10/02/2022 | Yazar: Murat Yüksel

Damgalanmaya maruz kalmış kişi, damgalanmayacağı güvenli bir ortamı yaşantılayarak kendisi ve cinsel yönelimi ile ilgili daha kabul edici bir tutum geliştirebilir.

İçselleştirilmiş homofobi üzerine Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Heteroseksüelliğin norm olarak görüldüğü bir toplumda büyümek, LGBTİ+ kişiler hakkında olumsuz yargılara, inançlara, tutum ve davranışlara sürekli maruz kalarak büyümek anlamına gelir. Aile içinde başlayan bu öğrenme süreci, sosyalleşmenin parçası olan diğer toplumsal kurumlarda da (okul, iş, akran grupları vb.) devam eder. Heteroseksüel olmayan kişiler hakkındaki bu olumsuz mesajları alarak büyüyen çocuk, kendi farklı yönelimini anlayabilmek için zorlu bir sürece girer. Çünkü çevreden aldığı mesaj gayet nettir: Kötü, yanlış, günahkâr biriyim, dünya tehlikeli bir yer, güvende değilim ve kendimi gizlemeliyim. 

İçselleştirilmiş homofobi, kişinin kendi cinsel yönelimini, toplumdaki bu olumsuz yargı ve inançları içselleştirerek anlamasını ve tutum geliştirmesini tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Bu içselleştirme, kişi kendi cinsel yönelimini fark etmeye başlamasından çok daha önce gerçekleşebilir. Kişi kendi arzularını fark etmeye başladığında, arzularıyla toplumdan aldığı ‘ancak heteroseksüel olduğunda' kabul göreceği mesajı arasında bir çatışma çıkar. Bu çatışma, güçlü bir stres kaynağı olarak, zaten kendi başına zorlu ve acılı olabilen gelişim/büyüme sürecine eşlik eder. Bu çatışma içinde kalan kişi, heteroseksüel normlara uygun davranışlar gösterebilir, başkalarının kendisini olduğu gibi kabul etmeyeceklerine inandığı için kendisini gizlemeye, değiştirmeye çalışabilir,   diğer LGBTİ+ kişilerle görünmekten, arkadaşlık etmekten çekinebilir. ‘Açılma’ sürecini takiben bu çatışma çözülmüş gibi görünse de bazen erken çocukluk dönemi yaşantılarının gücü ve toplumdaki homofobik mesajlara sürekli maruz kalma gibi nedenlerle içselleştirilmiş homofobi kişinin ruh sağlığı üzerindeki etkilerini sürdürebilir. 

İçselleştirilmiş homofobi, önyargının diğer biçimleriyle de benzerlikler taşır. Gordon Allport’un kuramına göre, damgalanmaya maruz kalmış herkes, yaşantıladıkları önyargıya karşı savunmacı bir tepki göstererek bu önyargıları ya dışsallaştırır ya da içselleştirir. Dışsallaştırma tepkisi veren kişiler bu damgalamayla ilgili abartılmış ve takıntılı bir ilgi geliştirebilirken, içselleştirme tepkisi veren kişiler, kendini değersizleştirme ve saldırganla özdeşleşme, onu idealize etme gibi içselleştirilmiş homofobide gördüğümüz davranış ve tutumları gösterebilirler.   

Psikoloji literatüründe içselleştirilmiş homofobi kavramı eleştiriler de almıştır. İlk olarak psikolog George Weinberg tarafından gey, lezbiyen ve biseksüel kişilere yönelik olumsuz tutumları tanımlamak için kullanılan bir kavram olan homofobi, kendi içinde bazı sınırlamaları da taşır. Çünkü fobi, eşcinsellere yönelik irrasyonel korkuyu, tiksinmeyi ima ederken kişisel bir patolojiye işaret eder. Hâlbuki birçok insan, eşcinselliğe yönelik olumsuz tutum, inanç ve davranışlara sahipken, eşcinselliğe dair irrasyonel bir korku duymayabilir. Bu nedenle literatürde heteroseksizm kavramı daha yaygın şekilde kullanılmaktadır. Çünkü böylelikle sadece karşı cinsler arası cinselliği ve ilişkileri norm olarak kabul eden heteroseksizmin toplumsal olarak kurumsallaşmasının sorunun temel nedenlerinden biri olduğu da söylenmektedir. Benzer şekilde transfobi kavramı da, trans kişilere karşı duyulan irrasyonel korkuya işaret etmekle sınırlıyken, ‘genderism’ kavramı trans kişilere yönelik önyargılı tutum ve inançları bir patolojiye gönderme yapmadan, toplumsal boyutuyla tanımlar. Bu nedenle literatürde içselleştirilmiş homofobi yerine, içselleştirilmiş heteroseksizm, içselleştirilmiş baskı, içselleştirilmiş homonegativite gibi kavramların kullanımı önerilir. Bu yazıda genel olarak tanındığı için yazı boyunca içselleştirilmiş homofobiyi kullandım. Literatüre yönelik bir diğer eleştiri de içselleştirilmiş transfobi üzerine araştırmanın çok kısıtlı sayıda olmasıdır. 

