17/05/2009 | Yazar: Kaos GL
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde eşcinselliğin suç olduğunu biliyor muydunuz?
İngiliz sömürge döneminden kalan 80 yıllık ceza yasası, eşcinselliği suç kapsamına alıyor.
Fasıl 154 Ceza Kanunu’nun 171 (a) maddesi ‘suçu’ şu başlıkla tanımlıyor:
‘Tabiat Kurallarına Aykırı Cinsi Münasebette Bulunmak...’
Cezası ne kadar?
3 yıl...
Yasada bu eylemin iki tarafın rızasıyla ve özel mekânlarda yapılmış olsa da suç kapsamında olduğu belirtiliyor.
Konuyu ‘Not Yet! (Henüz Değil!)’ başlıklı bir belgeselle gündeme taşıyan Esra Ummak, Kıbrıs’taki eşcinsellerin hukuki, psikolojik, toplumsal durumlarını belgelerken sokaktaki adama da fikrini sormuş. Bir ikiyüzlülüğe dikkat çekiyor:
‘Çoğu insan eşcinsellik’ kelimesine bile tahammül edemiyor ama burada herkesin bildiği eşcinsel barları dolup taşıyor.’
Güney Kıbrıs’ta da bir süre öncesine kadar aynı Ceza Yasası yürürlükteymiş. Ama bir eşcinselin açtığı davanın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından haklı bulunması ve Avrupa Konseyi’nin ültimatomu ile eşcinselliği suç sayan ceza yasası maddeleri kaldırılmış.
Şimdi Kuzey’de de benzer bir mücadeleyi Homofobiye Karşı İnisiyatif Derneği yürütüyor.
* * *
Yarın, Homofobiye Karşı İnisiyatif Günü...
İnsanlık birçok önyargısını, korkusunu, nefretini aştı; ama bu en eski ve en köklü önyargısında hâlâ direniyor.
Ceza yasaları, okul kitapları ayrımcılık kokuyor.
‘Farklı’ cinsel tercih, sınıflarda, karakollarda, kışlalarda, mahkemelerde, ekranlarda aşağılanıp hırpalanıyor.
Gazetelerin sağlık sayfalarında eşcinselliğe hâlâ tedavi isteyen bir hastalık muamelesi yapıyor.
Ali Bulaç gibi bir entelektüel ‘Irak ve Afganistan’da sivil halkı katledenlerin önemli kısmının eşcinsel olduğu’ tezini ortaya atabiliyor.
Merkez Hakem Kurulu, eşcinsel raporuyla askerlikten muaf tutulan hakemi ‘Görev yapamaz’ raporuyla kızağa çekebiliyor; haberi sızdırıp teşhir edebiliyor
Askerlik şubeleri, eşcinsellerden, ‘durum’larını ‘ilişki halinde’ çekilmiş fotoğraflarla kanıtlamalarını istiyor; ülkenin en pornografik arşivi askeri bürokrasinin kasalarında birikiyor; ama bu tuhaf uygulamadan vazgeçilmiyor.
* * *
Öte yandan da Esra Ummak’ın da belirttiği gibi bir ikiyüzlülük alttan alta yürüyor.
Toplum, eşcinselliğiyle ünlü şarkıcıları baş tacı ediyor; eşcinsel sanatçıların sahne aldığı barları doldurmaktan, şarkılarını dinlemekten, romanlarını okumaktan, kostümlerini giymekten, filmlerini izlemekten keyif alıyor.
İnternette eşcinsel siteler büyük ilgi görüyor; gece kaldırımlarında da tercih değişmiyor.
Bu gizli dürtü, stadyumlarda hakemlere en yüksek perdeden küfrederek bastırılıyor; ya da eşcinseller her vesileyle aşağılanarak... hatta katliamcılıkla suçlanarak...
* * *
Ama işler de ağır ağır değişiyor.
Mesela basın, uzun yıllar homofobinin bayrağı olarak işlev görmüşken, Milliyet’in son birkaç günde gösterdiği ilkeli ve cesur tavır, bu son ve en köklü ayrımcılığın da insanlık tarihinin çöp sepetini boylamak üzere olduğunu kanıtlıyor.
