06/05/2011 | Yazar: Nevin Öztop

6.

6. Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşma kapsamında 20 Mayıs’ta gerçekleşecek olan “Homofobiye Karşı Bölgesel Ağ”ın konukları belirlendi: Bosna Hersek, Lübnan, Sırbistan, Hırvatistan, Filistin, İsrail, Ermenistan, Gürcistan, Makedonya, Yunanistan, Karadağ, Mısır, İran. Yıllar boyu sürecek olan bölgesel birlikteliğin öncesinde, Kaos GL’ye konuştular ülkelerine ve örgütlerine dair…

 

Sadece Mısır değil, bütün Arap dünyası -hatta tüm dünya- Mısır’daki ayaklanmaları takip ediyor. Tüm bunların ortasında olmak nasıl bir duygu? İyiye mi, yoksa LGBT’ler için nötre doğru mu tüm bunlar? Bir de “Dans edemeyeceksem bu devrim benim devrimim değildir.” der Emma Goldman. Bunu “LGBT’lerin olmadığı bir devrim” şeklinde de söylesek?

Bu tarihi günlere bu yaşta şahitlik etmek benim için oldukça büyüleyici. Mısırlıları demokrasiye, adalete ve değişime bu kadar hevesli daha önce hiç görmemiştim. Elbette ki rahatsızlıklar ve istikrarsızlıklar ama her şeyden önce bu bir devrim; politik ve sosyal düzensizliği içermeyen bir devrim olamaz.

Devrimin en iyi sonuçlarını henüz elde edebilmiş durumda olmadığımızdan, bu olgunun LGBT’ler için daha iyi olup olmayacağını anlayabilmemiz için daha çok erken. Mübarek indirilmiş olabilir ama onun adamları hala tapınaktalar. Özellikle çoğunluğun karşıt oylarından sonra küçük değişiklikler değil de yepyeni bir tüzüğe sahip olduğumuzdan dolayı, durum şu sıralar pek net değil. Arapça’nın tek dil ve İslam’ın tek din olmasını ve Şeriat’ın uygulanmasını düzenleyen anayasanın 2. Maddesine yönelik oylamaya karşı çıkılması da beyni ayrıca üzen bir gelişme oldu.

Ice Queer, Mısır

 

Bu bölgesel ağın bir parçası olmakla en büyük arzunuz ne olacak? Şu sıralar Bosna Hersek’te LGBT’lerin temel zorlukları neler?

Sağlam bir ağ kurma, her hareketteki temel gayelerden biridir. Büyük bir destek ve ortaklık ile değişimi elde edebiliriz ancak.

Zorluklarımız aslında her şey! Bosna Hersek, LGBT hareketinin başlangıç aşamasına kıyasla çok iyi adımların peşinde. Bunun kültürel projemize şekil vermesini ve toplumumuzda değişiklikler yaratmasını ümit ediyoruz.

Sasa Gavric ve Arijana Aganovic, Sarajevo Open Center, Bosna Hersek

 

 

 

Makedonya’daki LGBT ve feminist hareketin durumu hakkında bilgi verebilir misin? Mücadele, zorluklar ya da avantajlar hangi noktada?

Makedonya ileri derecede homofobik bir ülke. 1996’da erkek erkeğe cinsel davranışlar (eski Yugoslavya’da kadın eşcinselliği hiçbir zaman suç olmadı) suç olmaktan çıkartıldı; sessizce ve sadece Avrupa Konseyi üyeliğinden dolayı yapıldı bu.

Bu zamana kadar neden bir suç olarak nitelendirildiği ve şimdi neden suç olmaktan çıktığı asla açıklanamadı. Hiç kimse, 50 yıldır sadece cinsel yönelimlerinden dolayı suçlu gözle bakılmış olan geylerden özür dilemedi. Bu homofobik atmosferi düşünecek olursak, LGBT kesiminin neden organize olamadığını çok net görebiliriz.

 

LGBT sorunları üzerine çalışan 3 oluşum var: Makedonya Özgür Cinsel Yönelimler Derneği - MASSO (2008’den beri aktif değil), Gey ve Lezbiyenler İçin Eşitlik- EGAL (genellikle eşcinsellerin sağlık problemlerine odaklanıyor) ve Dışlanmış Grupların Cinsel ve Sağlık Hakları Koalisyonu (seks işçilerinin, uyuşturucu bağımlılarının ve LGBT halkın hakları üzerine çalışıyor). Makedonya Cumhuriyeti Helsinki Yurttaslar Derneği’nin de LGBT’lerin yasal ve sosyal değişimlerini savunmak üzerine yoğunlaşmış bir programı var. Son 5 yıldır muhafazakâr Demokratik-Hıristiyan partisi, LGBT camiasına açıkça saldırıda bulunuyor, eşcinselleri “Makedon milli sağlık duruşunun hastalıklı kısmı” olarak görerek.

