27/10/2016 | Yazar: Beren Azizi

Trans, mahalle, mahalleli, nezih sözcüklerini aynı cümlede bu kurguda kullanmak tarihseldir, aşinayız, tanıyoruz.

İliştirilmiş gazetecilik, gazetecilerin savaş ve sıcak çatışma ortamlarında o sıcak çatışma ortamına giden askerlerle yalnızca askerlerin gözünden haber yaparak lokal devletin veya işgalci devletin yapacağı hak ihlallerinde devletin elini kolaylaştırıcı ve her türlü şiddetini meşrulaştırıcı “bağımsızlığını” kaybetmiş, taraflı ve devlet ideolojisini esas alan gazeteciliği tanımlamak için kullanılır.

Kısaca elinde ulusal veya uluslararası meşru şiddet hakkı olan gücün bu meşru şiddet hakkını kullanırken hukuk dışına çıkıp çıkmadığına bakmadan fanatizm halidir.

Oysaki olası hak ihlallerini, insanlık suçlarını önlemek için gazetecinin caydırıcı bir gücü vardır. Gazeteci orada tüme karşı sorumludur, özelde devlete karşı sorumlu olduğunda hukuk dışı hiçbir olguyu takip edemez oluruz. Dünyada birçok işgalin meşruluğunu kaybedeceği her hadisesini iliştirilmiş gazetecilik yapanlarca sansürlendiğini unutmamak gerekiyor.

Hürriyet’te 90’ların oldukça trans-düşmanı gazeteciliğini hatırlatan bir haber yayımlandı. “İzmir’de Fuhuş İsyanı” başlıklı haberde trans kadınlardan mahalleli olma kimliği tamamen askıya alınarak yabancı ve sanki orada yaşamayan; o mahallenin bakkalından, manavından alışveriş etmeyen, kirasını ödemeyen, yani şehrin o mahallesinin vatandaşı/şehirlisi olmayan nesneleriymiş gibi bahsediliyor.

Mahalleli hakkında haberde hiçbir bilgiye ulaşamıyoruz. Yapılan alıntılarda “Alsancaklıklar”, “semt sakinleri” olarak gördüğümüz öznenin kim olduğuna dair bir bilgi yok. Ayrıca bu mahallelilere veya semt sakinlerine ait hiçbir fotoğraf da göremiyoruz. Haberi yapan gazeteci inandırıcılığından hiç şüphe etmemiş belli ki. Böyle bir haberi yazarken “mahallelilere” dair yaptığı alıntılarda hiçbir kanıt göstermeye gerek duymamış; çünkü zaten travesti sözcüğünü duyar duymaz transfobinin yoğun olarak belirdiği bir ülkede yazıyor bu haberi. Ortalama okuyucu muhtemelen “Kim bunlar peki?” diye sormayacak. Gazeteciliğin en temel ve klişe tezi 5N1K’nın “Kim?” sorusunun cevabı “mahalle sakinleri”, “Alsancaklıklar” olarak cevaplanmış, cevaplanmaya tenezzül edilmemiş ve bu da onlar-biz ötekileştirmesinin stratejisinin onlarca tekniğinden biri olmuş.

Çok net bir şekilde “İzmir ili, Alsancak ilçesinde yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları” ile “vatandaş ve hatta insan olmayan travestiler” arasında geçen bir meydan muharebesi haberi gibi yazılmış bir haber söz konusu. Buradan doğru iliştirilmiş gazetecilik kavramını sorgulamamız gerekiyor ve bu haberin ideolojisini güncel politik değişimlerle pararlel açıklamamız gerekiyor.

Bu haberin son derece gerçek-dışı kurgusunu ve sanki orada hiç yaşamayan düşmanlar tarafından işgal edilmiş mahalleli  vurgusunu ve dahası transfobik faşizmini anlamamız için bugünlerde neler oluyor sorusuna yöneliyorum.

