03/02/2023 | Yazar: Özge Gökpınar

İşsizlik, LGBTİ+’ları daha fazla yoksulluk ve evsizlik riskiyle karşı karşıya bırakır, iklim değişikliğinin etkilerine karşı daha savunmasız hale getirir. Kapitalist ikili cinsiyet kurgusu istediği kadar yadsısın, iklim değişikliğinin etkileri bunlar.

İklim çalışmaları bağlamında LGBTİ+’lar ve toplumsal cinsiyet Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

17 Mayıs Derneği olarak değişen dünyaya nasıl katkımız olabilir diye sürekli düşünen aktivistlerden oluşuyoruz. Bizim derdimiz üretmek, alanı beslemek. Yalnızca insan hakları değil, insan harici hayvanların haklarını da gözetme çabası içerisindeyiz. Dışımızda ne oluyor, yapıp ettiklerimiz nelere sebep oluyor buna da bakıyoruz. Bir de hiçbir çalışmamızı tek başımıza olsun da olsun diye yapmadık biz. Her faaliyetimiz öncesinde tüm diğer LGBTİ+ örgütlerin de faydalanacağı şekilde çalışmalarımızı kurguluyoruz. Bu nedenle de iklim krizi üzerine fikir üretmek üzere, Eylül 2021’de çalışmaya başladık.

Öncelikle iklim konusunu gündeme taşımak için araştırmalar yaptık. Daha temiz ve sürdürülebilir bir çevreye katkıda bulunmak, kendimizi ve aktivizmimizi nasıl dönüştürebileceğimizi vurgulamak istedik ve tavsiyeler oluşturduk. Bunlar üzerinden LGBTİ+’lar ve İklim Krizine Giriş- Dönüşüme Kendimizden Başlamak: İklim 101 Tavsiyeler Kılavuzunu[1]  hazırlayıp web sitemizden yayınladık. Türkiye’de LGBTİ+ hareketinin şu ana kadar bu kadar kapsamlı bir iklim çalışması olmamıştı. Bir tek Kaos GL’nin çevre oturumu olmuştu yıllar önce. İlk defa 17 Mayıs Derneği olarak meselenin çıkış noktasını gözler önüne sermek ve neler yapabileceğimizi tartışmak için biz çalışma başlattık. Bu hazırladığımız kılavuz üzerinden, Kaos GL Derneği ile beraber halihazırda var olan sıfır atık ve çevre gibi politika belgelerimizi de gözden geçirdik, aynı zamanda Türkiye'deki LGBTİ+ örgütlerini de edindiğimiz ve derlediğimiz bilgiler üzerinden hep beraber harekete geçmeye davet ettik, bu nedenle Ocak 2022’de iklim çalıştayı[2] düzenledik. Bu çalışmalarla hedefimiz, iklim hareketini LGBTİ+ hareketinin değişmez bir unsuru haline getirmek.

İklim krizinin LGBTİ+’lara etkileri

Hem çevre mücadelesi yürütenlerin aktarımları hem çevre alanında yapılan araştırmalar, dezavantajlı grupların iklim krizinden, ekolojik yıkımdan daha kötü etkilendiğini ortaya koyuyor. Bu nedenle iklim krizinde de toplumsal cinsiyetle mücadele önem arz ediyor. Yoksul bireyler, engelliler ve belirli sınıflara mensup olanların başa çıkma stratejileri, hem sosyal normlar ve damgalanma ile hem de hareketlilik ve bilgi eksikliği, yoksulluk vb. nedenlerle sınırlı olabileceğinden iklim değişikliğinin etkilerine karşı bu gruplar daha savunmasızlar. İkili cinsiyet rejimi her ne kadar insan çeşitliliğini göz ardı etse de farklı toplumsal cinsiyet rolleri ve toplumsal cinsiyetlere atanan sorumluluklar göz önüne alındığında, iklim değişikliğinin, toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle kadınlar ve/ya LGBTİ+'lar için sonuçları daha ağır oluyor. Kimse geride kalmasın anlamında uluslararası bir taahhüt var ama bu kurgu yüzünden geride kalanlar mutlaka oluyor; sosyal adalete erişim ve güvenlik hakkı zarar görenlerin başında ise LGBTİ+’lar geliyor.

