02/11/2020 | Yazar: Ali Yıldırım

“LGBTİ+ ve Alevi Dünyalarını Birlikte Düşünmek: İmkanlar, Olasılıklar, Yeni Ufuklar” dosyası başladı: Her yerde bize (öteki olana) çarpan, sıklıkla hasara ve acıya sebep olan felaketler ve bunalım sistematik bir biçimde sürüyorken, güncel siyasete, sivil topluma ve mücadeleye etki etme potansiyeli barındıran bu kesişimleri şimdi değilse ne zaman konuşacağız?

İnanç ve cinsel çeşitliliğin kesiştiği yerde: LGBTİ+ Aleviler Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Sivas Katliamı anması, 2 Temmuz 2015, Ankara, Kaos GL ve Pembe Hayat alanda

“Bak! O da bizden!”

Yanılmıyorsam 2017 ilkbaharıydı. İstanbul'da bir gey gece kulübünde karşılaştığım arkadaşım, yanındaki arkadaşını işaret ederek bana onun da “bizden biri” olduğunu söylemişti. Bu, arkadaşının da bizim gibi Alevi olduğu anlamına geliyordu. Bu kısacık diyalog, insanların çılgınca dans edip eğlendiği, alkol ve ter kokularının birbirine karıştığı homoerotik denilebilecek bir ortamda gerçekleştiğinden olsa gerek zihnimde uzun süre yer etti.

Belki arkadaşım Alevi oluşumuzu o gece stratejik olarak vurgulamış, ait hissettiği anlamsal ve geçici bir dünya yaratmıştı. Belki de o an çok sıkıldığı veya yabancı hissettiği bir ortamı kendine tanıdık kılmaya çalışıyordu. Diyeceğim şu: Bir jonglör marifetiyle, kimliklerimiz/kimliksizleşme hallerimiz/stratejik özdeşleşmelerimiz/aidiyet beyanlarımız ile farklı zamansal ve mekânsal bağlamlarda nasıl ilişkilenebildiğimizi örnekleyen bu anekdotu, sonu yüksek lisans tezime bağlanacak her konuşmada -ve şimdi yazıda- paylaşmayı çok seviyorum.

2018’de yazdığım LGBTİ+ Alevilerin deneyimlerini konu alan yüksek lisans tezimde, kesişimsel perspektifi analitik bir araç olarak kullanarak, birbirinden oldukça ayrık literatürler arasında bağlantı kurmayı amaçlamıştım. Bu konunun çeşitli ortam ve mecralarda ele alınıp tartışıldığını görmek, bu girişimin biraz olsun meyve verip olgunlaşmasını gözlemlemek memnuniyet verici.

İki senede okuduklarımdan, sunumlarıma gelen tepkilerden, sıradan günlük karşılaşmalardaki sohbetlerden, toplumsal cinsiyet, inanç, azınlık kültürü ve aidiyeti, dil, beden, performans ve bunların kesişim alanlarına dair daha çok bilgi ve içgörü edindim. Öyle ki, tezde dikkat çektiğim ama hakkıyla yer veremediğim bölgesel, etnik, sınıfsal çeşitlilikler ve bunların cinsiyet, cinsellik ve inanç alanına etkileriyle de çokça karşılaştım. Böyle bir konuyu “başka dertler dururken” gündem etmenin gerekliliği ve zamanlaması üzerine de çokça yorum ve eleştiri aldım. Kendime de soruyorum; Özel olarak LGBTİ+/Alevilik kesişimine, daha geniş düzlemde de başka azınlıklardan olan LGBTİ+ öznelerin deneyimlerine dair bilgi ve söz üretmenin acil bir tarafı var mı? Bunu şu soru takip ediyor: Her yerde bize (öteki olana) çarpan, sıklıkla hasara ve acıya sebep olan felaketler ve bunalım sistematik bir biçimde sürüyorken, güncel siyasete, sivil topluma ve mücadeleye etki etme potansiyeli barındıran bu kesişimleri şimdi değilse ne zaman konuşacağız?

Neden böyle bir yazı dizisi?

Bu yazı dizisiyle, araştırmamı yeniden ziyaret edip Alevi ve LGBTİ+ dünyaları arasında bağlantı ve diyalog kurma çabalarını sürdürmek istiyorum. Mücadeleler, alanlar, kimlikler arasında örülebilecek eleştirel-politik dayanışmaları ararken, incelikli, ilişkisel, ortak bağlam ve zeminler ile daha keskin siyasi yanıtların peşindeyim.