‘Henüz değil’ mi sanıyorsunuz?
Yanılıyorsunuz.
Fasıl 154 Ceza Kanunu’nun 171 (a) maddesi ‘suçu’ şu başlıkla tanımlıyor:
‘Tabiat Kurallarına Aykırı Cinsi Münasebette Bulunmak...’
Cezası ne kadar?
3 yıl...
Yasada bu eylemin iki tarafın rızasıyla ve özel mekânlarda yapılmış olsa da suç kapsamında olduğu belirtiliyor.
Konuyu ‘Not Yet! (Henüz Değil!)’ başlıklı bir belgeselle gündeme taşıyan Esra Ummak, Kıbrıs’taki eşcinsellerin hukuki, psikolojik, toplumsal durumlarını belgelerken sokaktaki adama da fikrini sormuş. Bir ikiyüzlülüğe dikkat çekiyor:
‘Çoğu insan eşcinsellik’ kelimesine bile tahammül edemiyor ama burada herkesin bildiği eşcinsel barları dolup taşıyor.’
Güney Kıbrıs’ta da bir süre öncesine kadar aynı Ceza Yasası yürürlükteymiş. Ama bir eşcinselin açtığı davanın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından haklı bulunması ve Avrupa Konseyi’nin ültimatomu ile eşcinselliği suç sayan ceza yasası maddeleri kaldırılmış.
Şimdi Kuzey’de de benzer bir mücadeleyi Homofobiye Karşı İnisiyatif Derneği yürütüyor.
* * *
Yarın, Homofobiye Karşı İnisiyatif Günü...
İnsanlık birçok önyargısını, korkusunu, nefretini aştı; ama bu en eski ve en köklü önyargısında hâlâ direniyor.
Ceza yasaları, okul kitapları ayrımcılık kokuyor.
‘Farklı’ cinsel tercih, sınıflarda, karakollarda, kışlalarda, mahkemelerde, ekranlarda aşağılanıp hırpalanıyor.
Gazetelerin sağlık sayfalarında eşcinselliğe hâlâ tedavi isteyen bir hastalık muamelesi yapıyor.
Ali Bulaç gibi bir entelektüel ‘Irak ve Afganistan’da sivil halkı katledenlerin önemli kısmının eşcinsel olduğu’ tezini ortaya atabiliyor.
Merkez Hakem Kurulu, eşcinsel raporuyla askerlikten muaf tutulan hakemi ‘Görev yapamaz’ raporuyla kızağa çekebiliyor; haberi sızdırıp teşhir edebiliyor
Askerlik şubeleri, eşcinsellerden, ‘durum’larını ‘ilişki halinde’ çekilmiş fotoğraflarla kanıtlamalarını istiyor; ülkenin en pornografik arşivi askeri bürokrasinin kasalarında birikiyor; ama bu tuhaf uygulamadan vazgeçilmiyor.
* * *
Öte yandan da Esra Ummak’ın da belirttiği gibi bir ikiyüzlülük alttan alta yürüyor.
Toplum, eşcinselliğiyle ünlü şarkıcıları baş tacı ediyor; eşcinsel sanatçıların sahne aldığı barları doldurmaktan, şarkılarını dinlemekten, romanlarını okumaktan, kostümlerini giymekten, filmlerini izlemekten keyif alıyor.
İnternette eşcinsel siteler büyük ilgi görüyor; gece kaldırımlarında da tercih değişmiyor.
Bu gizli dürtü, stadyumlarda hakemlere en yüksek perdeden küfrederek bastırılıyor; ya da eşcinseller her vesileyle aşağılanarak... hatta katliamcılıkla suçlanarak...
* * *
Ama işler de ağır ağır değişiyor.
Mesela basın, uzun yıllar homofobinin bayrağı olarak işlev görmüşken, Milliyet’in son birkaç günde gösterdiği ilkeli ve cesur tavır, bu son ve en köklü ayrımcılığın da insanlık tarihinin çöp sepetini boylamak üzere olduğunu kanıtlıyor.
‘Henüz değil’ mi sanıyorsunuz?
Yanılıyorsunuz.
Etiketler: medya