26/07/2010 | Yazar: KAOS GL

Yakın zamanda Amerika’dan göçmüş biri olar

Yakın zamanda Amerika’dan göçmüş biri olarak, 27 Haziran Pazar günü Beyoğlu’nda çok dikkate değer olaylar ve imgelere şahit oldum. Tünel’de gökkuşağı bayraklarını sallayıp protesto pankartları taşıyan koca ve taşkın bir kalabalıkla karşılaştık. Karşımızda birden Onur Haftası 2010 İstanbul’un göstericileri belirdi. Pankartlar ve gökkuşağı renkleri tanıdıktı fakat bazı pankartlardaki sembollerin Türkçe olmadığını anladığım halde hangi dilde olduklarını çıkartamadım. Anlamadığım bu yazıların Kürtçe ve Ermenice olduğunu öğrendim. “Em li virin, Hînbıbın” ve “Buradayız alışın” sloganları ve aktivistlerin farklı iki konu -eşcinsel hakları ve süregelen Kürt sorunu- arasında kurdukları bağ çok ilgimi çekti. İlk başta birbiriyle çok da ilgili gözükmeyen tarihlerin ve sorunların arasında bağ kurma amacıyla, ben de memleketimin tarihine dair bazı düşünceler öne süreceğim.

Aklıma ilk olarak, Vatandaşlık Hakları Hareketi ve “Jim Crow” kanunlarına (güney eyaletlerde 1890’lardan 1960’ların ortalarına kadar süren sosyal, politik ve ekonomik ırksal hüküm sistemi) karşı mücadelenin başını çeken Martin Luther King, Jr. geldi. King’in en yakın danışmanlarından birini hatırlatmakta fayda var: Bayard Rustin. Rustin, ırklar arası eşitliği sağlamakta benzersiz bir rol üstlenmiş olsa da, unutulmuş bir figür. Pek çok nedenden ötürü Rustin çok önemli: Sonunda hareketin ana taktiğine dönüşen Mahatma Gandhi’nin şiddet dışı direniş fikrini, siyahi özgürlük mücadelesine uyarladı. King’in meşhur “Bir Rüyam Var” konuşmasını yaptığı ve sonrasında Jim Crow’un son kalıntılarının da çöktüğü 1963 yazında Washington’da gerçekleşen tarihi İş ve Özgürlük Yürüyüşü’nün ana organizatörüydü. Pek çok kişi King’i tanısa da, tahminimce belki bir o kadarı da Rustin’i tanımaz.

Bu kısa taslaktan iki soru çıkıyor: Rustin neden unutuldu? Ve tarihin bu sayfasının Taksim’de gördüğüm sloganlarla ne ilgisi var? İki sorunun cevabı aslında birbiriyle oldukça alakalı.

Cinsel sapkınlık
Rustin sosyalist ve pasifistti, aynı zamanda 1960’ların sonlarındaki Yeni Sol hareketlerinden önce bu tip radikal fikirleri dile getirmek henüz kabul edilmemişken Amerikan savaş makinesinin tutkulu bir karşıtıydı. Rustin İkinci Dünya Savaşı’nda mecburi askerliği reddettiği için 1943 ve 1946 yılları arasında, iki seneden fazla hapiste yattı. Fakat bu onun en belirgin hapsedilmesi değildi. 1953’te, Vatandaşlık Hakları Hareketi henüz şekillenirken Pasadena, Kaliforniya’da yerel polisin park edilmiş bir arabanın arka koltuğunda Rustin’i başka bir adamla cinsel ilişki halinde bulması üzerine “cinsel sapkınlıktan” tutuklandı. İşte bu olay Rustin’i Amerikan kamuoyu nezdinde tanımladı, bazı vatandaşlık hakları örgütleriyle arasının bozulmasına ve esasen Vatandaşlık Hakları Hareketi tarihinden silinmesine yol açtı.
Kısacası, eğer Bayard Rustin açıkça eşcinsel olmasaydı, siyahi tarihinin mabedinde ve uluslararası özgürlük mücadelesi tarihinde şöhreti olurdu.

1987’de ölümünden kısa bir süre önce Rustin “25-30 yıl önce Amerika’daki insan haklarının barometresi siyah halktı. Artık öyle değil. Şimdi insan hakları çerçevesinde insanların karakterini tanımlamanın barometresi artık kendini gey, homoseksüel ve lezbiyen olarak tanımlayanlar” demişti. Rustin’in, inanılmaz başarılarına rağmen, büyük ölçüde unutulmuş bir figür olması onun bu iddiasını doğrular gibi.

Eşcinsel haklarıyla ilgili tartışmalar elbette Türkiye ile sınırlı değil. Amerika’da Obama, seçim kampanyası boyunca eşcinsel grupları heyecanlandırıp onların güçlü desteğini kazandı. Eşcinsel cemiyeti, seçildiği takdirde onlar adına “hararetli bir taraftar” olacağına ikna etti. O yüzden Obama başkanlığa başlama töreninin geleneksel duasını gerçekleştirmek için Rahip Rick Warren’ı seçtiğinde pek çok eşcinsel, Warren’ın 2004’te hemcinsler arası evliliği ensest ve pedofiliye benzeten açıklamalarını hatırlayarak epey öfkelendi.

Obama’nın seçilmesinden beri Amerikan halkı sürekli olarak eşcinsel evliliği onaylamayı reddedip düzenli olarak, yakın zamanda da güya “ilerici” Kaliforniya ve Maine eyaletlerindeki oylamalarda, buna karşı oy kullanıyor. Taksim’de yürüyüşü izleyenlerin surat ifadelerinden anladığım kadarıyla bu tip yasaların geçmesi Türkiye’de de epey zaman alacak.

Çeviren: Irmak Ertuna-Howison

*Binghamton Üni., Sosyoloji

Etiketler: insan hakları
nefret