Bu dizide sizi şu soruları benimle düşünmeye davet ediyorum: Türkiye’deki ötekiler arasında oluşmayı bekleyen olası siyasi müzakereler ve dayanışma biçimlerini harekete geçirmenin yolları neler olabilir? Kesişimsel aktivizm, hareketler arası politikalar, ittifak/dayanışma politikaları gibi kavramlarla tarif edilen, LGBTİ+ ve Alevi hareketlerinin 90’lı yılların başlarından alışık olduğu, dışa açık politik kültür ve pratikleri günümüze geri çağırmak mümkün mü?

Bu sorulara yanıt ararken, inançsal, etnik ve siyasi bağlılıkların kurumsallaşması ve heteronormatif örüntülerine ilişkin karşılaştırmalı bir anlayışla hareket etmeyi amaçlıyorum. Bu sayede, "iyi azınlık", "aile/akrabalık" ve "hoşgörülü toplum" kavramları ile bunları çevreleyen anlatıların doğasında yer alan politik ve teorik sessizlikler eleştirel bir şekilde yeniden değerlendirilebilir.  Eleştirel ama geleceğe, yeni ufuklara dair üretken olmasını umduğum bu yazı dizisinde Alevi ve LGBTİ+’lar arasındaki olası toplumsal ve siyasi dayanışmaları düşünmemize yardımcı olabilecek bazı potansiyelleri işleyeceğim.

Bir sonraki yazıda, farklı ötekileştirme ve ayrımcılık pratikleriyle karşılaşan Alevi ve LGBTİ+’ların paylaştığı bir itham olarak “cinsel sapkınlığı” konu edineceğim. Günlük/tarihsel baskı deneyimlerini belirleyen cinsellik temelli bu ithamlardan dolayı, Türkiye’de farklı düzlemlerde örgütlü hak ve özgürlük mücadelelerini sürdüren bu iki politik grup/kimlik/varoluş arasında kurulmayı bekleyen dayanışma imkanlarını tahayyül edeceğim. 

Böyle bir dayanışma senaryosunun her iki tarafla organik bağları olan LGBTİ+ Alevilerin katılımı ile çok olası olduğunu düşünüyorum. Yani elimizdeki en güçlü potansiyellerden biri insan kaynağı. Buradan hareketle Türkiye'de aynı anda Alevi ve LGBTİ+ olmanın nasıl bir anlam ifade ettiğini ve dolayısıyla kişilerin deneyimlerini duymamız gerekiyor. Üçüncü yazıda, Alevi “azınlık” aidiyetiyle ilişkili olarak cinselliğin ve cinsel çeşitliliğin rolünü ön plana çıkarmaya çalışacağım. Tezim esnasında görüştüğüm İstanbul’daki LGBTİ+ Alevilerin, Alevilik anlayışlarının ve bunun etrafında biçimlenen Alevi olma deneyimlerinin cinsel pratiklerini nasıl etkilediğini paylaşacağım. Cinsellik hallerinin, cinsel karşılaşmaların farklı dayanışma olasılıklarına dair bize ne söylediğine yer vereceğim.

Dördüncü yazıda, Alevi toplumlarında istikrarlı bir ahlaki sistem için temel ilke olarak kabul edilen ve Hacı Bektaşi Veli’ye atfedilen “eline, beline, diline sahip ol” prensibini ele alıp bu teolojik referansın LGBTİ+ Aleviler tarafından nasıl içselleştirildiğini ve bu anlamlandırmaların dayanışmaya etkisini sorgulayacağım. Ayrıca bu yazıda, “genel ahlaka” ters, ona meydan okuyan “açılma” pratiğini Alevilere genişletecek, ortak dolaptan çıkma deneyimlerinin olası toplumsal-siyasi dayanışmalar çerçevesinde bize ne söylediğini tartışmaya açacağım.

Beşinci yazıda, herkesin cinsiyetsiz birer “can” olarak kabul edildiği Alevi inancına bağlı kişilerin geniş ve çeşitli cinsel kültürlerle nasıl kucaklaştıklarını anlamaya çalışacağım. Bu bölümde şöyle sorular karşımıza çıkacak: Can söylemi ötekilerin mücadelesinin bir parçası olabilir mi? Bu söylemin barındırdığı açıklıklar neler? Can söylemini queer bir bakış açısıyla yeniden düşünmenin yaratacağı imkanlar neler olabilir? Eğer can söylemi ikili kadın/erkek kalıplarının ve cinsiyet kimliğine dayalı eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasını amaçlıyor veya en azından bunu öğütlüyorsa, bu söylemin pratikte, Alevi sosyolojisinde karşılığını anlamanın önemli olduğunu düşünüyorum. Bunun için başvurmamız gereken en önemli potansiyel kaynaklardan biri bu sorularla yıllardır içli dışlı olan Alevi kadın hareketi ve feminist mücadelesidir. Onlara kulak vereceğim.