Sosyal damgalama, kayıt dışı istihdam ve güvenli alanlara sınırlı erişim, dezavantajlılık getiriyor. Çoğu zaman ise, LGBTİ+’lar toplumdaki diğer grupların kolayca erişebileceği kaynaklara ve uyum araçlarına erişimden yoksunlar. Örneğin, dışlanma, yalnızlaşma ve kısıtlı sosyal ağlar nedeniyle iklim değişikliği hakkında yeterli bilgiye erişemez ve afetlere uygun şekilde hazırlanamazlar. Hava koşullarının kötüleşmesi kayıt dışı alanda çalışan veya sokakta seks işçiliği yapan LGBTİ+’ların sağlığını da etkiler.

Afetler sırasında, LGBTİ+’lar ve LGBTİ+ çiftler, devletlerce makbul çiftler olarak tanınmazlarsa yardım desteğine de erişemezler. İstatistiki çalışmalarda yer alamaz ve ihtiyaçları görünmez hale gelir.

Benzer şekilde, nonbinaryler cinsiyete özgü hizmetlere erişemeyebilir ve acil durum barınaklarından geri çevrilebilir veya barınma amaçlı yardım hizmetlerine erişimde başka zorluklarla karşılaşabilirler. Ayrımcılık korkusu akla gelebilecek diğer tüm yardım hizmetlerine erişimlerini de engelleyebilir.

Tüm bunlara ek olarak, LGBTİ+’lar gelir imkânı ve hizmetlere erişimde sorunlarla karşılaşmaktadırlar. Daha fazla ekonomik güce sahip olan kişiler iklim değişikliğinin etkileri ile daha iyi baş edebilmektedirler. İmkânı olanlar, gıda ve su kaynaklarına ücret ödeyerek daha kolay erişebilir, afet durumlarında yaşadıkları kentleri rahatlıkla terk edebilir veya evlerini afet yaşadıktan sonra yeniden inşa edebilirler. Ayrıca acil durumlarda bilgi kanallarına daha fazla erişim imkanına sahiptirler. Düşük gelirliler bunların hiçbirini yapamaz, ev ve işlerini kolaylıkla değiştiremezler ve riske daha açık hale gelirler.

Genel olarak LGB’ler ve özellikle de translar ve artı kimlikler, ayrımcılık ve hoşgörüsüzlükten kaynaklanan finansal zorluklarla karşı karşıya kalırlar ve güvenli ve kapsayıcı iş bulmaları zorlaşır. İşsizlik ise, LGBTİ+’ları daha fazla yoksulluk ve evsizlik riskiyle karşı karşıya bırakır, iklim değişikliğinin etkilerine karşı daha savunmasız hale getirir. Kapitalist ikili cinsiyet kurgusu istediği kadar yadsısın, iklim değişikliğinin etkileri bunlar. Biz de dernek olarak kuir ekoloji ekseninde bunu görünür kılmaya gayret sarf ediyoruz.

İklim adaletine bir bakış

Bu noktada bir parantez açarak iklim adaletinden de bahsetmek gerekiyor. İklim değişikliği kaynaklı son yirmi yılda görülen yoğun afetler, bir yandan da iklim adaleti meselesini de gündeme getirdi. İklim adaleti hepimizin güvenle yaşayabileceği bir gezegeni hak ettiği ilkesi üzerine kurulu. Çevresel ve sosyal adalet biçimi olarak iklim adaleti, iklim değişikliğini etik ve politik çerçeveden ele alarak bu değişikliği yaratan ve ayrımcılıkları devam ettiren sistemleri sorgulayan, bunun yanı sıra, iklim değişikliğini ele alan politika ve projelerin oluşturulmasında tüm insanlara adil davranılmasını ve ayrımcılık yapılmamasını talep eden bir yaklaşım.

Barışçıl yaşamaya çalışan, kaynakları akılcı kullanmaya çalışan veya kaynaklara zaten erişemeyen dezavantajlı grupların ve gelişmekte olan ülkelerin karbon emisyon üretim oranı oldukça az. İklim değişikliği ve küresel ısınmadan sorumlu olanların başındakilerse, esasen gelişmiş ülkeler ve bu ülkelerdeki çok uluslu şirketler. İklim değişikliğinin %70’inden dünyada önde gelen ilk 100 şirket sorumlu; 20’si fosil yakıt üreticisi şirket.

İklim adaleti kavramı, dünyanın en zengin ülkelerinin soruna en çok onlar yol açtığı için, harekete geçme ve bunu hızlandırma konusunda daha büyük bir yükümlülüğe sahip olduklarını vurgular.

