28/02/2010 | Yazar: Kaos GL

Homofobi Karşıtı Buluşma'nın beşincisi, kampüs ve şehir etkinlikleriyle Trabzon'da başlıyor.

Homofobi Karşıtı Buluşma'nın beşincisi, kampüs ve şehir etkinlikleriyle Trabzon'da başlıyor. Mart'tan Mayıs'a 13 şehirde yapılacak buluşmalar, “Homofobi ve Transfobiye Karşı Yürüyüş” ile Ankara'da tamamlanacak.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü haftasının yaklaştığı ve kadınlara dair sorunlara duyarlı birçok örgütlenmenin etkinlik ve eylem planları hazırladığı şu günlerde, Trabzon’da bir öğrenci topluluğu, şehirde kadınlara dair sorunların yanı sıra daha geniş bağlamda cinsiyetçiliği, homofobiyi tartışıyor, tartıştırıyor.

Bütün olumlu romantik bakışları ya da politik olarak soldan yana umudun kesildiği olumsuz bakış açılarıyla “taşra” denilen, üstüne üstlük derin örgütlenmelerin odağı, besin kaynağı şeklinde itham edilirken Malatyalar, Sivaslar, Trabzonlar vs, görmezden gelinen bir “Anadolu entelijansiyası” köklerini kurutmuş değil buralarda.

“Taşra’nın birey üzerinde, olanakların kısıtlı olması dolayısıyla ya da belki her yerde mevcut olan ‘baskı’ çeşitlerinin, küçük şehir olmasından kaynaklı, dar sokaklarında daha belirgin hale gelmesi sebebiyle, üretken bir etki yarattığını gözlemliyorum” diyor, Sosyal Araştırmalar Kulübü’nden, İnşaat Mühendisliği 2. sınıf öğrencisi Haydar Umut Alpaslan. Hatta merkezi olandan, “geçerli pratik” hükmedilenden sıyrılabildiğiniz ölçüde yapabilecek onlarca işinizin, tutulacak onlarca dalınızın olduğunu görebiliyorsunuz. Eskimemiş bir şeyler, “şehre bir film” geldiğinde örneğin, seyrettirin o insanlara. Sizin göremediğiniz birçok farklı noktayı, hem de oldukça sevimli ve doğal olarak size söyleyeceklerdir.

Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde faaliyetlerde bulunan “Kitap ve Sosyal Araştırmalar Kulübü”, 2006’daki kuruluşundan bu yana gündemi en “gıcık” yerinden yakalayacak etkinlikler, çalışmalar yapma yanlısı oldu. Ağız dolusu söylenen cümlelerden kaçınıp uykularda sayıklanan, ağızdan kaçırılan cümlelerin peşinden gitmeye çalıştı. İmkanların kısıtlılığı, hayal gücünün bu kısıtlılığa bir başkaldırı şeklinde bütün çatlaklardan geçebilme becerisi edinmesi ile kâh “entel” kâh “çocukça” işler peşinde koştular. Örneğin Trabzon’da bir vicdani ret masası açtılar, kimi amcaların “yahu vicdanı niye reddediyorsunuz”, kimi teyzelerin “bak bak buraya imza atıyormuşsun, bir daha hiç savaş olmuyormuş!” gibi yorumlarını gülümseyerek karşıladılar.

Şimdi, 5-6-7 Mart tarihlerinde, genel olarak “Cinsiyetçilik” ana başlığı altında üç günlük bir etkinlik dizisi gerçekleştirmeyi düşünüyorlar. Kadınlara yönelik ayrımcılık, modernist kimlik politikalarının tartışılmasının da yanında, etkinlikte en büyük yeri “homofobi”ye bırakıyorlar.

“Delikanlılığın, fanatizmin, milliyetçiliğin gece sayıklamalarını dinlemeye çalıştık ve odakta ‘erkeklik’i bulduk. Üstelik tek cinsiyete yüklenecek sorumluluk olarak değil, cinsiyet ayrımı, sınıf ayrımı, etnik ayrım gözetmeyen ‘erkeklik’i bulduk. Tek başına değildi elbette, birçok toplumsal mevzuuyla birbirini besleye besleye bugüne gelmişti. Ama çuvaldız da en az bu noktaya batırılmıştı. ‘Toplumsal’ kelimesine yüklenen ‘değişmez kardeşim!’ algısının sıvıştırıcı özelliğine tepkimizden midir nedir, biz de bireye ve en ‘mahrem’ edimine burnumuzu sokmaya karar verdik! Kendi erkekliğimiz altında ezildik önce, iktidar olgusu kafamıza sert bir söylem olarak çarptı ardından. E bütün bunları bir de ‘mülkiyet’ çatışmalarıyla birleştirdiğimiz zaman, ‘erkekçe’ olmayan eylemler, çalışmalar tasarladık.”

“Sohbetlerimizde korkulsa da, inatla adını geçirmeye çalıştık: Gey, lezbiyen, biseksüel, travesti, transeksüel, Kaos GL, Pembe Hayat, Lambda... Bolca yaptığımız felsefe tartışmalarından dolayı zaten geride bıraktığımız ‘iyi, kötü, doğru, yanlış, normal, anormal’ terimlerinden sonra, bunun seksüel kimlikle çok yakından ilintili olduğunu ya da şöyle söylersek, seksüel kimliğin norm olan iyi ve kötüyü belirlemede en güçlü kıstas olduğunu gördük. Üstüne üstlük ‘aman tanrım seksüel kimliğin belirlenmesiyle de bitmiyor bu baskı, hetero olup kurtulamıyorsunuz, nasıl iç çamaşırları giyeceğimiz belirlenmeye devam ediliyor. Çünkü daha sonra annelik geliyor, babalık geliyor, evlilik, askerlik... O halde şu iç çamaşırlarını hemen sarıp sarmalamayalım vücudumuza, dur hele bir müddet daha çıplak gezmenin sakıncası yok, ‘oğlum üşüteceksin!’, annelere aldırmayın bir müddet!” İşte böyle söylüyor Kitap ve Sosyal Araştırmalar Kulübü. 

Program
Homofobi Karşıtı Buluşma Trabzon programında “Ayrımcılıktan İdeolojiye Homofobi”yi sosyal psikolog Melek Göregenli, sadece kadınların katılımıyla “Kadın Örgütlenmesi Pratikleri”ni feminist İlknur Üstün, “Psikiyatrinin Eşcinselliğe Bakış Açısının Evrimi”ni psikiyatr Koray Başar, “Değişen Algılar İçinde Erkeklik Görünümleri”ni Kaos GL aktivisti Ali Erol ve “Medyanın İşleyişi ve İdeolojisinde Homofobi”yi ise gazeteci-yazar Ahmet Tulgar anlatacak. Film gösterimleri ve filmler üzerine söyleşilerin de yer aldığı programda, kulüp üyeleri şehir dışından gelecek konuklara Trabzon gezileri ve sohbetleriyle eşlik edecekler. Kaos GL’den bir aktivist arkadaşımın cümlesine ortak olarak bitirebilirim sanırım bu yazıyı: “Taşraya bu kadar yüklenme yahu, ben köylü çocuğuyum.”

ALİ KEÇELİOĞLU: Makine Mühendisliği 4. sınıf
 


Etiketler: yaşam
nefret