30/01/2023 | Yazar: Furkan Öztekin

İklim krizini ve ekolojik felaketleri queer/feminist perspektiften çözümlemeye çalışan aktivist sanatçıların üretimlerine bakmanın tam zamanı.

İklim krizinin gölgesinde queer sanat Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

İklim krizinin çevreye olan etkileri son yıllarda giderek artarken aktivizmden beslenen sanatçılar iklim değişikliği üzerinden yeni ifade biçimleri üretmeye devam ediyor. Üretimlerinde sanatın aktivizmle kurduğu diyaloğu merkeze alan sanatçılar bu bağlamda ekoloji, çevre kirliliği, sürdürülebilirlik, sosyal adalet ve eşitlik gibi konulara eleştirel bakış açıları kazandırıyor. Bu eleştirel ve kesişimsel bakış açısı, ekofeminizm ve queer ekoloji gibi görünürlük kazanan kavramları güncel tartışmaların odağına alıyor.

Son dönemde queer/feminist sanat pratikleri üzerine araştırma projeleri yürüten Londra merkezli kâr amacı gütmeyen platform CUNTtemporary, EcoFutures isimli bir festival düzenliyor. İlk edisyonu 2019 yılında gerçekleşen festivalin programını ise panel, sergi, film gösterimi ve çeşitli atölyeler oluşturuyor. Festivalin çıktılarına ve video/performans türünde çalışan sanatçıların üretimlerine çevrimiçi ulaşabilmek mümkün. Bu vesileyle iklim krizini ve ekolojik felaketleri queer/feminist perspektiften çözümlemeye çalışan aktivist sanatçıların üretimlerine bakmanın tam zamanı.

Bitkilere Dokunmak: Zheng Bo

EcoFutures Festivali'nin katılımcılarından Zheng Bo, Hong Kong'ta yaşayan sanatçı, yazar ve akademisyendir. Pekin Queer Kültür Merkezi'nin eş yürütücülerinden olan sanatçının üretimleri, modern dünyanın insan merkezci ekolojik yapısını odağına alır. Üretimlerine ilham olan queer kültürü ve marjinal toplulukları bitkilerin bakış açısından hayal eder.[1] Festivalde ise ilk gösterimi 11. Taipei Bienali'nde gerçekleşen ve tepki toplayan Pteridophilia (2016-2021) isimli kısa filmiyle yer alır. Sanatçı tarafından türetilmiş bir kavram olan Pteridophilia, Pteridofit (eğrelti otu) bitkilerine karşı duyulan sevgi ve fetiş anlamına gelen “pterido-” ve “-philia” kelimelerinin birleşiminden oluşur. Videoya adını veren eğrelti otunun kullanım nedeni ise bitkinin yerel halk tarafından değerli, Japon sömürgeciler tarafından değersiz görülmesi olarak açıklanır.

Eğrelti otlarıyla kaplı Tayvan ormanlarında geçen video serisinde, genç erkeklerin bitkilerle olan ilişkilenme biçimlerini izleriz. Oraya aitmiş gibi görünen beyaz bedenler, ışık huzmelerinin arasında durmadan hareket eder. Gerçekleştirdikleri performatif eylemler, koşulsuz şartsız tutku ve haz arayışıdır. Özneler kadrajdan ayrıldığında yerini boşluğa ve çıtırtı seslerine bırakır. Gölgeler çıtırtı seslerini izler. Tenler bitkilerin hassas dokularıyla her daim temas halindedir. Video süresi boyunca iki farklı tür arasında kurulan güçlü bağa tanık oluruz.

Önceki çalışmalarında da bitkileri sık sık kullanan sanatçı, bu durumu Çin edebiyatçılarının bitkileri dışavurum sembolü olarak görmesiyle açıklar.[2] Bu bağlamda bitkiler, duygu aktarımı sırasında bir araca dönüşür. Fakat Zheng Bo'nun kısa filmi Pteridophilia’da durum bundan farklıdır. Pteridophilia’da queer özneler ve eğrelti otları arasında kurulan ekoseksüel bağ, politik bir araç işlevi görür. Ekoseksüelliğe karşı ön yargıları dile getirirken toplumda kabul görmeyen bir kimlik olduğunu işaret eder. Videonun bir bölümünde genç erkeklerden birinin yakın temas kurduğu bitkiyi yediğini görürüz. Bu eylem, bitkileri tüketmenin "normal", bitkilerle sevişmenin "anormal" olarak sınıflandırılmasına dair bir eleştiridir.[3] Zheng Bo, izleyiciyi Tayvan ormanlarında gezintiye çıkardığı alışılmışın ötesindeki filmiyle, iklim krizine sebep olan hayvan sömürüsü ve endüstrileşme konularını tartışmaya açar.

İkili Cinsiyet Sisteminden Bağımsız Bir Aile: Niya B

Festivalin dikkat çeken sanatçılarından Niya B, görsel sanatlar ve performans ekseninde üretimler gerçekleştiren transfeminist bir sanatçıdır. Performans temelli çalışmaları genellikle ekoloji, posthümanizm, trans kimlik politikaları, LGBTİ+ hakları, aktivizm ve esenlik konularından yola çıkar. Niya B, temsil politikalarını yok sayan, ikili cinsiyet sistemi dışındaki sanatçıların çalışmalarını sergileyen performans platformu Translucent'in kurucusudur.

