30/07/2015 | Yazar: Murat Sayan

HIV, insan bağışıklık sisteminden nasıl kaçıyor? İnsan bağışıklık sisteminin savunma reaksiyonu olmasına rağmen, HIV bundan yakasını nasıl kurtarıyor?

HIV, insan bağışıklık sisteminden nasıl kaçıyor? İnsan bağışıklık sisteminin savunma reaksiyonu olmasına rağmen, HIV bundan yakasını nasıl kurtarıyor?

Linkini paylaştığım makale, bu konuya bir açıklama getirmişe benziyor. Makale şurada.

Makaleye göre; HIV’in ilk enfeksiyon anı (akut enfeksiyon) çok önemli. HIV, kendini insan doku ve organlarına yerleştirirken bu akut evre o kadar kritik ki enfeksiyonun karmaşıklaşması, kapsamı ve nasıl seyredeceği üzerinde belirleyici. Sonra bildiğimiz gibi latent/gizli HIV enfeksiyonu var olmaya başlıyor ve HIV rezervuarları oluşuyor. Bu da kesin tedavinin önündeki en büyük engellerden birini oluşturuyor.

HIV enfeksiyonu başlarken insan bağışıklığının en önemli yanıtı hemen hemen tüm virüs enfeksiyonlarına karşı yaptığı gibi çeşitli interferonlar (bir tür protein) salgılamak oluyor. Bu, cephede, bağışıklık sistemi ile HIV arasındaki ilk temas aslında. Savaş böylece başlıyor… İşte burada bir şey oluyor. HIV normalde olmayacak şeyi yapıyor ve insan interferon yanıtından kaçıyor. Bunu olay yerinden uzaklaşarak yapmıyor ama interferonları baskılayacak bir mekanizmayı harekete geçirerek yapıyor. İşte bu aşama hakkında çok fazla şey bilinmiyordu.

Interferonlar, insan bağışıklık sistemi tarafından düşman tanındığı andan itibaren verilen ilk yanıt. Anahtar kelime burada “tanımak”. Eğer interferon üreten hücreler, HIV’in içine girdiği hücreyi tanıyamazsa interferon da üretmeyecektir. HIV enfeksiyonunda interferon üretiliyor. Normalde içine girdiği hücrenin yüzeyinde bir işaret/iz bırakıyor HIV. İnterferon da gidip bu işarete bağlanıyor. HIV, işte bu bağlantıya engel oluyor. Burada olan biten daha karmaşık aslında. PLOS One (etki derecesi yüksek bir dergidir) dergisinde yayınlanan söz konusu makale oldukça zorlu. Bu kadar sadeleştirebildim. Umarım anlaşılıyordur...

Ele aldığım makalenin sonuçları HIV enfeksiyonunda gidişi değiştirecek potansiyelde. Mekanizmanın anlaşılması ile HIV’in yayılması, kronikleşmesi gibi durumlarda bakış açımız değişebilir. Belki de etkili bir aşı geliştirmenin önünde var olan engellerden biridir bu mekanizma… Ancak erken evredeki HIV enfeksiyonunu kavramanın, daha sonrasını anlamak konusunda önemli bir adım olduğu kesin. Böylece erken evrede bir müdahale, sonrasında domino taşlarının devrilmesini önleyebilir. Belkide bu mekanizmanın anlaşılması ve müdahale edilebilmesiyle HIV rezervuar miktarı azaltılabilir enfeksiyonu olan kişilerde…

HIV ve insan bağışıklık sitemi arasındaki ilişkiler sandığımızdan daha karmaşık. Bunu tam kavrayamadığımız için şehir efsanelerine (HIV laboratuarda yapıldı gibi…) aldanıyor olabiliriz. Ben, her öğrenilen mekanizma ile bir boşluk daha doldurulduğunu düşünüyorum. Sanki bilim dünyasının önünde bir puzzle var ve ha bire eksik parçaları bulmaya çalışıyor gibi…

Yazıyı yazarken, düşüncelerim hep kelimelerin gerçek anlamıyla meşguldü. Cephe, temas, savaş, tanınma, kaçış, baskılama… Bugünlerde zihnimize çokça müdahale var bu anlamda. Ben kurtuluşumuzun! Gerçek, süper kahramanlarla değil de gerçeği bize eğip büken mevcut sistemin karikatürize edilmesi ile onun ciddiyetini ortadan kaldırılması ile mümkün olabileceğini düşünüyorum. Kaptan Bulvar, benim için böyle bir şahsiyet. Traş olmaması, göbek yapması, gazı varmış gibi duran bakışları kahramanca geliyor…


Etiketler: insan hakları, sağlık
nefret