09/02/2011 | Yazar: Ali Erol

Lambdaistanbul Derneği Medya Komisyonu, dipnot.tv imtiyaz sahibi gazeteci Cüneyt Özdemir’e hitaben, aynı sitede yazan Esra Elönü’nün yazısının nefreti kör&

Lambdaistanbul Derneği Medya Komisyonu, dipnot.tv imtiyaz sahibi gazeteci Cüneyt Özdemir’e hitaben, aynı sitede yazan Esra Elönü’nün yazısının nefreti körüklediği gerekçesiyle yayından kaldırılması talebiyle bir açıklama yaptı.

Lambdaistanbul Derneği’nin dipnot.tv sitesine gönderdiği “mektup”u bugün kaosgl.org’da da yayınlandık.
Lambdaistanbul’dan kaosgl.org’a gönderilen açıklamayı yayına hazırlarken dikkatimi çekti ve bir “mektup” da ben kaleme aldım:

Lambdaistanbul Medya Komisyonu olarak kaleme aldığınız bu eleştirel metinde, en önemli hareket noktanız olan ve de mektup içinde olduğu gibi aldığınız paragrafta bir harflik ama önemli bir yanlış okuma haliyle yanlış aktarma hatası olmuş gibi…
 
“…münafık gibi yaşamının adı eşdinsellik…” demiş yazar. Siz bunu “…eşcinsellik…” olarak görmüş, okumuş ve haliyle de haklı olarak eleştirmişsiniz ama durum sanki tam olarak öyle değil gibi…
 
Biz elbette, tüm LGBT örgütlerin olduğu gibi Lambdaistanbul’un bir açıklamasını haber olarak girer ve yayarız. Bu açıklamada ise emin olamıyorum, acaba Medya Komisyonu olarak biraz acele mi edilmiş, hızlı okumanın getirdiği reaksiyoner bir yaklaşım mı sergilenmiş yoksa sizin gördüğünüz ve mahkum ettiğiniz bir yanlışı/sorunu ben mi göremiyorum…
 
Dipnot.tv’yi, Cüneyt Özdemir’i, ‘tiraj’ ve ‘tıklanma’ dertlerini vs tamamen geçiyorum; söz konusu yazarı sanırım tanımıyorum…
 
Yazarın kaleme aldığı metin eşcinsellere değil sanırım kendisinin de mensubu olduğu camiaya dönük/hitaben yazılmışa benziyor. Hatta camiasını hayli ağır eleştiriyor gibi, geleneksel bildik önyargılarını hatırlatmakla kalmıyor, riyakarlıklarını da teşhir ediyor gibi, bir nevi tamam eşcinseller öyle bile olsa sana/size ne oluyor, şu bu halinizle mi ilk taşı atmaya kalkışıyorsunuz, ne hakla diyor gibi geliyor bana…
 
Biz de, kurşunun kendi ayağımıza geri döneceği bu çıkmaz sokağa bile bile girmektense, benzer şeyleri söylüyoruz, tartışmaya girmek yerine bir çıkın aradan diyoruz, insanlarla Allah arasına ne hakla girmeye kalkıyorsunuz, gibi…
 
Bu arada yazar, camiasına seslenmekle kalmıyor devlete, Diyanet’e de sesleniyor…
 
Elbette olduğu gibi ama yanlış aktarılan paragrafı görüyorum hatta daha ikinci paragrafı da okuyorum ama bu aşamada biraz sakin olup stratejik seçimler yapabiliriz diye düşünüyorum; hadi boş verin benim düşüncemi, peki stratejik seçimlerimiz ne olacak; olacak mı, olacaksa hangi yöntemle olacak…
 
Düşünce özgürlüğü değil nefret söylemi, unutmayacağız ve geri adım atmayacağız, eşcinsellerden özür dile! dediğimizin farkındayım Bakan Kavaf’a, unutmuş değilim ve de bu doğru bir politika, doğru bir eylemdi. Ama sanki her slogan her yerde atılmazmış gibi gerek olmayabilir gibi geliyor bana…
 
Şimdi, yazar, bu metni okuduğunda gardını alacak ve daha ikinci paragrafın ilk cümlesinde, baştan not düştüğü yargısında ne kadar haklı olduğunu düşünmeye devam edecek!
 
Diyeceğim, Kavaf ile destekçisi cengaver stk’lar karşılaştırması doğru idi ama şimdi bu yazıya bakıyorum yeniden ve yazarı söz konusu stk’ların bataklığına kovalamanın hem haksızca hem de doğru olmadığını düşünüyorum. Hele ki yetersizlik ve beceriksizlik eleştirisi talihsizlikten öte bizim ne işimize yarayabilir ki… Yazar, kendini alemin akıllısı gibi sunup hele ki kötücül bir siyasetle bize akıl vermeye kalkmıyor ki tam tersine eşcinselleri mahkum eden ve de bunu din adına, Allah adına yapanlara dönük konuşuyor.

Niye bu kadar uzattım; dediğim gibi yazarı tanımıyorum ve “siyasetçi” olmadığı ve de kötü niyetli olmadığını varsayarak okuyorum yazısını. Düşüncesi değişmeyecek bile olsa bu insanların şimdiye kadar gündemlerinde değildik ki, tabii ki bazıları iflah olmayacak, peki sorgulamaya, yüzleşmeye başlayanlara başlangıç aşamasında tanınacak bir mesafe –çatışmalarını sağlıklı yaşayabilmeleri için- olması gerekmez mi? Eğer eleştirel yaklaşımlarımızı bir tepki haline getirirsek yazarın daha en başta anlaşılan biraz da savunma amaçlı altını çizdiği yargısını haklı çıkartacaktır eleştirilerimiz ama dönüştürmeyecektir. Ben buna takılmaktansa benzer bir konumlanışı seslendiği camiada da gösterip bu yaklaşımın mesele olarak altını çiziyor olmasını görmeyi tercih ederim…  
 
Homofobik ve transfobik bile olsa her yayına, her yazara “Serdar Arseven” muamelesi çekmek doğru bir politika mı emin değilim sözün özü… 

İlgili bağlantılar:

Etiketler: medya
İstihdam