Bu minvalde hareketler çoğalıyor, barışçıl yaşayanların ve fakir ülkelerin emisyon oranı zengin ülkelere kıyasla oldukça az olduğu için, iklim krizinde sorumluluk alması gerekenlerin esas zengin ülkeler olduğunu vurguluyorlar. Greta Thurnberg, ya da Jamie Margolin gibi aktivistler, hep bu iklim adaleti üzerinden bir karşı çıkış ve savunuculuk geliştiriyor.

İklim adaleti hareketi esasen 1980’lerde Greenpeace ile Yeryüzü Dostları (Friends of the Earth) gibi örgütler ile ortaya çıkmış. 1990’lı yıllara gelindiğinde ise İklim Hareketi Ağı (Climate Action Network) en yoğun aktivizm hareketini geliştirmiş. 2000’lerde ise “İklim Adaleti Hemen Şimdi!” (Climate Justice Now!) gibi ağlarla çoğaldı bu hareket. Hareketin yönü, iklim değişikliği sorununu yalnızca bir çevre ve ekonomi sorunu olarak değil, bir adalet ve eşitlik meselesi olarak ele almaya doğru evrildi. Bu yönüyle iklim adaleti hareketi, hak temelli bir yönden yaklaşarak kapitalizm ve sistem karşıtı bir hal aldı, sosyal ve siyasi adaleti temin etmeye doğru evrildi. Artık hareket topyekûn iklim hareketi olarak mücadelesini sürdürüyor.

2020 yılına doğru gelirken Extinction Rebellion (XR), #FridaysForFuture (FFF) ve Sunrise Movement gibi yeni nesil iklim hareketi inisiyatifleri ortaya çıktı. Bu gruplar, sivil itaatsizlik eylemleri yapmak, petrol şirketlerince desteklenmeyen ve iklim krizine karşı mücadele sözü veren Alexandria Ocasio-Cortez gibi adayların seçim kampanyalarını desteklemek gibi yöntemlerle siyasete etki etmeyi amaçlıyor. Özellikle istihdam, eğitim, sağlık ve diğer temel ihtiyaç alanlarında kamu harcamalarının artırılması ile yerli halklar, siyahlar, göçmenler, LGBTİ+’lar gibi farklı dezavantajlı grupların hakları için savunuculuk yapmak gibi faaliyetlerde bulunuyorlar. Bu hareketin içerisinde çeşitliliğe değinen ve iklim değişikliğinden etkilenenlerin sözünü duyurmaya çalışan LGBTİ+ örgütleri de yer alıyor. Ortak noktaları ise kapitalizm ve sistem karşıtı politik çalışmalar yürütmekken, makro hedeflerine yönelik çalışmaların yanında, özel çalışmaları da var.

Amerika’dan Out for Sustainability (O4S) örgütü de hareketin merkezine LGBTİ+’ları koyarak mücadelesini sürdürüyor, plastik karşıtı (Plastic Free Pride ve Qready) organizasyonlar düzenliyor. Queers x Climate (QXC) ise, iklim krizine LGBTİ+ gündeminden çözüm önerileri getirmek için faaliyet gösteriyor. Our Climate Voices örgütü, iklim değişikliğinden etkilenmiş olan LGBTİ+’ların hikayelerini gündemleştirerek iklim hareketini beslemeye çalışıyor. Queer Nature örgütü, çevrenin herkes için eşit erişilebilir olması gerektiğinden yola çıkarak LGBTİ+’ların doğal dünyayı deneyimlemeleri ve ekolojik temelli beceriler edinmeleri için alan yaratmayı amaçlıyor ve adalet merkezli doğada hayatta kalma eğitimleri düzenliyor. Queer Eco Project örgütü ise, ekolojik adalet ve kuir özgürleşmesi kesişiminde iklim değişikliğinden LGBTİ+’ların nasıl etkilendiğini gündemleştirmeye ve farkındalık yaratmaya odaklanıyor. The Venture Out Project ise doğa kampları, atölyeler ve doğayla bütünleşme, temel izcilik, topografya, bitki bilim, su arıtma ve hayatta kalma teknikleri eğitimleri düzenliyor.

Bir yandan da iklim değişikliğine karşı güvenli alan yaratmak isteyen hareketler var. Bunun en göze çarpan örneği 1960’larda başlayan “womyn’s land” hareketi. Kent hayatında yaygın biçimde ayrımcılığa uğrayan lezbiyenlerin küçük yerleşim yerlerinde çiftlikler kurarak diğer lezbiyenler için güvenli alanlar sağlaması hareketi. Amerika çapında bu şekilde 150 topluluk örneği mevcut.

