17/02/2014 | Yazar: Giray Poyraz

"Ermeni, Kürt olduğu için öldürülen askerler gibi; cinsel yönelimi tarafından her türlü hakaretlere, sözlü tacizlere ve tecavüzlere maruz kalan birçok arkadaşımız oldu."

Dünyada erk sistemin dayatmış olduğu erkek zihniyet, kadınları ötekileştirdiği gibi biz LGBTİ’leri de ötekileştirmiş ve ağır hakaretler de bulunmuştur. Sistematik devlet yapısı; ırkımızı, dinimizi, dilimizi, cinsiyetimizi ve hatta yaşam alanlarımızı belirlediği gibi ordunun içerisinde de bu sistem uygulanmıştır.
 
Türkiye’de bu acı gerçeğin yüzünü defalarca gördük. Ermeni, Kürt olduğu için öldürülen askerler gibi; cinsel yönelimi tarafından her türlü hakaretlere, sözlü tacizlere ve tecavüzlere maruz kalan birçok arkadaşımız oldu. Bunların yanı sıra kışlada ihmal edilen insan hakları çok fazla sayıda askerin intiharıyla sonuçlandı. Askeri intiharların, sivil intiharlardan daha fazla olduğunu öğrendiğim zaman ne kadar acı bir tablo olduğunu bir kez daha görmüş oldum. Askeri faaliyetler sivil denetim altına alınmalı ve ihlaller, intiharlar artık son bulmalıdır.
Zorunlu askerlik, zorunlu ölüm
Türkiye’de dayatılmış olan ’’zorunlu askerlik’’ sistemi toplumun her kesimini zorunlu ölüme sürüklemektedir. Türkiye Cumhuriyeti ordusu son 22 yılda 3 bin 813 askerini cephe gerisinde kaybetti. TSK’daki askeri sınıflandırmaya göre bir taburun en az 300, bir bölüğün ise en az 100 askerden oluştuğu gerçeği baz alındığında 22 yılda 12 tabur ya da 38 bölük askerin ’intihar’ ve ’şüpheli ölüm’ nedeniyle yaşamını yitirdiği acı gerçeğiyle karşı karşıyayız. Bu şekilde çocuklarını kaybeden aileler; çocuklarının intihar etmediklerini, bizzat öldürüldüklerini iddia ediyorlar. Haksızda değiller efendim.. Ben, artık vicdanımı susturamıyor ve haykırmak istiyorum! 2012 yılında 69, 2013 yılında 39 asker bu şekilde hayatını kaybetmiştir. Zorunlu askerlik, zorunlu ölümdür!
 
Pembe teskere
TSK’da yapılan ihlallerin akabinde biz LGBTİ’lere karşı uygulanan erkek zihniyet hakaretleri, tacizler ve tecavüzler devam etmektedir! Adeta ’’kendini ispat et’’ süreci yaşayan arkadaşlarımızdan duyduklarımız, homofobinin ve erk zihniyetin ne denli ürkütücü olduğunu göstermektedir.
 
Bu süreç askeri doktorların onur kırıcı sözleriyle başlıyor. Bunlar arasında anal muayene, ilişkinin fotoğrafla belgelenmesi, ‘Minnesota testleri ve çocukluk analizleri’ gibi geçerliliği tartışmalı metotlar bulunmakta.
 
Ben bununla ilgili yakın zamanda ’’pembe teskere’’ alan bir arkadaşımla konuştum. Ve bunu paylaşmak istiyorum:
 
G.P: Askeriye içerisinde cinsel yönelimini ilk ne zaman açıkladın?
 
S.D: Askeriyeye ilk ayak bastığım gün açıkladım.
 
G.P: Peki, açıkladığın zaman ne gibi tepkilerle karşılaştın özetle bahseder misin?
 
S.D: Sanki düşman askeriyim de onlara kurşun sıkmışım, sanki küfür etmişim gibi tepkilerle karşılaştım. Hakaretlere maruz kaldım. Aşağılamalara maruz kaldım. Tehditler aldım ama tabi ki yılmadım.
 
G.P: ’’Pembe Teskere’’ alma sürecin nasıl geçti? Ve seni en çok etkileyen neydi?
 
S.D: ’’Pembe Teskere’’ alma sürecim oldukça zor ve yorucu geçti. Hakaret ve aşağılamalara maruz kaldım. Sözlü ve fiziki tacizlere maruz kaldım. Psikolojik olarak çok kötü günler yaşadım. Beni, bu süreç ben yaptı. Yani şöyle söyleyeyim: Gücümün farkına vardım ve insan isterse herşeyin üstesinden gelebilir, bunu anladım. Beni en çok etkileyen şey ise bir arkadaşım. Bir heteroseksüel yurtsever arkadaşım. Beni biliyordu ve bana en çok destek olan oydu. Beni her gece karşısına alır konuşurdu. Sabretmemi söylerdi, yılmamam gerektiğini söylerdi. Onu asla unutamam ve ben bundan çok etkilenmiştim.
 
G.P: Anladım. Şuan birçok arkadaşımızın merak ettiği bir şey var. ’Kendini ispat etme’ sürecinde karşılaştığın homofobi’den biraz bahseder misin? İlişkinin fotoğrafla belgelenmesinden bahsediyorum...
 
S.D: Bir defa öyle birşey kanunda yazmıyor. Kanunu bizzat doktor bana okuttu. Şöyle ki ’’ Personel askeri düzene tehdit oluşturacak davranışta bulunursa’’ bu bahsettiğimiz pembe teskereyi alabiliyor. Doktora bağlı biraz da. Benden böyle birşey istemediler fakat , tacize maruz kaldım. Bölük komutanım ve tabur komutanım iki dilekçe yazdılar ve benim askerliğe elverişli olmadığımı söyleyip imzaladılar. Ben bu yolla pembe teskere aldım. Onların da işine geliyordu aslında. Neticede eşcinsel bir bireyin askeriyeye tehdit oluşturmasını istemezlerdi. Bunu beni çok sevdiklerinden ya da çok saygı duyduklarından değil, mecbur oldukları için yaptılar. Onlar tarafından da hakarete ve aşağılamaya maruz kaldım çünkü.
 
Herkesin unutmaması gereken tek birşey var, haklarımız... Ve bu hakları iyi bilmemiz gerekiyor. Tabi ki bu süreçte homofobi her yerdeydi. Asker arkadaşlarımdan tutun, doktoruma kadar... Ama yılmamalılar!

G.P: Teşekkür ediyorum... Evet, erk zihniyetin biz LGBTİ’ler üzerindeki baskısı bu denli ürkütücü. Arkadaşımız yaşadığı tüm zorluklara karşı direnmiş ve sonuna kadar mücadele etmiştir. Ona bir kez daha teşekkürlerimi sunuyorum. Ve burdan erk sisteme sesleniyoruz: Sevişe sevişe kazanacağız! (Demokrat Haber) 


Etiketler: insan hakları, askerlik
2024