22/05/2023 | Yazar: Aslı Ceren Aslan

Dünyanın neresinde olursa olsun heteroseksist sistemin gölgesi üzerimizde... Nihayet konfora kavuştuğunuzu düşündüğünüz an ise o gölgenin üstünüze çökmesi anlamına geliyor.

İsveç’te Pride deneyimi: Geleceğe dair endişeli bir kutlama Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Bulunduğum şehrin alışveriş dükkanlarının önünden geçiyorum. Aydınlatma ürünlerinin satıldığı bir mağazada gökkuşağının her renginin sıralandığı masa lambalarının ardından Türkiye’de birbirinden alakasız her türlü ürünün satıldığı eskilerin bir milyoncusu dükkanların daha kurumsallaşmış bir hali olan dükkanda Pride temalı ürünlere rastlıyorum. Bulunduğum cadde ise sonuna kadar gökkuşağı bayrakları ile bezeli durumda, caddenin sonundaki kilisenin önündeki direkte koskocaman bir gökkuşağı bayrağı salınıyor. Okul, belediye binası, polis karakolu, sanat galerileri, kısacası resmi ve resmi olmayan her kurumun önünde de aynı durum söz konusu.

Bu durumla ilk karşılaşmam Mayıs ayının başlarında oluyor. İsveç’teki ilk Pride’ım yaklaşırken... Polis ve sağcı popülist çetelerin saldırı ve tehditlerinin olmadığı ilk Pride’ımın öngünlerinde... Türkiye’de geçirdiğim sayısız Pride Haftası adrenalinin ardından ilk defa böyle bir tablo ile karşı karşıyayım. Geçtiğimiz sene Tiflis’te katıldığım Bölgesel Onur Konferansı’nda konuşmacı olarak yer alan Ermenistan Pen üyesi Armen Ohanyan’ın sözleri kulağımda yankılanıyor: “San Francisco’da katıldığım Pride inanılmazdı. Doğum günü kutlaması gibiydi benim için. Polis ya da çete saldırısı yoktu, miting değildi, protesto hiç değil. Sadece kutlama, inanabiliyor musunuz?”

Armen, San Francisco’da katıldığı Pride kutlamasını tarif ederken “Doğum günüm gibiydi” demişti. Sanırım ben de İsveç’in Växjö şehrinde katıldığım ilk Pride’ımı bundan daha iyi tarif edemem. Nitekim 13 Mayıs günü gerçekleşen Pride yürüyüşü sırasında binlerce insanın katılımı, yürüyüşe katılmayanların ise alkışlarla yürüyüşü desteklemesi, hiçbir şiddet ve baskı eğiliminin olmadığı bir ortamda olmak, kısacası sadece var oluşumuzu kutlamanın bende de uyandırdığı his kesinlikle buydu.

Bu yazıya İsveç’te geçirdiğim bu güzel Pride deneyiminin bende uyandırdığı duyguları daha da ayrıntılandırarak devam etmek isterdim. Çünkü olumlu şeyler yaşamaya, duymaya, okumaya ihtiyacımızın gerçekten çok fazla olduğu günlerdeyiz.

Ancak yaşadığımız dünyanın içerisinde olduğu siyasal iklim ne yazık ki buna izin vermiyor. Sağ popülist siyasetin küresel bir şekilde yükselişte olduğu günlerdeyiz. Farklı coğrafyalarda farklı çelişkilerden beslenerek kendini yükselten bu siyasetin ürettiği politikalarda, homofobi ve transfobi temel noktalardan biri.

İsveç’te yükselen sağ popülizmin LGBTİ+’lara yansıması

Türkiye’de 14 Mayıs seçimlerinin yankılarının sürdüğü, cumhurbaşkanlığı seçiminin 28 Mayıs’ta gerçekleşmek üzere ikinci tura kaldığı ancak parlamentoda sağcı partilerin önemli bir yer kapladığı günlerdeyiz. Çok değil, bundan 9 ay kadar önce, 11 Eylül 2022’de İsveç’te de genel seçimler gerçekleştirildi ve bu seçimlerin sonucunda sağ partilerin oluşturduğu koalisyon kazandı. Geçmişi neo-Nazi geleneğiyle bağlantılı olan İsveç Demokratları (Sverigedemokraterna)’nın genel seçimlerde ikinci en yüksek oyu alarak parlamentoda önemli bir yer edinmesinin göçmen karşıtı propagandalarının İsveç toplumunda karşılık bulması ile ilişkisi birçok yazıda konu alındı.

İsveç Demokratları sadece göçmen karşıtlığı ile değil, homofobik ve transfobik açıklamalarıyla da gündemde. Sağ popülist siyasetin kendini kutuplaştırma ve nefret politikaları ile beslediğini düşündüğümüzde bu durum sürpriz değil elbette ki.

İsveç’te Genel Seçimler öncesinde hazırlamış olduğu programında göçmen karşıtlığını her haliyle ortaya koyan İsveç Demokratları, LGBTİ+ mültecilere “sığınma için kendi nedenlerini yaratan kişiler” söylemini kullanarak iltica şartlarının sıkılaştırılması gerektiğini belirtmişti.

Genel Seçimler’in yaklaşık bir ay sonrasında, 14 Ekim 2022 tarihinde ise Tidö Anlaşması ile kabine ve başbakan ataması yapılarak parlamento oluşturuldu. Tidö Anlaşması’nda göçe ve mülteci-göçmenlere dönük sıkılaştırma politikaları öne çıkıyor. Buna göre, bir mülteciyi evinizde misafir ettiğinizde, İsveç’te nüfus kaydının bulunup bulunmadığına dikkat etmeniz gerekiyor! Nüfus kayıt yasasını ihlal edenlerin ise ilgili birimlere iletilmesi gerekiyor. Ayrıca kimlik kontrolleri de “dahili sınır kontrolü” kapsamında daha sıkı hale getirilecek.