 

Bu negatif etkili konuşma sanatı başka gruplar üzerinde de uygulandı, bağımsız yazarlar ve entelektüeller gibi. Bu negatif olgunun bir olumlu etkisi, birçok değişik grubu bir araya getirmesiydi ve bu sayede LGBT bireyler çeşitli oluşumlardan -hatta muhalefet partilerinden- destek alabilmiş oldu. Tüm bu değişim çabaları ve LGBT’lerin statülerine dair yapılan tartışmalar, muhalefet iktidara geldiğinde de yapılabilecek. Bu tür imkânlar, LGBT aktivistleri tarafınca kullanılmalıdır; LGBT topluluğunu güçlendirmek, en önemli öncelik olmalıdır.

Kocho Andonovski, Helsinki Committe LGBTIQ, Makedonya

 

 

Genellikle LGBT hareketin Batı dünyasında olanlarının seslerini duyuyoruz; Kafkasya’da olanlarını kolaylıkla gözden kaçırıyor durumdayız. Sivil hareketlerin Gürcistan’daki durumları nedir? 

Gürcistan’da sadece birkaç sivil hareket var; politik ve dini gruplara daha çok rastlanıyor. LGBT sorunlarıyla ilgilenen sadece 2 oluşum var. DRCAA, yerel LGBT oluşumları kalkındıran ve farkındalığı artıran bir konumda. Kadınları Destekleme Girişim Grubu (WISG) da, LBT kadınlarla çalışıyor çoğunlukla.

 

Gürcistan'da bir LGBTT hareketi hakkında konuşmak için henüz erken; topluluk, henüz kısa ve uzun vadeli hedefleri olan bir grup şeklinde değil çünkü. Açılma ve “fark edilme”, sosyal ve ekonomik zorluklarla yüzyüze gelme korkusu, aktif bir şekilde hareketin içinde olmaktan alıkoyuyor çoğumuzu.



Tamta Melashvili, Diversity Research and Community Activism Association, Gürcistan

Giorgi Gotsiridze, Georgian Young Lawyers’ Association, Gürcistan

 

Geçen yılki 5. Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşma’nın bir parçası olarak, "Milliyetçiliğin Kapadığı Kapılar Nelerin Üstünü Örter?” başlıklı paneller düzenledik. Homofobiye, ulusalcılık ve milliyetçilik karşıtı bir başkaldırı ile yaklaştık. Bu tartışmalar Yunanistan’da nasıl gidiyor? Ulusalcılığın size karşı homofobiyi körüklediği oluyor mu?

Milliyetçilik, kadın düşmanı ideolojiden alıyor izole edici özelliğini. Yunan milliyetçiliği, üç kanatlı "vatan, din, aile" üzerine inşa edilmiş bir homofobik ortamı beslemeye çok yatkın bir durumda.

Bir yanda eşcinselliği doğal olmayan bir davranış olarak etiketleyen Ortodoksluk, diğer tarafta sert kurallarıyla "heteroseksüel aile yapısı”. Tüm bunların arasında eşcinsellik, kendisine “anormal azınlık” adı altında yer bulabiliyor. Homofobi karşıtlığı, muhafazakârlığa, onun artıklarına ve tarihi geçmiş değerlerine karşı da süren bir mücadele.

Efklia Panagiotidou, Lesbian Group of Thessaloniki, Yunanistan

 

Ben özel ve çarpıcı örneklerle yanıtımı sınırlandıracağım. Yunan LGBT aktivistler, Yunanistan toplumunda yer alan ikiyüzlülük ve homofobi mirasını epey zamandır biliyorduysa da; homofobi ve milliyetçilik arasındaki bağlantı, asıl olarak 2010 Atina Pride posterlerine gösterilen tepkiler vesilesiyle ayyuka çıktı. Yunan bağımsızlık savaşının en ulusalcı sembolü olan Evzone Guard ve Meçhul Asker Mezartaşı resimleri, 2010 Onur Haftası sloganımız olan “Her Yerdeyiz” e uygun olarak “geyler, lezbiyenler, biseksüeller ve translar” kelimeleri ile yeniden basıldı. Helenik erkeklik, Yunan bağımsızlık savaşındaki mücadele ve milli onur, “sapıklar” ve “ibneler” tarafından gasp edilmişti onlara göre. Bu da saf bir zehir kusmaya ve dini gruplardan tehditlere kadar uzandı. Beklenen olmuştu yani. Ancak asıl ilginç olan, toplumun daha ılımlı unsurlarından gelen “ulusun kutsal sembollerini lekelediğimiz” tepkileriydi. Tabii ki kimse, kuzu pirzola satmak için bu kıyafetleri giyen garsonlara karşı çıkmıyor! Görülüyor ki, Hellas sembollerine göre, Yunan queer’ler "gerçek" Yunanlar olamıyorlar, eşit haklara sahip olan…

