14/11/2023 | Yazar: Sa Bahattin

Özgürlüğün de tıpkı mutluluk gibi abartıldığını, en çok ona ‘sahip çıkmak isteyenler’ tarafından hapsedildiğini, anlamının daraltıldığını ve daha da kötüsü metalaştırıldığını” söylesem, herhalde beni cimciklemek istersiniz

İstemiyor değilim Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Görsel: ahoraeducacion.com

Bazı insanlar, bir kişinin “istediği her şeyi” yapabileceğini sanırlar. Özellikle son zamanlarda çığırından çıkan ‘kişisel olumlama’ modasının tuhaf bir yansıması bu. Açıkçası bu yaklaşım bana sağlamcı ve üstenci gelmektedir. Afrika’da çölün ortasında yoksul bir ailede doğmuş bir ergenin isterse doyabileceğini ya da elleri kontrolsüzce titreyen bir parkinson hastasının isterse cerrah olabileceğini ima eder çünkü. Hem de gerçekleşmeyen tüm dileklerden sadece şahsı sorumlu tutarak: Sırf ‘yeterince istemediği’ için!

Yapmak

Hayal etmekle gerçekleştirmek arasında sapmaz bir nedensellik kurarak “iste ve yap” mottosunu ortalığa saçanlar, çevrelerindeki kişilere ‘güç’ verdiklerini zannediyor olabilirler. Onları sanrılarıyla (ve küstahlıklarıyla) baş başa bırakıyorum. Ama sizi bırakmam. Çünkü böyle cümleler duyduğunuzda düşler ve olgular arasında bir fark olduğunu hatırlamanızı isterim. Örneğin; bir kişi hayallerinde kanatsız ve çıplak uçabilir. Oysa gerçekte, böyle uçabilmesi için ya yüksek bir yerden atlaması (buna düşmek de diyebiliriz) ya da özel bir aletle donanmış olması gerekir. Bu kadar basit yani. Hayallerin neredeyse bir sınırı yokken, gerçekler doğa kanunlarına uymak zorundadır.

Homo’ların homo’su

Bana sorarsanız, hayalle gerçeği harmanlayan bu söylemler Homo sapiens’in* hâlâ kendi sınır ve yeteneklerini tam anlamamasından, daha doğrusu ‘kendi kendine yetememe’ gerçeğini kabul edememesinden kaynaklanmaktadır. Nitekim, topraktan kopup gök yüzüne talip olan** bu cılız hayvan; varlığını devam ettirmek için nefes almak, uyumak, acıkmak, yemek yemek, osurmak, sıçmak, saldırmak, kaçmak ve şehvet duygusunun esiri olup kendinden geçmek zorundadır. Tam da bu ‘zorunluluk’larından utandığından sanki, maddeselliğe ısrarla sırtını çevirip hayaller dünyasında yaşamayı yeğler. İşte bu nedenle, biz cici kuyruksuz maymunlara kendi soyumuzun önemli üyelerinden birinin (Spinoza’nın***) sözlerini hatırlatmak ve bu konuda tekrar düşünmeyi tetiklemek istiyorum: “insanların, istenç ya da irade özgürlüğü olarak gördükleri şey, aslında nedenler hakkındaki bilgisizlikten ve peşinen verilen yargılardan kaynaklanmaktadır”****.

Bitsin bu geveleme

‘E tamam, insan öyle böyle de bunları nereye bağlayacaksın, merak ediyorum’ diye sabırsızlanmaya başladıysanız, haklısınız. Lafı daha fazla uzatmadan ağzımdaki baklayı çıkarıyorum: Efendim, son zamanlarda etrafımda bazı insanlar beni yaşadığım şehir üzerinden suçlayıp “oradan gitmem gerektiği”ni ısrarla ifade etmeye ve bu durumu neredeyse bir kusur gibi hissettirmeye başladılar. Kanımca bu insanlar, burada yaşamanın salt benim isteğimle ilgili olduğunu, arzu edersem dünyanın herhangi bir yerinde hemen bir iş bulabileceğimi, sırf yeterince istemiyorum diye burada ‘sıkışıp kaldığımı’ zannediyorlar. Halbuki bana göre ben; kişisel tarihimin, şahsi yetenek ve yeteneksizliklerimin, kişiliğimin, duygularımın, yani varoluşsal sınırlarımın doğal bir sonucunu yaşıyorum. Hepsi bu.

