02/05/2014 | Yazar: Yıldırım Türker

"Orada burada din ve ahlak sohbetleriyle puan toplayacağını sananların da takkelerini önlerine koymaları gerekiyor."

Orada burada din ve ahlak sohbetleriyle puan toplayacağını sananların da takkelerini önlerine koymaları gerekiyor. HDP-BDP siyaseti Kürt siyasetini bugünlere taşıyan gerçek sekülerlik geleneğine sıkı sıkıya sarılmalıdır. Ufuk oradan görünüyor ancak. Benim inancım budur.
 
Hollywood’un son beş yıl içinde Hıristiyan inancını yücelten 26 film ürettiğinden hareketle inançlı seyircinin keşfi üstüne şu aralar isteyen yüzlerce makale okuyabilir.  Kimi ticaret ehli, sözgelimi Sony firmasının yetkilisi, Hollywood’un yıllardır görmezden geldiği, inanç temelli film seyretmekten hoşlanan kesimlerden dem vuruyor. Bir özden. Amerika’nın ruhundan. Çoğunluktan.  Ailenin önemini vurgulayıp ailecek seyredilebilecek ‘ahlakı bütün’ filmlerin gerekliliği üstüne kuran da var Hollywood’un bu ticari atağını.  Küçücük bütçelerle çekiliverip beklenmedik gişe rekorlarına imza atan bu yeni kuşak filmler herkesin iştahını kabartıyor elbet.
 
Dünyanın hemen her köşesinde altına sığınıverilen bir devasa şemsiye olarak muhafazakarlaşma, dini ve ailevi değerlerin yeniden keşfi meselesi üstüne düşünmek ve pozisyon almak, kanımca hayatidir.
 
Tam da şimdi üstelik.
 
Memleketimizde Kutlu Doğum haftası keşfinin başarı tescilinden hemen sonra.
 
Gözü dönmüş Kemalistlerin, siyasi İslamın yükselişi karşısında panik halinde ‘aslında gerçek müslüman biziz’ çığlıklarıyla hadis yorumu tartışmalarına girmesi, gördüğümüz gibi hiçbir sonuç almadı.
 
İslamın hak ettiği yere ve yoruma oturtulması misyonu, milli gömlek erbabı tarafından becerilemedi.
 
En iyi müslüman kazansın sloganını hatırlatan platformlarla halkın teveccühüne mazhar olamadı TC’nin devlet laisizmi.
 
Halka dönmek, çoğunluğun yüreğine hitap edebilmek ve benzeri çağrılarla dini hassasiyet bayrağı açanlar, kanımca bize ufuk olabilecek bir siyaseti temsil etmiyor.
 
Halkın, karakter analizcisi suç uzmanları tarafından mütemadiyen profilinin çıkarılıp ona ulaşabilecek, AKP’nin ‘başarısı’ ile tartılabilecek bir dil arayışı fuzulidir.
 
AKP’nin başarısı, dindar halkıyla dinibütün bir dil kurmak ve onun bağrına bir hançer gibi saplanmak değildir. Öncelikle Erdoğan’ın başarısı, bu topraklarda yaşayan bütün halkların gündemini ve söylem akışını gasp edebilmekte yatar. Twitter kullanıcılarının anlayacağı dille, ülkenin ‘taymraynını’ her dem işgal edip yönlendirebilme yeteneğinden söz ediyoruz.
 
28 Şubat zulmünden jilet gibi çıkıp bütün toplumun sıvasını İslam’la karıp, karşısındaki bütün siyaset odaklarını kendi pragmatik İslam diliyle tartıya davet edip sonuç alabilmesinin ardında gerçek bir siyaset dehası var.
 
Halkın İslami ve milli hassasiyetlerinin çıtasını da yükseltmiştir, zatıalileri.
 
Başbakan Erdoğan’ın yıllar önce Trabzon’daki bir linç girişimi sonrası demecini asla unutmamalı, ne kendisine, ne yandaşlarına unutturmalıyız, demiştik. Haydi, hatırlayalım: “Özgürlükler ve demokrasi kimsenin kötüye kullanamayacakları kadar yüce ve evrensel değerlerdir. Trabzon’da olan olaylarda, tabii ki halkımızın hassasiyeti çok ama çok önemli. Halkımızın bu hassasiyetlerini göz önünde bulundurarak herkes kendi tavrını belirlemelidir ve halkımızın bu milli hassasiyetlerine dokunulduğu zaman, şüphesiz ki bunun tepkisi farklı olacaktır” diye başlayan demecini. Özgürlükleri ve demokrasiyi kötüye kullandığı söylenen taraf, linçten kurtarılan gençlerdi. Onlar bildiri dağıtma hakkını kullanarak bu affedilmez suçu işlemişti anlaşılan. Oysa bildiri dağıtmak, suç değildir. Halkımın hassasiyetine dokunursan işte böyle olursun, anlamına gelen gözdağı yeterince açıktı.
 
Şimdi siyasete başlarken hangimiz dini inançlar konusunda kılıfsız söz üretebiliriz? Erdoğan son konuşmasında açıkça Müslümana zulmedenler olarak belirliyor, rakiplerini.
 
Altan Tan’ın HDP’yi ‘marjinal’ ilan eden çıkışı, sadece BDP’nin muhafazakar temsiliyeti açısından değil, demokrasi tanımı ve AKP’nin halkın profil analizinin tescili anlamında da fevkalade sorunludur. 
 
Kürt siyasi hareketi ‘marj’lardan beslenen, kapitalizmin merkezkaçından çeperlere savrulmuş olanlarla beslenip güçlenen bir hareket olmaya niyetli değil midir? Nüfusu yüzlerle tartılan Süryani temsiliyetine imkan tanıyan bir hareket, marjinal kelimesini kullanırken biraz düşünmez mi?      
 
Orada burada din ve ahlak sohbetleriyle puan toplayacağını sananların da takkelerini önlerine koymaları gerekiyor.
 
HDP-BDP siyaseti Kürt siyasetini bugünlere taşıyan gerçek sekülerlik geleneğine sıkı sıkıya sarılmalıdır. Ufuk oradan görünüyor ancak. Benim inancım budur. 

Etiketler: yaşam, siyaset
nefret