Andrea Gilbert, Athens Pride, InterPride Region 15, Yunanistan

 

Balkanlar’da aktivizm yapmanın güçlü ve/veya zayıf yanlarından bahseder misin? Ortaklarınız ve yoldaşlarınız kimler?

Şiddet, görünür LGBT’lere yönelik tehdir unsurları, çalışma hayatında ayrımcılığa uğrama ve aile bireyleriyle sorun yaşama gibi korkular, potansiyel LGBT aktivistlerini motive olmaktan uzaklaştıran faktörler. Aynı zamanda devlet destekli güçlendirme aktiviteleri, hukuki yardım, eylemler, Onur Haftası organizasyonları ve savunuculuk konularında da sorunlar yaşanıyor. Dini grupların, politikacılar ve toplumun LGBTIQ bireylere yönelik tutumları üzerinde çok olumsuz etkileri sürüyor.

 

Ortaklarımız/yoldaşlarımız... İnsan hakları üzerine çalışan örgütler, kadın örgütleri, feminist oluşumlar, pasifistler, anti-faşistler, sol gençleri ve öğrenci grupları... Şu an muhalefet pozisyonunda olan bazı merkez-sol ve liberal siyasi partiler de, bizlere destek oldular ve LGBT'leri koruyan yasaları savundular. Ancak onların destekleri de hesapsız değil ve kapıları bizlere her zaman açık olmuyor. Son zamanlardaki en büyük destek, genç geyler ve lezbiyenlerden geliyor.

Franko Dota, Domino-Queer Zagreb, Hırvatistan

Gordan Bosanac, Zagreb Pride, Hırvatistan

 

Yoğun politik gündem ve gerilimler, bölgedeki LGBT aktivizminizi baltalıyor mu yoksa besliyor mu? Sivil seslerden oluşan destekçileriniz var mı?

Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, yoğun bir siyasi gündemin her aktivist üzerinde etkisi vardır. Askeri çatışmalar ve siyasi karmaşalar, insan ve sivil haklarını arka plana iterek, bu hakları ulusun daha az önemli meselelerinden biri halinde getirebilir. Ya da tam tersi, muhalif siyasi güçler arasında bir köprü kurularak sosyal meselelere dair farkındalık artırılabilir. Toplumda değişiklik yaratmaya çalışan bir birey olarak, tüm bu çabalar ayrı olarak ele alınamaz. Ben kendimi bir LGBT aktivisti olarak görmüyorum; dünyanın tümünün daha iyi bir yer olması için aktivizm yapan biriyim. Yani insan hakları için de sivil haklar için de vaziyet evrenseldir. Ancak elbette kendi birincil grubumda daha çok çalışıyorum; amacım, siyasi meseleleri ve çatışmaları da kapsayan konularda genel bir bilinç artışı sağlamak ve insanları cesaretlendirmek. İnsan hakları, İsrail-Filistin meselesine gelince de en az LGBT meselesinde olduğu kadar önemli. İsrail’deki LGBT’lerin durumuna dair başarıların olabildiği gibi, Filistin meselesinde de ülkemizin ilerici ve değişebilen bir ülke olduğunu görmek, toplumumuzdaki diğer meselelerin de çözülebileceğine dair bize ümit verecek.

Yuval Kerstein, Israeli Gay Youth, İsrail

  

Ermenistan’daki milliyetçilik tartışmalarından bize biraz söz eder misin? Militarizmin, homofobiyi desteklediği ve size çevrildiği oluyor mu?

Tamamen donmuş çatışmaların içinde olan komşu ülkeler arasında köprü kurmayı amaçlayan bir medya destek örgütü olarak, yaptığımız işlerin Ermenistan’a ve Dağlık Karabağ’a zarar vermeyeceği konusunda insanları ikna etmemiz zor olabiliyor. Bu bağlamda, milliyetçilerin ve ulusalcı STK’ların çok agresif tavırlarıyla karşılaştık; kamusal bir kızgınlığı önlemek amacıyla, onlarla iyi geçinmenin derdindeyiz. Başarısız olduğumuz durumlarda ise, onları görmezden geliyoruz yalnızca.