Son yazıda, sadece belirli kimlik grupları için sivil haklar talep etmenin ötesinde her türden baskıcı ve asimilasyoncu güç-iktidar ilişkilerine karşı ilkeli mücadelelerin nasıl örülebileceğine dair naçizane birkaç kelamda bulunacağım. “Ötekilerin dayanışması” ve “yeni ufuklarla” neyi kastettiğime ve hali hazırda elimizde ne gibi güçlendirici örnekler olduğuna dair küçük bir hafıza yoklaması yapacağım. Bu yazı dizisini takip ederken şu hap bilgileri, hatırlatmaları göz önünde bulundurmanızı rica ediyorum.

*Bu yazı dizisi teolojik bir olgu/gelenek olarak Aleviliği değil, sosyolojik bir olgu olarak Alevileri ve daha özelde LGBTİ+ Alevileri odağına alıyor.

*Yazı dizisi boyunca kullanacağım Alevilik, nominal, görece yalın/kültürel bir Aleviliği imliyor. Bununla birlikte Türkiye’de tek tip bir Aleviliğin yaşanmadığını, bölgesel, dilsel, etnik farklılıklar barındıran Alevilik(ler) olduğunun farkındayım.

*Ben yalnızca inanç ve cinsellik düzlemlerinin kesiştiği yerde ilerledim. LGBTİ+ Alevilerin yaşamlarının örtüşen ve ayrılan taraflarını daha iyi yansıtabilecek sınıfsal farklılıkları ve benzerlikleri burada ele almıyorum. Sınıfsal incelemelerin baskı ve ayrıcalığın iç içe, karmaşık doğasını irdelemede bize çok yardımcı olacağını ise biliyorum.

*Alevilik/Aleviler ve LGBTİ+/queer dünyaları ve literatürleri derya deniz! Bu iki dünyayı birbiriyle konuşturmaya çalışan metinlerimi her iki alan içinden, dengeli bir şekilde kurmaya çalışsam da günün sonunda, seçici okumalar/alıntılar yaptığımı söylemek durumundayım. Konunun benim gözden kaçırdığım, eksik bıraktığım taraflarının başka araştırmalar vasıtasıyla çalışılmasını temenni ediyorum. Birlikte öğreneceğimiz çok şey var!

*Tez araştırmalarım sırasında görüştüğüm bazı Alevi LGBTİ+’lar ile yeniden iletişim kurup bu yazı dizisiyle ilgili bilgi verdim. Anlatılarını kullanmak için izin aldım. İstekleri üzerine ikisinin gerçek adını (Özgür&Çiğdem), diğerleri içinse takma ad (Bozkır&Erdem&Melis) kullanıyorum. Kişilerin Alevilik anlayışlarının (ya da onu anlatış biçimlerinin) ve cinsiyet kimliği ile cinsel yönelimlerinin/beyanlarının yıllar içinde değişmiş olabileceğini göz önünde bulundurarak metinler içinde her biri için “LGBTİ+ Alevi” şemsiye terimini kullanıyorum.

İnançlı, inançsız, Aleviliği kültürel olarak sahiplenen, ona politik olarak arka çıkan, onu queer’liği ile performe eden, cinsel spektrumun ve pratikler yelpazesinin hemen her yerinde arz-ı endam eden Alevi ve LGBTİ+ bedenler var. “Öteki” LGBTİ+’ların deneyimlediği hikayelerin bize bu coğrafyadaki dayanışma imkanlarına, olasılıklarına, yeni ufuklara dair söyleyeceği, -hiç değilse hatırlatacağı- şeyler var.[1]

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.



[1] Bu yazı dizisine ilham olan yüksek lisans tez araştırmalarım sırasında görüştüğüm tüm Alevi LGBTİ+’lara zaman ve enerjileri için bir kez daha gönülden teşekkür ederim. Onların hikayelerinden çok şey öğrendim. 6 yazılık bu diziye alan açan Kaos GL’ye, her aşamada yanımda olup metinleri düzenleyen, her daim cömert, destekçi canım arkadaşım Sevgi Yağmur Bulut’a çok teşekkür ederim. Aleviliğe dair bildiklerini benden esirgemeyen sevgili Ceren Ataş’a ve İngilizce’den çevirdiğim bölümleri gözden geçiren sevgili Enis Demirer’e teşekkür ederim.


Etiketler: yaşam, din/inanç
İstihdam