşünüyordum. Açıktan HIVfobik, homofobik, transfobik ve bifobik sorularıyla beni hayal kırıklığına uğrattılar. Korunmaya dair sorularını “benim korunup korunmadığım” üzerinden soruyorlardı. Ve herkesin merak ettiği açıktan soramadığı tek bir soru kalmıştı: “Ben AIDS miydim?” HIV+ değilsem neden AIDS kongresindeydim? Ve eşcinsel olarak kendimi anlatmaktan neden hiç rahatsızlık duymuyordum?

2002’de tanık olduğum bir eylemden de bahsetmek istiyorum. HIV+ bir trans kadının bir hastanenin acil girişinde 3 gün boyunca bekletilip, enfeksiyon hastalıkları bölümüne “yer yok” bahanesi ile yatırılmaması üzerine Ankara’daki translar, “Bizim hastamız bu hastanede yatamıyorsa kimse yatamaz” diyerek, bütün transları çağırdılar ve “katlara dağılın” kızlar dediler. 3 gündür yer olmayan enfeksiyon bölümünde hemen özel bir oda tahsis edildi ve hastamız bölüme çıkartıldı.

AIDS Kongresi’nden bahsetmişken tabii ki AIDS Savaşım Derneklerinden bahsetmek lazım. Türkiye, AIDS’e bir savaş açmıştı ve AIDS’le mücadele edilmesi gerekiyordu. İstanbul merkezli AIDS Savaşım Derneği kamu yararı statüsü almış ve 16 şubesi olan bir dernekti, İzmir’de Melahat Okuyan’ın kurduğu AIDS’le Mücadele Derneği vardı. Melahat Okuyan bütün eşcinsellerin AIDS’li, bütün AIDS’lilerin eşcinsel olduğunu zannediyordu. “Çocuklarınızın gazı çıkartmak için popolarına vurmayın, eşcinsel olur” dediğini AIDS Kongresi’nde duymuştum.

Bu arada lubunya örgütlerinin dahil olmadığı, HIV’le yaşayanların kendi öz örgütlenmelerinin olmadığı dönemde çok sektörlü bir AIDS Komisyonu Sağlık Bakanlığı bünyesinde kuruldu. Halen arada sırada toplandıklarını duyuyoruz. Pandemi döneminde pandemiyi HIV’e ve lubunyayalara bağlayan Diyanet İşleri de bu komisyonun üyesi. Bu böyle devam ederken AB uyum süreçleri kapsamında üreme sağlığı cinsel sağlık programı uygulanmaya başlandı. Ancak o kadar çok üreme sağlığı vurgusu vardı ki biz kendimizi o kapsam içinde bir yere oturtamamıştık. Program, HIV/AIDS davranış araştırması ile gündemimize girdi. Benzer bir şekilde Küresel AIDS Fonu’na Türkiye Sağlık Bakanlığı ev sahipliğinde başvurmak için AIDS Komisyonu’ndan farklı bir “AIDS Koordinasyonu” oluşturuldu ve Kaos GL bu koordinasyona davet edildi. Sağlık Bakanlığı ve ilgili birimleri, üniversitelerin tıp fakülteleri ve HIV alanında çalışan sağlık profesyonellerin kurduğu STK temsilcilerinin yer aldığı koordinasyonda “en renkli” ve sağlıkçı olmayan ve HIV+ olduğundan şüphelenilen tek kişi olarak Kaos GL adına katıldım. Ve hep birlikte bir proje yazmak için kolları sıvadık. Sonunda projemiz kabul edildi ve 2005 yılında Türkiye HIV/AIDS programı başladı. Bu program kapsamında ilk kez kamu ile masaya oturmuş ve bu kamuyla işbirliği yapmaya başlamıştık. AKP iktidarının ilk dönemi olduğu için kısmen daha özgürlükçü bir süreçte proje tamamlandı. Bu projenin en önemli sonuçlarından biri HIV’le yaşayanların doğrudan örgütlendiği ve HIV aktivizminin bir insan hakları mücadelesine dönüştüğü bir dönemin başlaması oldu.  

Ancak burada şunun altını çizmek isterim: HIV pozitif aktivizmi yapan kişiler sanki bir cinsel yönelimleri yokmuş gibi aktivizm yapmaya başladılar. Bu da onları görünmez kılan, en azından görünmez kılmasa da “hetero” varsayan bir süreci beraberinde getirdi. LGBTİ+ aktivizmi içinde de HIV meselesi bir süre daha fısıltı ile yayılan dedikodu olarak dolaştı. Ancak bugün artık açık HIV pozitif lubunyaların varlığı ile HIV daha rahat konuşulabilir bir hale geldi.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: insan hakları, tarihimizden, hiv
İstihdam