Sara Khojoyan, IWPR Armenia Branch, Ermenistan

 

Balkanlar’da politika yapımının nasıl gidiyor olduğu konusunda bizi bilgilendirir misin? Bu bölgedeki aktivizmi, Avrupa’nın neresine koyuyorsunuz?

Her ne kadar olumlu değişimlere şahit olsak da, durum hala kaotik. En büyük mesele, devletin LGBT’lere yönelik net bir politika yaklaşımından yoksun olması. Bazı Balkan ülkeleri Avrupa yanlısı, bazıları da Rusya’ya yakın… Yani LGBT’lere ne yapılması gerektiği konusunda net bir fikir yok ortada. Diğer yandan, LGBT organizasyonlarının kendi aralarında da net politikaları yok. Öyle ya da böyle, her Balkan ülkesinde birkaç LGBT örgütü var (bu bir nevi bir kural gibi işliyor), ancak her birinin LGBT aktivizmi üzerine farklı fikirler var. Çoğunlukla ortak bir amaç belirleme ve bu yolda sosyal bir değişim adına ortak bir zeminde bir araya gelme konusunda zorluk yaşanıyor.

 

Ayrıca, yerel durum ile sözde uluslararası standartlar arasında müthiş bir fark var. Çoğunlukla, biz LGBT aktivistler, insan haklarını anlama konusundaki uluslararası –ve devletsel- standartlara destek vermeye zorlanıyoruz. Örneğin, Sırbistan devletinin İnsan Hakları Kurumu, bizim “yapmamız gereken” bir organı; bunu desteksiz, kalitesiz ve farkındalıksız olarak yapmamız bekleniyor.

 

Avrupa’daki yerimiz… LGBT aktivizminin Sırbistan’daki yerini soruyorsan, ileri yöne bizi götüren adımlar var. İlk kez Onur Haftası düzenliyoruz. Aynı zamanda bazı kanunlar gibi görünür değişim de sözkonusu. Kendi yerimi soracak olursan, bir şeyi ömür boyu değiştirmek isteyen insanların arasında olmaktan çok büyük mutluluk duyuyorum; sanat, kültür, yayınclık ve farklı diyalog yolları ile bir değişim için çalışan insanlar…

Boban Stojanovic, Queeria Center, Sırbistan

  

LGBT’ler olarak yaşayabilmek için Batı’ya gitmeye ve orada çözüm aramaya şartlandırılıyoruz çoğu zaman. “Sürülmüş” bir örgüt olarak, tüm buna karşı çıkmaya yönelik fikirleriniz nelerdir?

Bu doğru… Barışa ve özgürlüklerimize erebilmek için kendi ülkelerimizi Batılı ülkeler için terk etmek zorunda kalıyoruz. Doğu’da her ne kadar uzun bir eşcinsellik tarihine sahip olsak da, yasaklı bir durumda eşcinsellik. Hemcinsler arası aşk yasak ve bizler birer illegal vatandaşlarız. Batılı ülkelerde haklara saygı duyuluyor ve çeşitlilikler birer kültürel değer olarak görülüyor. Bana göre, Doğulu ülkeler büyük bir reddediş içinde yaşıyorlar.

 

İnsanların ülkelerini terk etmelerini durduracak tek şey siyasi ve kültürel değişimdir. Ancak homofobinin fiziki sınırı yok… Yeterince özgüvenimiz yoksa ya da kimi istediğimizi ve kim olduğumuzu bilmiyorsak, insanların bize karşı ayrımcı olmalarına izin verebiliriz. Afganlar İran’a kaçıyor, İranlılar Türkiye’ye, Türkler Almanya’ya ve bu böyle devam ediyor. Ancak işin ilginç tarafı, ülkelerini terk eden insanlar gittikleri yeni ülkelerinde de zorluk yaşayabiliyorlar çünkü ya yeterince özgüvenleri yok ya da neden her şeyi geride bıraktıklarını bilmiyorlar.

Arsham Parsi, Iranian Railroad for Queer Refugees Inc. (IRQR), Kanada

 
Çeviri: Güneş Erdem

thegirlest@hotmail.com

 

Hazırlayan: Nevin Öztop

nevin@kaosgl.org
 


Etiketler: yaşam
İstihdam