Kafa karıştırmak gibi olmasın…

Şimdi böyle yazdım diye ‘istencin gücü’ne inanmadığımı ya da gayreti, çabayı, mücadeleyi anlamsız bulduğumu düşünebilirsiniz. Belki de “gerçek” bu, ama (korkmayın) ben öyle düşünmüyorum. Maalesef ki insanın özgür irade yanılsamasının çok güçlü olduğunun farkındayım. Varlığını böylesi bir güçle hissettiren bu iradenin (yanılsama olma ihtimaline karşın) gözden gelinemez olduğunu kabul ediyor, onu yok saymayı gerçeğe sırt çevirmek olarak değerlendiriyorum. Dolayısıyla evet; çabaya, mücadeleye, gayrete ve kendini yetiştirmeye inanıyorum. Buna rağmen, kişinin özgür iradesinin o kişinin sahip olduğu diğer özelliklerden bağımsız olmadığını; yani bir bireyin isteyeceklerinin de istedikten sonra yapabileceklerinin de belirli sınırları olduğunu iddia ediyorum.

Sensin özgür!

Bu açıdan bakıldığında, lafı evirip çevirip ‘her istediğini de yapamazsın canım’a getirdiğimi görebilirsiniz. Bununla yetinmeyip üstüne bir de özgürlüğün de tıpkı mutluluk gibi abartıldığını, en çok ona ‘sahip çıkmak isteyenler’ tarafından hapsedildiğini, anlamının daraltıldığını ve daha da kötüsü metalaştırıldığını” söylesem, herhalde beni cimciklemek istersiniz. Ama yapacak bir şey yok. Durum bu. Özgürlük ve mutluluk hayalleri kuran birçok kişinin ne istediklerini tam olarak bilmediklerini, başkalarınca kendilerine sunulmuş soyut bir arzuya kurban gittiklerini, bu ‘farazi’ kelimelerle kendilerini bir boşluk içinde savurduklarını düşünüyorum.  

‘Kem küm’ ile ‘eyvah’ arasında

Evet, bu ülkede LGBTİ+ kimliğinde doğmak, ‘kem küm’ bir şehirde büyümek ve sonra kendini ‘eyvah’ bir şehirde bulmak harika bir deneyim değil. Ben de “Ahh ne güzel yer!” dediğim bir şehirde yaşamak isterdim tabii ki. Ama sonuçta ben de ‘nefes alan, uyuyan, acıkan, yemek yiyen, korkan, osuran, sıçan, şehvetten gözü dönen’ bir bireyim sadece. Sınırlarım, sanrılarım, becerilerim ve hatalarım var. Öte yandan, hayatın ‘çözülmesi gereken sorunlar silsilesi’ olduğu gerçeğini göz önünde bulundurduğumda, yaşadığım şeyin çok da özel olmadığını düşünüyorum. ‘Benim de payıma böyle sorunlar düştü’ diye bakıyorum olaya. Bu zıkkımlar sayesinde kendi başıma olabilmeyi ve hatta bu durumdan keyif alabilmeyi öğrenmek zorunda kaldım sonuçta. Başka ne yapabilirdim ki?

Hepinize esenlik, sabır ve hoşgörü dolu günler dilerim.

Dayanışmayla,

Not: Yazının başlangıçtaki karmaşık yapısından, akıcı ve anlaşılır bir hale gelmesine katkıda bulunan değerli arkadaşlarım Onur Köybaşı ve Ferda'ya içten teşekkürlerimi sunarım.

*Türümüzün, bilimsel literatürde kullanılan Latince ismi. Homo ‘insan’ anlamına gelirken, sapiens, ‘bilen’ veya ‘akıllı’ anlamında kullanılmaktadır.

 **İsmail Gezgin’in “Homo narrans: İnsan niçin anlatır” kitabından esinlenerek yazılmış bir tanımlama.

***Brauch Spinoza, 1632-1677 yılları arasında Hollanda’da yaşamış, Yahudi kökenli cam ustası ve filozof. Özgür iradenin olmadığı fikrine oldukça yakındır. Ayrıca, evrenin bütünsel olarak bir Tanrı olduğunu iddia etmesi nedeniyle panteist bir düşünür olarak da değerlendirilmektedir.

****Özgürlük Problemi, Spinoza ve Kant, Seyfettin Coşkun, 2016.

***** KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.



Etiketler: yaşam
2024