27/11/2020 | Yazar: Anjelik Kelavgil

Gericiliğe çanak tutarak alternatif olunamayacağını görmeniz dileğiyle. Biz haklarımızı alırsak, işte o gün memleket kurtulur, bir düşünün derim.

İnce İnce Muharrem İnce Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Sağ popülizmin girdiği sonsuz türbülans o kadar şiddetli ki, bu büyük tarihi sarsıntı hangi renkten olursa olsun maskeleri düşürüyor, malumu ilam ediyor ve halı altına süpürülmüş gerçekleri de gün yüzüne çıkarıyor. İyi de oluyor, sağ popülizm ve ittifaklarının maskeleri düştükçe insan hakları mücadelesi de sırtındaki kamburlardan bir bir kurtulmuş oluyor.

Bugün tüm dünyada demokrasiden yana olanları anlamanın alametifarikası LGBTİ+’lara yaklaşımda gizli. Popülizmden sağa kayarak medet umanları da ezcümle demokrasi karşıtlarını da bu lubunya turnusol sayesinde ayırt edebiliyoruz şükür ki. Amerika’nın seçilmiş başkanına lubunyalar hakkında tweet attıran da CHP’ye trans hakları raporu yayınlatan da aslında bir yanıyla demokrasiden yana tavır alma gayesi olarak okunabilir. Hoş, bu sonuçlara giden yolun lubunyaların ısrarlı mücadelesinden geçtiği de bir gerçek. Var olsun Lubunyalar!

Türkiye açısından baktığımızda ise siyaseti ve demokrasiyi yanlış anlama eğilimi sağ popülizmin çözüldüğü şu dönemde kendini daha net hissettiriyor. En geri bilincin siyasi tezahüründe bir boşluk oluşmaya başlayınca, orada kazanlar fokur fokur kaynayınca fırsattan istifade etmeye çalışan bazı politik figürler de oy devşirecek yeni alan bulmanın heyecanıyla saçmalıyor. Sağ popülizmin LGBTİ+ karşıtı politikalarına selam çakmakta hiçbir beis görmeyen bu akıl, demokrasicilik oyununu sandıklara kaldırıp üstüne nefret yükleri yüklüyor. Kilitlerine kilit eklemek de kalemşörlerine düşüyor.

Kurumsallaşan LGBTİ+ karşıtlığı ve kadın düşmanlığını din, ahlak ve kutsal aile argümanlarıyla pekiştirerek ana akımlaştırmaya çalışan sağ popülizm, yarattığı puslu atmosferde alternatif iddiasındaki çoğu figürü de kendisine göre eğiyor ve büküyor. Bu figürler, sağ popülist dağılmadan sonraki koltuklarda parsel parsel yer kapabilmek adına kurucu babalığa soyunuyor, lise seviyesinde cis het erkeklikleriyle karizmatik lider olma umutlarını hayata geçiriyor. Sağ popülizmin demokrasiye ve dünyaya verdiği zararı es geçerek muhafazakâr çerçevede resim olmaya çalışıyorlar; bunları da sosyal demokratlık kisvesi altında kitlelere sunmaktan hiç çekinmiyorlar. Bugünün din, ahlak, kutsal aile metaforlarının yerine karikatürize edilmiş halk, vatan ve cumhuriyet metaforlarını yerleştiriyorlar. Sağ popülist iktidarların halkın en geri bilincini ana akımlaştırma çabalarına ortak olarak, kendi sosyal demokrat soslarına bulanmış yeni gerici argümanları bizlere yenilik diye sunmaya çalışıyorlar.

Muharrem İnce de bunlardan biri. Haşin erkek karizmasıyla halkını kucaklayan, adam kazandı sözleriyle siyaseti er meydanına çeviren, memleket hareketini cis het erkekliğin payeler dağıttığı bir alan olarak inşa eden ortalama bir siyasetçi. Bu ortalama siyasetçi, demokratik değerleri unutmuş Türkiye’de popülizme alternatif olma yarışında kendisini en popüler “adam” olarak görüyor. “Adam” olmasından ileri gelse gerek, ortaya koyduğu vaatler de demokrasiyi teknik bir ayrıntı olarak gördüğünü ortaya koyuyor. Bu teknik ayrıntının kapsamını da yine adamlar belirliyor, demokrasinin insan haklarıyla olan ilişkisini muğlaklaştırarak “bu ülkeye insan hakları gelecekse onu da biz getiririz” anlayışıyla bugünkü yönetişim sistemine uyumunu ortaya koyuyor. Rüştünü ispatlıyor.