Kuir ekoloji kavramı

Yukarıda adı geçen hareketler, iklim adaleti ve toplumsal cinsiyetle iklim kesişiminde kuir ekolojiyi şiar ediniyor. Kuir ekolojide ikiliklere karşı çıkış var, kapitalizmin yarattığı, içinde yaşadığımız sistemde kadın duygusal erkek akil/hâkim, kültür erkek, doğa kadın, hayvanlar ve diğerleri tahakküm edilebilir görülüyor. İnsan doğanın parçası değil sistemde, insan dünyası ve doğa dünyası ayrı. Bu sistem insan merkezli, her şey insan için, kaynaklar sınırsızca kullanımda. Kuir ekoloji, doğa ve insan ayrımına karşı. Doğa hayvanat bahçesi değil günlük hayatın parçasıdır, çevreyle iyi etkileşim gerekir. Şehir kültürün kalesi görünür ama insan her fırsatta doğaya kaçmaya çalışır. Oysa, yaşam alanlarımızı ve şehirleri kuirleştirerek, doğanın soyut bir kavram değil, bizi biz yapan bir unsur olduğunu anlamaya başladığımızda, yaşam alanlarımızı hem kendimiz hem de çevremizdeki bitki ve hayvan yaşamı için daha sürdürülebilir hale getirmenin yollarını bulmaya başlayabiliriz.

Kuir ekolojiye göre, dünyada tüm canlılar kolektif şekilde var olur, değerli ve biriciktir ve onlar da insanlar gibi birer öznedir. Hayvanların şeyleştirilmesinin karşısında durur. Bir de doğal olan ve olmayan ayrımı yapar sistem, insanları ayırır. Sisteme göre, LGBTİ+’lar doğal olanı seçimleri, yaşam ve cinselliğiyle bozar, kuir ekoloji bu söylemlere karşı durur. Sistem doğaya ve insana cishet, evli, tek eşli ve geleneksel aile rolleri atar, oysa algılanan normdan farklıdır. Kuir ekoloji, tüm canlıları ve doğayı birlikte çalışan bir sistemin benzersiz parçaları olarak görmemizi ister. İnsan dünyasında, doğal kelimesine otorite düzeyi atfedilmiştir, heteroseksüel olmak doğaldır. Cis/natrans olmak doğaldır. Güçlü, evli, tek eşli olmak ve belirlenmiş toplumsal rollere göre yaşamak doğaldır. Cinselliğin üreme amaçlı yaşanması doğaldır. Özgür seçimle monogam yaşayan insanları tenzih ediyorum burada, çok aşklılık, polyamor ilişkiler yerilirken monogami yüceltilir.

Sistem, daha kontrol edilebilir ve ürettiğini tüketecek bireyler ve hayatlar yaratır. Kendisini devam ettirecek kendi bireylerini ve türlerini yaratır. Bu bireyleriyle beraber her gün sistem çevreyi hızla yıkıma uğratarak, hayvanları kendi çıkarı için kullanarak ve tükettikçe tüketerek yeniden var eder. Bilim ve biyoloji insanlar ve insan harici hayvanlar arasında üstünlük ve hiyerarşi oluşturmak ve makbul kategoriye uymayanların sömürülmesi için kullanılmıştır. Doğayı sistem kendi bakış açısıyla değerlendirir.

Oysa, insan dışı dünyanın kendisi de halihazırda kuirdir fakat insanın bu doğal dünyayı algılama biçimi kuirleştirilmeli, eğilip bükülmelidir. İnsan harici hayvan türlerinde, doğal çeşitlilik içerisinde kuir ilişkilenen canlıların da olduğunu gösteren çok sayıda çalışma mevcuttur. Bu da sistemin doğayı algılama biçimine karşıt geliştirilen bir teoridir aslında.

Sistem doğayı kendisi için kullanarak doğadan kendisini yüceltecek örnekler gösterirken, kuir ekoloji madem doğaya bakıyorsun, doğaya doğru tarafından bak çabası içindedir ve doğadaki çeşitliliğe ve insan harici hayvanların ve bitkilerin de kuir varlıklarını gözler önüne sermeye çalışır. İnsanlardaki cinselliğin baskılanıp üremeye yönelik modellenmesi ve beyaz Amerikan modeli çekirdek ailenin pompalanması için kullanılan medyadaki hayvan tasvirlerine, kuir doğaya işaret ederek cevap verir.