İçselleştirilmiş homofobi, LGB kişilerin ruhsal ve fiziksel sağlığını olumsuz bir biçimde etkilemektedir. Yapılan araştırmalar içselleştirilmiş homofobinin çeşitli ruh sağlığı zorluklarıyla ve psikososyal problemlerle bağlantılı olduğunu, kimlik gelişimini olumsuz yönde etkilediğini göstermektedir. Farklı ülkelerde yapılan bu araştırmalar içselleştirilmiş homofobi ile depresyon, kaygı durumu bozuklukları, intihar düşüncesi, ev içi şiddet, yakın partner şiddeti, yakın ilişkiler ve cinsel ilişkilerde zorluk yaşama ve düşük özgüven arasında güçlü bir korelasyon olduğunu ortaya koymaktadır. Korunmasız cinsel ilişki gibi riskli davranışlarla alkolizm ve madde kullanımının, içselleştirilmiş homofobisi yüksek olan kişilerde daha çok görüldüğünü saptamışlardır. Burada neden sonuç ilişkisinin olmadığını, bu araştırmalarda içselleştirilmiş homofobinin sorunların ortaya çıkma riskini arttıran faktörlerden biri olarak incelendiğini vurgulamalıyım. LGB kişilerin ruh sağlığı zorlukları yaşama riskini arttıran faktörleri daha kapsayıcı bir şekilde kavramak için azınlık stresi kavramının burada daha çok yardımcı olacağı kanısındayım.

Ilan Meyer’in azınlık stresi kavramı, içselleştirilmiş homofobiyi de kapsayarak, LGB kişilerin sürekli olarak maruz kaldıkları önyargı, ayrımcılık ve şiddetle yaşadıkları ruh sağlığı zorlukları arasındaki ilişkiyi anlamaya çalışan teorik bir çerçevedir. Azınlık stresi, damgalanmış bir sosyal gruptaki kişilerin azınlık statüleri nedeniyle yaşadıkları stresi ifade eder. ‘Bu nedenle azınlık stresi genel stres kaynaklarına eklenir, çünkü kroniktir ve stabil sosyal ve kültürel yapılarla ilişkilidir’. Meyer azınlık stresi sürecini dıştan (objektif olaylar ve koşullardan) merkeze (kişisel algı ve değerlendirmelere) doğru bir süreklilik içinde tarif eder. Buna göre LGB kişilerin yaşadıkları strese katkıda bulunan üç faktör vardır: a) dışsal, objektif stres yaratan olaylar ve koşullar, b) bu stres yaratan olayların olma ihtimali ve buna bağlı tetikte kalma hali, c) olumsuz sosyal tutumları içselleştirme (içselleştirilmiş homofobi). Açılma (coming out) ile ilgili yapılan araştırmalar, kişinin cinsel yönelimini gizlemesinin dördüncü stres faktörü olarak bu çerçeveye eklenmesini önermişlerdir. 

LGB kişiler için bu stres kaynaklarına karşı başa çıkma mekanizmaları ve direnç her zaman olmuştur. Meyer, hem kişisel hem de grup düzeyindeki başa çıkma mekanizmalarını ayırt etmenin azınlık grupları için önemli olduğuna değinir. Kişisel düzeyde LGB kişiler, genel stresle baş eden herkes gibi birçok olumlu ya da olumsuz başa çıkma mekanizmasını kullanarak, direnç geliştirerek kendilerini korumaya çalışırlar. Buna ek olarak, grup düzeyinde başa çıkmanın ruh sağlığı üzerinde olumlu bir etkisi olduğunu söyler. LGB kişilerin, LGB toplulukla temas etmesi, topluluğa kendini ait hissetmesi gibi grup düzeyinde başa çıkma biçimlerinin koruyucu etkisinden bahseder. Damgalanmaya maruz kalmış kişi, damgalanmayacağı güvenli bir ortamı yaşantılayarak kendisi ve cinsel yönelimi ile ilgili daha kabul edici bir tutum geliştirebilir. Toplulukla temas ederek ulaşılan sosyal destek ve kabullenilme ruh sağlığı üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir. Bu grup düzeyindeki desteği kullanmanın kişisel özelliklere ve tercihlere göre farklılık gösterdiği de bilinmektedir. İçselleştirilmiş homofobisi daha yüksek olan bir kişi, damgaladığı LGB kişilerle ya da toplulukla temas etmek istemeyebilir. Kişisel başa çıkma mekanizmalarına, grup düzeyindeki mekanizmaların eklenebilmesinde LGB kişilerin açılma sürecinin önemli bir payı olduğu söylenebilir. İçselleştirilmiş homofobi ve depresyonla ilgili yapılan araştırmalar, yaş azaldıkça depresyonun daha sık görüldüğünü, bunun da henüz açılmamış ya da açılma sürecinin başında olmakla ilgili olabileceğini belirtirler. Toplulukla ilişki kurmak, doğru ve yeterli bilgiye erişimi kolaylaştıracağı için de ruh sağlı üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir. Kişinin kendini ve ötekini keşfetme, tanıma sürecine eşlik edecek olan bu bilgi kaynakları da hayati bir öneme sahip olabilir. 