EcoFuture Festivali'ne ise farklı versiyonlarını Tate Britain'da sergilediği dört yıllık projesi Collective Lover ile katılım gösterir. Collective Lover, 2016 tarihli Trans:plant isimli performansının bir uzantısıdır. Sanatçı, gerçekleştirdiği bu performatif eylemler serisinde eşeysiz üreme yöntemiyle cinsiyet rollerinden bağımsız 400 aloe vera üretir. Bu üretim fikri, sanatçının ikili cinsiyet sisteminden ayrılmaya yönelik devam eden kişisel yolculuğundan ve dönüşüm hâlindeki beden düşüncesinden ilham alır.

Niya B, aloe vera gibi gıda ve kozmetik endüstrisinde sıklıkla kullanılan bir bitki üzerinden tüketimin çevresel felaketler üzerindeki rolünü sorgulamaya karar verir. Titizlikle büyüttüğü aloe vera ailesi, kendi yolculuğunda olduğu gibi iklim krizinin eşiğinde arzu ve cinsiyeti keşfetmeye dair atılan bir adımdır.[4] Sanatçı aloe vera ailesini video ve ses öğeleriyle zenginleştirerek çok katmanlı bir yerleştirmeye dönüştürür. Aloe veralar aralarında hiçbir ayrım yapılmaksızın, hiyerarşik sistemden bağımsız bir şekilde mekâna yayılır. Seyircinin katılımıyla gerçekleşen deneysel performans, toplumsal normlara ve ikili cinsiyet sistemine karşı bir duruştur.

Sanatçı, performans bitiminde dört yıldır büyüttüğü aloe veraları izleyicilere sahiplendirerek ikili cinsiyet kategorilerinin ötesinde bir isim vermelerini ister. İzleyicinin ikili cinsiyeti çözümleme konusundaki bilinçaltı reflekslerini tespit ederek, yeni ve özgür aile yapıları kurmayı hedefler.[5] Mevsimlerin yer değiştirdiği, aşırı tüketim sebebiyle çevresel felaketlerin giderek arttığı çağımıza, aloe vera gibi basit bir bitki üzerinden bakmayı önerir. Bu öneri, farkındalığın küçük detaylarda saklı olduğunu işaret eder. Ayrıca Niya B’nin performans sanatıyla kurduğu yeni düzen, dünyayı daha yaşanabilir bir yere dönüştürmenin bizim elimizde olduğuna dair bir hatırlatmadır.

Zheng Bo ve Niya B gibi festivalde yer alan diğer sanatçılar Raisa Kabir, Ama Josephine Budge, Eca Eps, Arise Amazons (Karin Victorin and Rebecca Tiger) ve Liz Rosenfeld’da geleceğin queer ekolojiyle mümkün olabileceğini savunuyor. Sanatçılar dünyanın içinde bulunduğu felaketlere üreterek karşılık verirken, insandan daha savunmasız canlı türlerine dikkat çekmeyi de ihmal etmiyor. Aktivizm ve sanat ittifakından doğan güç tam bu noktada beliriyor.

Neden kesişimsel bir ekoloji anlayışına ihtiyacımız var? sorusuyla yola çıkan festival, toplumsal cinsiyet, ırk, sınıf ve engellilik gibi konuları iklim değişikliği üzerinden inceliyor.[6] Queer/feminist sanat pratiklerinin yardımıyla gerçekleşen inceleme sonucunda, iklim krizinden bahsederken bu konuların altının yeterince çizilmediğine, hatta görmezden gelindiğine kanaat getiriyor. Son yıllarda iklim krizi üzerine gerçekleştirilen konferans, seminer ve festivallerin kapsayıcılıktan uzak yönlerini ortaya çıkarıyor. Kesişimsel bakış açısına hayatın her alanında ihtiyacımız olduğunu bir kez daha yineliyor.

Kaos GL Dergisine ulaşın

Bu yazı ilk olarak Kaos GL Dergisinin İklim dosya konulu 184. sayısında yayınlanmıştır. Dergiye kitapçılardan veya Notebene Yayınları’nın sitesinden ulaşabilirsiniz. Online aboneler dergi sitesinden dergiyi okuyabilir.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.



[1] Arthub Asia, Screening, Zheng Bo: Pteridophilia, 07.11.17

[2] Arthub Asia, Screening, Zheng Bo: Pteridophilia, 07.11.17

[3] Zheng Bo, Pteridophilia, Eser Kavramsal Metni, 2016

[5] Niya B, Trans:plant, Archive Gallery, 2016

[6] EcoFutures: Queer, Feminist and Decolonial Ecologies in Live Art, Sergi Rehberi, CUNTemporary, Ağustos 2020, s.3


Etiketler: kültür sanat, ekoloji
İstihdam