Aynı gazetede ve birçok gazetede son bir haftadır “Fuhuş kartviziti dağıtanlar yandı” başlıklarıyla haberler yayımlanmaktadır.

Adalet Bakanlığının hazırladığı bir kanun tasarısı gündemde. Yeni düzenlemeye göre Türk Ceza Kanunu’nun 227. maddesi değiştirilecek ve daha önceki maddede olmayan yazılı, görsel, basılı malzemeler de bir çeşit “bir kişiyi fuhuşa teşvik eden, bunun yolunu kolaylaştıran…” maddesindeki “BU”yu (her neyse o bu?) bunun reklamını yapmak amacıyla şeklinde eklemeler yapılacak.

                                                              Eser: Banksy

İşte bu tip bir trans-düşmanı gazetecilik yeni tasarının meşrulaştırılması ve hızlıca, hak ihlali yaratıp yaratmasına bakılmaksızın ve suçlu bile olsa adil yargılanma hakkındaki insani muamele/işkence görmeme gibi koşulları askıya almayı kolaylaştırıcı uygulamaları şimdiden meşrulaştırmayı hedeflemektedir.

Aynı zamanda ciddi bir sermaye desteğini de kentsel dönüşümden doğru hatırlamak gerekiyor. İşin doğrudan muhafazakar siyasi yanının yanında neo-liberal politik kentsel dönüşüm yanını da unutmamalıyız. Her gün kesilen onca ağaç, her gün dikilen altyapıya uyumsuz ve zevksiz şehirli vatandaşa alan bırakmayan binalar, AVM’ler hiçbir zaman bir travesti kadar bozmamıştır nezih semtin nezihliğini; işte bu noktada da zevksiz bir yeni zenginlik aklımızın bir köşesinde durmalı.

Yazmalıyız, anlatmalıyız!

Ne translar dün geldiler bu ülkeye, bu semtlere; ne de dün evden-işten kovuldular, okullardan dışlandılar. Daha dün belirmiş bir olguymuşçasına bilimsel, sosyolojik, ekonomik hiçbir analiz yapılmadan “pat diye kesilmesi/bitmesi” gereken “ucubeler” olarak bakarsak mevzulara toplumların hafızalarında derin yaralar açarız. Küçücük bir azınlığın mutluluğu adına kolektif refahı rafa kaldırmış oluruz.

Tüm gazetecileri trans kadınlar hakkında haber yazarken bilimselliğe, insaniyete, iliştirilmiş gazetecilik yapmamaya davet ediyorum.

Bu ülkede yaşayan her vatandaş gerek eğitime ulaşmada, gerek ekonomik olarak bir gelir elde etme konusunda eşit haklara sahiptir. Belirli bir grubu cinsiyetinden, cinsiyet kimliğinden doğru dışlayarak o gruptan bir azınlık yaratmak, hiçbir sosyo-ekonomik alana o grubu sokmamak, sonrasında da adeta öldürülmeleri gereken düşmanlarmış gibi haberini yapmak insanlığa karşı işlenen suça ortak olmaktır.

Trans kadınlar vardır bu ülkede ve onlar da “nezih” semtlerin sakinleridirler bazen. Trans, mahalle, mahalleli, nezih sözcüklerini aynı cümlede bu kurguda kullanmak tarihseldir, aşinayız, tanıyoruz, bu transfobiye geçit vermiyoruz. Bu çözüm değil nefrettir.  

Haberlerin linkleri: 

http://www.hurriyet.com.tr/izmirde-fuhus-isyani-40260366

http://www.hurriyet.com.tr/fuhus-kartviziti-dagitanlar-yandi-40234739

İlgili KaosGL.org haberleri:

Seks işçilerinin müşteri arama yöntemlerine yeni cezalar

Kaos GL, 2016’nın ilk yarısına ait medya raporunu yayınladı


Etiketler: medya
İstihdam