Doğada interseks hayvanlar, solucanlar, salyangozlar ve küçük balıklar gibi fazla cinsel organa sahip hayvanlar, kızıl sincap türlerinin bazıları gibi biseksüel akışkan çok aşklı, cinsiyetlerini koşula göre değiştirebilen hayvanların da olduğunu vurgular. Bazı yarasa türlerinde ve bazı tilki türlerinde dişilerin %95'i üreme amaçlı çiftleşmez kuir çift birlikteliklere yönelirler. Zürafalar, albatros kuşları, yunuslar, aslanlar, bizonlar, maymunlar, kuğular ve deniz aslanlarında kuir yakınlaşmalar, flört ve tek gecelik ilişkiler veya kuir monogam ya da polyamor ilişkiler görülür. Kızıl sincaplar gibi mevsimsel olarak cinsellikleri eğip büken çok aşklılar, Bonobo maymunları gibi biseksüel ve cinsellikleriyle sosyal bağlantı kuranlar vardır.

Bitkilerde de kuir yaşamlar mevcut. Bazı orkideler, mantarlar ve mutualizmler hep kuir yaşamlardır. Mantarlarda 36.000'den fazla beden ve cinsel strateji çeşidi vardır, eşeyli ya da eşeysiz çiftleşen, kendi kendine cinsellik kuran kuir akışkan varlıkları vardır. Her bir varlığın adım attığı yerde mutlaka sinyaller taşıyan miselyum kolları, yani kuir mantar kökleri vardır, dünyanın yüzeyini kaplar. Dünyayla diğer varlıkların döngüsel bağlantısını kurar, bir yandan da insan kaynaklı kirleticileri yok ederek ortadan kaldırır. Esasen dünyanın sahibi onlardır, insan popülasyonu bu varlıklara kıyasla devede kulak kalır.

Kuir ekolojiyi şiar alarak, biz diyoruz ki, hayvan cinselliklerine insansı gözle yukardan ve dışardan bakmayarak, kendi türümüzün de hayvan olduğunu bilerek, kendimizi de cinsel çeşitliliğe, karmaşık aile ilişkilerine, karmaşık siyasi sistemlere ve çoklu arzulara sahip monogam poligam seçimler yapan hayvanlardan biriymiş kabul ederek görebiliriz. Aynı şekilde, kendimizin nasıl olup da kendi yarattığımız sisteme hizmet eden, kendimiz dışındakileri yıkan, yakan, parçalayan, tükettikçe tüketen ve dünyadaki diğer tüm canlılar üzerinde üstünlük kurmaya çalışan varlıklar haline geldiğini de sorgulamalıyız. Fosil yakıt ekonomisine hizmet ederken penguenlerle aynı coğrafyayı paylaşan ve ötekileştirilen yerli halklara da nasıl zarar verdiğimizi de göz önünde bulundurmalıyız. Bu minvalde de kuir ekoloji politikasını vegan olmayan tüketim pratikleri, insan çıkarı için insan harici (çoğunlukla dişi) hayvanlara uygulanan şiddet, fabrika çiftçiliğinin ürettiği çevresel yıkım, hayvanların öldürülmesinin etik sonuçlarını ve hayvanları yemenin, sömürmenin cinsel-kültürel anlamını da sorgulayarak içselleştirmeliyiz.

17 Mayıs Derneği olarak, dünyadaki kuir iklim örgütleri gibi, kapsayıcı, sömürüsüz, şiddetsiz, zulümsüz bir dünya tahayyül ederek, iklim adaletinde adaletsiz kalanları, sistemin dışarıda bıraktığı makbul olmayan insanları da politikaya dahil etmeye ve çalışmalarımızı bu yönde kurgulamaya devam etmek istiyoruz.

Kaos GL Dergisine ulaşın

Bu yazı ilk olarak Kaos GL Dergisinin İklim dosya konulu 184. sayısında yayınlanmıştır. Dergiye kitapçılardan veya Notebene Yayınları’nın sitesinden ulaşabilirsiniz. Online aboneler dergi sitesinden dergiyi okuyabilir.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.



[1] LGBTİ+’lar ve İklim Krizine Giriş- Dönüşüme Kendimizden Başlamak-İklim 101- Tavsiyeler Kılavuzu: https://www.17mayis.org/images/publish/pdf/iklim-101-tavsiyeler-kilavuzu-23-12-2021.pdf

[2] https://kaosgl.org/haber/lgbti-orgutleri-iklim-adaleti-icin-mucadeleye-hazir


Etiketler: yaşam, ekoloji, dünyadan
İstihdam