Kişisel başa çıkma mekanizmaları yetmediğinde ve/ya yeterli sosyal destek alınamadığında bir ruh sağlığı uzmanından yardım alınabilir.

Klinik uygulamada ise terapist/danışman, LGB kişilerle çalışırken, bazen doğrudan sorarak, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği ve cinsel rollerle ilgili nasıl mesajlar ve inanışlarla büyüdüklerine odaklanabilir. Bu mesajların ve inanışların örtük ya da açık bir biçimde kendi düşünme ve inanç sistemine nasıl yansımış olabileceğini birlikte araştırabilirler. 

İçselleştirilmiş homofobiyle başa çıkmak için büyüme evresinde nelerin öğrenildiğini fark etmek, bunları tekrar öğrenmek, olumlayıcı ve destekleyici ilişkiler kurmak, toplulukla temas etmek ve topluluğa ait hissetmek anahtar işlevi görüyor denebilir. 

 

Kaynaklar

Allport, G. (1954) The Nature of Prejudice. Addison-Wesley, Reading, MA.

Davies, D. (1996) Homophobia and heterosexism. In Davies, D. and Neal, C. (eds), Pink Therapy. Open University Press, Buckingham, pp. 41–65.

David A.J.R. (2014) Internalized Oppression: The Psychology of Marginalised Groups, Springer Publication Company

Frost, D. M. & Meyer, I. H. (2009). Internalized Homophobia and Relationship Quality among Lesbians, Gay Men, and Bisexuals, Journal of Counselling Psychology, 56 (1), 97-109. Retrieved from

Gencöz, T & Yüksel, M. (2006), Psychometric properties of the Turkish version of the internalized homophobia scale, Archives of Sexual Behaviour, 35 (5):597-602

Hatzenbuehler, M. L. (2009). How does sexual minority stigma “get under the skin”? A psychological mediation framework. Psychological bulletin, 135(5), 707-730. doi: 10.1037/a0016441

McLaren, S. (2014). Gender, Age, and Place of Residence as Moderators of the Internalized Homophobia- Depressive Symptoms Relation Among Australian Gay Men and Lesbians. Journal of Homosexuality, 62(4), 463-480. Retrieved from 

Meyer, I.H. & Dean L. Internalized homophobia, intimacy, and sexual behavior among gay and bisexual men. In: Herek GM, editor. Stigma and sexual orientation: Understanding prejudice against lesbians, gay men, and bisexuals. (pp. 160–186.) Thousand Oaks, CA: Sage Publications; 1998.

Newcomb, M. E., & Mustanski, B. (2010). Internalized homophobia and internalizing mental health problems: A meta-analytic review. Clinical Psychology Review, 30(8), 1019–1029.

Szymanski, D. M., Chung, Y. B., & Balsam, K. F. (2001). Psychosocial correlates of internalized homophobia in lesbians. Measurement and Evaluation in Counseling and Development, 34(1), 27–38.

van der Toorn, J. Pliskin, R. & Morgenroth, T. (2020). Not quite over the rainbow: the unrelenting and insidious nature of heteronormative ideology. Current Opinion in Behavioral Sciences, 34, 160-165. Retrieved from 

Ummak, E., Toplu-Demirtaş, E & Jessen, R.S Untangling the Relationship Between Internalized Heterosexism and Psychological Intimate Partner Violence Perpetration: A Comparative Study of Lesbians and Bisexual Women in Turkey and Denmark, Journal of Interpersonal Violence, https://doi.org/10.1177/08862605211004108

Williamson, I. R. (2000). Internalized homophobia and health issues affecting lesbians and gay men. Health Education Research, 15 (1), 97-107. 

Yolaç, E. & Meriç, M. (2020). Internalized homophobia and depression levels in LGBT individuals. Perspectives in Psychiatric Care, 57, 304-310.

* Bu yazı, Avrupa Birliği'nin mali desteği ile hazırlanmıştır. İçeriğin sorumluluğu tamamıyla KAOS GL’ye aittir ve AB’nin görüşlerini yansıtmamaktadır.

lgbti-esitligi-icin-kat-edilecek-cok-mesafe-var-yayini-turkcede-1



Etiketler: insan hakları, sağlık
İstihdam