17/01/2012 | Yazar: Özlem Sönmez Ertem

…Kapı, neyin dışarıya çıkacağının ve neyin içeriye alınacağının bir bakıma denetlendiği yerdir. Sınırın kapısıdır. İçeri ve dışarı arasındaki sınırın.

Alttaki fotoğraf, geçtiğimiz hafta yaptığımız seyahatin sürpriziydi. Abu Dhabi’de, Manarat al Saadiyat Kültür Merkezi’nin tam ortasına yerleştirilen 5,5 metrelik fotoğraf kabini, Inside Out Projesi için oradaydı. Bu dev yazıcıdan düşen “kendimizi” tutmakta zorlansak da, postere dönüşen fotoğraflarımızı itinayla taşıdık. Ben de bugün, hem kimlikle ilişkilendirilen içeriğinin hem de proje isminin çağrıştırdıklarını, uzun zaman önce okuduğum bir makaleyle birlikte kullanarak anlamlandırmayı uygun buldum. İç dünya ile özdeşleştirdiğim ev ya da sembolik ifadeleriyle pencere, blogda ilk defa yer almıyor. İçerisi (inside) ve dışarısı (outside) bu sefer, Fatih Karahan’ın “Mimarlık ve Psikanalizin Kesişim Noktası Olarak Ev ve Yer” başlıklı çalışmasından alıntılarla ters yüz (inside out) oluyor:
 
“Ruhsal yapılanmanın en önemli ilişkisinin anneyle kurulan ilişki olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Ruhun çekirdeği bu ilişkinin tarafında/etrafında örülür. Anne nesnesi garip bir nesnedir! Diğer tüm nesnelerden farklı olarak, özneye dışarıdan belirmez. Anne, içinden çıkılan bir nesnedir. Dolayısıyla da anneyle kurulan ilişkide sınırlar biraz tuhaf, karmaşık özellikler gösterir. İçinden çıkılan bir nesne olarak da, ilk yeri temsil eder anne. Ya da, yer annedir. Ne zaman yer’den konuşsak, bilinçdışında anneyle kurulan ilişkiye de bir göndermede bulunuyoruz demektir. Yer, ilk yer, daha sonraki tüm yerlerle kurulacak ilişkilerin çekirdeği, bu çok özel nesne ve bu nesneyle kurulan yine çok özel bir ilişkiden oluşur. Yerden bahsettiğimizde, hemen yanına ‘ev’i de getirebiliriz. Yer ve ev insanoğlunun yaşam macerasının başlangıcında aynı noktaya, anne’ye çıkarlar. Önce rahim içine, sonra kucağa. 

…İçinde yaşadığımız evler bizlerin ve ilişkilerimizin aynalarıdır aslında. Bizde ve/veya ilişkilerimizde ne varsa onu 
yansıtacaklardır. Dağınık evler, çok düzenli evler, tıkıştırılmış evler, nesne fakiri evler, bakımsız evler, aşırı gösterişli evler, soğuk evler, mat evler, içine kapanık evler, kibirli evler, ezen evler, ezik evler… Bütün bu tanımlamaların, ilk ilişkiden, anne’yle kurulan ya da kurulamayan ilişkiden bir şeyler taşıdığı/taşıyacağı açıktır. Çünkü eğer bir gönderen/gönderilen, belirten/belirtilen veya gösteren/gösterilen gibi yapısalcılığı da derinden belirlemiş göstergebilim diliyle konuya yaklaşacak olursak hiçbir şey tam olarak kendisi değildir. Ev de bir gösteren olarak olduğu şey olan evin dışında bir şeyi/şeyler zincirini gösterecektir. Ev, en arka/en arkaik katmanda ilk nesne olan anne’ye gönderme yapacaktır. Hem yaşanılmış gerçek anne’ye ve onunla kurulan ilişkiye, hem de bu gerçek annenin ötesindeki ideal anne’ye. İçinde yaşadığımız ev de hep bir ideal eve göre durmadan oluşan, tamamlanmaya çalışan ya da yine bu idealden dolayı dondurulmuş, askıya alınmış bir yer olacaktır.
 
…Evin bir başka gösterdiği şey, yaşamın ilk basamaklarından itibaren başlayıp/kendini gösterip yetişkinlikte olgunluğa erişen, kendilik alanı diye tanımladığımız olgudur. Ev, ben’dir. Kendiliğin önemli ve belki de en temel özelliklerinden biri, varlık olarak kendini ötekilerden ayırabilme/kendini ayrı bir varlık olarak algılayabilme, bir anlamda içerisi (kendim olan şey) ve dışarısı (kendim olmayan şey) arasında bir ayrım yapabilme kapasitesidir. Kendiliğin yansıma alanı olarak ev, öyleyse, içeriyi dışarıdan ayırmaya yarar. İçeriyi dışarıdan ayırmak/ayırabilmek, bir içeriye sahip olabilmek, bir içeri yaratabilmek olmak’ın/ varolmak’ın olmazsa olmazıdır! Temel olarak kapalıdır ev, kişi gibi. ilk hal/ilk durum, ev için de insan için de bir kapalılık durumudur. Dışarıyı içeriye hemen almaz; içeriyi dışarıya hemen açmaz ev de, insan da!
 
…Kapı, neyin dışarıya çıkacağının ve neyin içeriye alınacağının bir bakıma denetlendiği yerdir. Sınırın kapısıdır. İçeri ve dışarı arasındaki sınırın. Bizi/evi dış dünyaya açan yer olarak kapı; kapanabilmenin, kendini/kendiliği sürdürebilmenin olmazsa olmazı nesnelerden geçişin/geçme gerekliliğinin, nesnelere bir anlamda bağımlılığımızın gösterenidir. Pencerelerden farklı olarak, yaşamsaldır. Yaşamsallığını dile getirdiği yer dışarı doğru açılmasıdır. Önce dışarı açılır, nesneler bulur; sonra o nesneleri içeri taşır, içeri açılır! Öyleyse, yine içeri/dışarısı arasında bir açıklık olarak pencereleri nasıl anlamlandırabiliriz? Pencere/pencereler evin/öznenin gözleridir. İçeriyi korumanın yollarından biri, dışarıyı görmek/gözlemek/görerek kollamaktan geçer! Evin ve öznenin uyanıklık halidir pencereler/pencere gözler! Kapıdan farklı olarak, içeride kalarak dışarısı hakkında bilgilenmenin, imgeler yığınında dolaşmanın, dışarının anlamını içeriden çıkmadan yapmanın aracısı olurlar.”

Etiketler: yaşam, gezi/mekan
İstihdam