26/11/2009 | Yazar: Ece Dorsay

İlk şiir kitabım ‘Mor Rüya’nın yayımlanmasının heyecanını yaşıyorum.

İlk şiir kitabım ‘Mor Rüya’nın yayımlanmasının heyecanını yaşıyorum. Bir kitap çıkarmak, albüm çıkarmaktan bile daha tarif edilmez bir hismiş meğer… Kütüphanenin rafında kelimelerinizin yer alması müthiş bir duygu. Hele de o kelimeler, senelerce yaşadığınız içsel kaoslardan doğan muazzam bir gökkuşağı ile boyalıysa… İşte o zaman bu şiirleri ortaya çıkarmanın bile başlı başına bir içsel başarı olduğunu anlıyor insan… Dünyanın beğenip beğenmemesinin veya onaylamasının çok önemi kalmıyor eğer içsel savaşlarınızda galip gelmişseniz… Toplumsal dayatılardan sıyrılıp kendi yüreğinizin sesiyle üretmişseniz, hayatın rengi daha berraklaşıyor. Tüm bu güzel hislerin henüz tadını çıkaramadım çünkü ileriki yazılarımda bahsetme ihtimalim olan Ales adlı sınava yoğun şekilde çalışmakla meşguldüm.

Kitabımı da ilk, TÜYAP kitap fuarında görebildim çünkü basımdan fuar sabahı  geldi.
Ne aradığını pek bilmeyen bir kalabalık vardı sanki… Daha ziyade eğitim kitapları rağbet gördü. Benim bile kütüphanemi Ales kitapları istila ettiyse, elbette ÖSS’ye hazırlananların bu durumda olması çok doğal. Maalesef doğal.

30 yaşında sınav stresi ancak akademisyenlerin dayanabileceği bir şey galiba. Üstelik uzmanlaştığınız bir alan bile değil, yıllardır görmeye görmeye unuttuğunuz matematik ve hiç görmemiş olduğunuz sözel mantık gibi konular… 3 saate sığdırılmış bir kadro umudu… Gerginlik… Stres… Ales ve şiir kitabımın heyecanları birbirine karışırken, bir senedir çıkacak olan albümüm ve en büyük heyecanım pusuda beni bekliyor… Dilerim 2008 yılında tırnaklarımla yaptığım bu albüm, takvim 2010’u göstermeden yayımlanır…
Dilekler bitmiyor elbette…

İki hafta evvelki yazımda ‘Kırılgan Ruhlar’dan bahsetmiştim: Jeff Buckley, Morrissey, Brett Anderson, Nick Drake…. Bu yazımda Patti Smith, Ani Difranco, PJ Harvey ve Tracy Chapman gibi isimlere kısa bir giriş yapmak istiyorum ki zaten bir yazıya sığmayacak isimler… Devamı gelecek bu yazının şüphesiz. Beat şairlerinden fazlaca etkilenmiş olan Patti Smith, alışılmış kadınsı görüntüden uzak ama bana sorarsanız bir o kadar da doğal ve güzel görünümüyle inandıklarını haykırmaktan çekinmedi. Tracy Chapman’da da politik bir duruş ve hiçbir şablona uymayan bir tarz vardı. Di’li geçmiş zaman kullanmamın sebebi, şimdilerde Tracy Chapman’ın adını eskisi kadar duymamamız. Albümler çıkarmaya devam eden ama etrafımızda balon şarkıcıların dönüp durması dolayısıyla az duyurulan bir isim oldu. Ani Difranco gibi bağımsız isimler her daim örnek oldular ana akıma ve gizliden gizliye Alanis Morrisette gibi tatlı su feministlerini bile etkilediler. Alanis’in tavrı Ani Difranco’nun sulandırılmış hali dersek kimseye haksızlık etmiş olmayız bence. Alanis’in Seal cover’ı Crazy’nin klibinde biraz sınırları zorladığını ama bunun da reklam koktuğunu fark etmek zor değil. Zaman zaman inzivaya çekilen Patti Smith her geri dönüşünde fırtına gibiydi ama Ani Difranco’nun üretkenliği herhalde az görünür cinstendi. Koyu feminist ve insan hakları savunucusu minik dev sanatçı 30’lu yaşlarına 20’ye yakın stüdyo albümü sığdırdı.

Kendi bağımsız plak şirketini kurdu ve karavanıyla Amerika’yı boydan boya dolaşıp barış ve özgürlük şarkıları söyledi. Konser şovlarına samimiyeti ve talk-show’umsu mizahını da kattı.

Bir gün canlı izlemek kısmet olur umarım kendisini… PJ Harvey’de alışıldık bakışı kırarak, öfkeli kadın duruşunu sağlamlaştırdı.

Marmara Otel’de kendisinden imza aldığım gün geliyor aklıma. Elinde gitarı, zarifçe yürüyordu. Çelimsizliği asla bir mankeninki gibi değildi çok daha otantik duruyordu.
Alanis dışında, saydığım bu isimler mor renk diyebilirim. Mor isimler benim gözümde hepsi… Mor renkte söylerler şarkılarını… Pembe ve mavi karışımı…

Alanis Morisette veya Pink’in mor renkleri, ana akıma renk katmaları açısından hoştur ama gerçek mor renklere sahip olanlar, ilk saydığım isimlerdir her zaman gözümde…
 


Etiketler: kültür sanat
nefret