Son günlerde gözden düşenlerin, izlenme kaygısı olanların, gündem olma arzusuyla yanıp tutuşanların gözde hedefi de lubunyalar. Lubunyalar olmadan gündem olamayan, izlenme rekorları kıramayan bu fobik cenahın lubunyalara olan ihtiyacı da toplumsal kabullenişin geldiği noktayı gösteriyor. Sonuçta nefret de kabulle başlar, yok sayma döneminin bittiği ve lubunyalara dair söz üretmeden yol alınamayacağını bu nefret tarikatı da çok net görüyor. Toplumun her zerresinde kendinden emareler bulabilen bu nefret tarikatı, kaybediyor. Kaybettikçe nefreti körüklüyor, nefreti körükledikçe daha çok kaybediyor.

İstediği gündemi bir türlü yaratamayan, adamlık rüzgarını efil efil estiremeyen Muharrem İnce de popüler olma arzusunu lubunyalara çatarak karşılamaya çalışanlardan biri. Lubunyalığı depolitize etmeye çalışan Bay İnce, CHP’nin 20 Kasım raporunu diline dolarken sağ popülist ağalarına rüştünü ispatlama çabasından öteye geçemiyor. Demokrasiyi insan hakları bağlamından koparıp fukaralığı az hissedilir kılmayı demokrasi diye bizlere sunan Bay İnce, lubunyaların politikliğinden de insan hakları mücadelesinden de oldukça rahatsız gördüğümüz üzere. “Memleketin bunca sorunu varken” lubunya haklarından söz edilmesi kendisini irrite etmiş, bilmukabele.

Memleketin bunca sorunu neden kaynaklanıyor peki Bay İnce? Salt ekonomik kriz midir siyasi krizin nedeni? Nepotizm, liyakatsızlık ve kutuplaştırma mı neden oluyor bu krizlere yalnızca? Krizi, sağ popülizmin tabanından oy devşirerek mi aşacaksınız? Alternatifiniz işsize iş, yoksula aşsa eğer; demokrasiyi nereye konumlandırıyorsunuz? İnsan hakları mücadelesinden arındırılmış bir demokrasi, yalnızca mevcut sistemde %50+1’i almaktan mı ibaret sizin için? Sahi, siz toplumun hangi kesimini temsil etmek için çabalıyorsunuz? Cishetler arası erkeklik yarışına çevirdiğiniz siyasi arena, çare olacak mı? Ben cevap vereyim, sizin yaşadığınız sendrom karşıtına dönüşme sendromudur; biriken toplumsal öfkenin gazını almaktan öteye gitmeyen bir durumdur yaşadığınız. Hedef kitleniz de lümpen cishetlerin erkeklik krizinden nemalanmak, üzücü açıkçası.

Türkiye’nin sağ popülist ve muhafazakâr türbülansta her açıdan kriz yaşamasının en önemli nedeni insan haklarını odağa alan bir anlayıştan ve AB tipi ortalama demokrasiden çok çok uzağa savrulmasından kaynaklanıyor. Hukuka güvenin yerle bir olduğu, adalet duygusunu mumla arar olduğumuz, hak ihlallerinin sıradanlaştığı, belirli tek şeyin belirsizlik olduğu ve erkekliğin şanına yaraşır bir yönetişimin tüm bu krizlerin ana nedeni olduğu ortada; ha bir de kapitalizmin makus talihi var ki orasını da belki Bay İnce açıklar. Tüm ülkenin bu krizden kurtulabilmesinin yolu da sağ popülizmle kirlenen havanın temizlenmesinden geçiyor. Ülkede yaşayan herkesin gelişkin bir demokrasiyle haklarına tam erişiminin sağlanabilmesi de Lubunyaları kapsayan bir demokrasi anlayışından geçiyor. Şimdi sırası mı dediğiniz lubunya hakları, tüm toplumun demokratik dönüşümünü ve gerici tıkanıklıklardan arınmasını beraberinde getiriyor. Eğer memleketi kurtarmak gibi bir hayaliniz var ise Bay İnce, evet lubunya haklarından başlayabilirsiniz ve şimdi tam sırası. Ama böyle bir hayaliniz yok, derdiniz özgeçmişinize T.C. Cumhurbaşkanı yazdırmaksa yalnızca, size Seren Serengil ve şürekasıyla mutluluklar.

Gericiliğe çanak tutarak alternatif olunamayacağını görmeniz dileğiyle. Biz haklarımızı alırsak, işte o gün memleket kurtulur, bir düşünün derim.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: insan hakları, yaşam, siyaset
İstihdam