Bu anlaşma mülteci LGBTİ+ organizasyonu olan Rainbow Refugees Sweden (RFSL) tarafından tepkiyle karşılandı. RFSL, 19 Ekim 2022’de yaptığı bir açıklama ile “Tidö Anlaşması LGBTQ hareketini bölmeye çalışıyor” dedi.

Yukarıda bahsettiğimiz nüfus kaydının ev sahiplerince kontrol edilmesine ilişkin “Düşünün: Bir LGBTQI mültecinin evinizi ziyaret etmesiyle kolayca şikayet edilebilirsiniz. İstenmeyen muhalifler aradıkları için bu tür praksislerin baskıcı rejimlerde yaygın olduğunu belirtmeye gerek yok” ifadelerini kullanan RFSL, sıkılaştırılacak kimlik kontrollerine ilişkin ise şu şekilde bir açıklama yaptı:

“Polis, siyahları ve ‘şüpheli’ görünen diğer kişileri durdurmakta, telefonlarını karıştırmakta ve DNA örnekleri almakta özgür olacak. İşte bu noktada yeni ‘ahlak’ yazımı devreye giriyor. ‘Mülteciler gerçekten de olması gerektiği gibi mi yaşıyorlar?’ Üyelerimiz artık polisin cep telefonunda karşı cinsten birinin resmini bulacağından veya LGBTQI topluluğundan insanların da çocuk sahibi olabileceğini keşfedeceklerinden korkmak zorunda kalacaklar: ‘o gerçekten bir lezbiyen değildi, tohumlamadan çocukları oldu’. O zaman oturma izni iptal edilebilir!”

RFSL’nin mevzu bahis açıklamasına attığı başlık olan “Tidö Anlaşması LGBTQ hareketini bölmeye çalışıyor” cümlesine gelecek olursak... Mülteci LGBTİ+’ların haklarını kısıtlayan hükümetin mecliste bakanlığa getirdiği 2-3 beyaz eşcinsel erkek ile “LGBTİ+ duyarlılığı”ndan gurur duyduğunu dile getiren RFSL, “LGBTQI hareketini desteklemek için sembolik bir jest yapmak, ancak aslında LGBTQI kişilerin koşullarını kötüleştirecek şekilde umursamamak veya hareket etmemeye ‘pembe yıkama’ diyoruz. Belki de bu hükümet, Batı'da bizim üstün olduğumuza ve LGBTQI'leri hoşgörüsüz Müslümanlardan/Siyahlardan kurtarmamız gerektiğine dair yanlış bir inanç olan ‘eşcinselliği’ destekliyor” ifadelerini kullandı.

RFSL’nin Tidö anlaşmasına karşı yapmış olduğu açıklama, Batı’da mülteci LGBTİ+ olmanın ne anlama geldiğini netlikle ortaya koyuyor. Kutuplaştırma ve nefret politikalarını mülteciler üzerinden tüm gayretiyle harekete geçiren hükümetteki sağ popülist partiler, bunun bir parçası olarak bulundukları ülkelerden ötekileştirildikleri kimlikleri ve yönelimleri ile ayrılmak zorunda kalanları da hedef alıyor. Tidö Anlaşması İsveç’in sosyal demokrasiyi, yurttaş haklarını, cinsiyet eşitliğini, sosyal politikaları ve çok kültürlülüğü esas alarak oluşturduğu devlet modellemesinin havaya uçurulması anlamına geliyor.

Drag sanatçılar hedef tahtasında!

Şimdi daha yakın zamanda olan bir tartışmaya gelelim. Bildiğimiz gibi 17 Mayıs günü, Uluslararası Homofobi, Transfobi ve Bifobi Karşıtı günüydü. Uluslararası olarak LGBTİ+ hareketlerinin eşit haklar için mücadelesinin temsiliyetini taşıyan 17 Mayıs’a günler kala İsveç’te drag sanatçılara yönelik nefret kampanyaları yeni bir ivme kazandı.

Yıllardır şehir kütüphanelerinde çocuklara “birbirlerinden korkmadan, birlikte neşe ve sihir yaratma” mottosuyla okudukları peri masalı etkinlikleri ile bilinen Miss Shameless ve Lady Busty isimli drag sanatçılar, çocukların büyüdüklerinde kendileri olmalarının yolunu açmaya çalışıyorlar.

Drag sanatçıların yaptıkları bu etkinlik İsveç Demokratları’nın hedef noktasında oldu.  Bu nefret kampanyasının çıkış noktasında, trans kadınların peri masallarını “cinselleştirilmiş” bir şekilde okumaları iddiası bulunuyor. Masalları nasıl “cinselleştirdikleri”ne dair örnekler sunulmaması ise etkinliği gerçekleştirenlerin sırf varoluşları, yani trans kadın kimlikleri ile  etkinliği cinselleştirdiği algısını ortaya koyuyor. Yani İsveç Demokratları için trans kadınların yaptığı herhangi bir etkinlik “cinselleştirilmiş” ve bu nedenle onlara göre çocukların ahlak yapısını bozan bir yerde duruyor.

Nitekim transfobilerini “çocukları korumak” mesajıyla sunan İsveç Demokratları, Sonbahar 2022’de ise yürüttükleri kampanyalarında, drag queen masal okuma etkinliklerini pedofili ile ilişkilendirmeye çalışmak amacıyla “cinselleştirme” iddiasını merkezine koymuştu.

İsveç’te LGBTİ+ hareketinin kendini toplumun bir parçası olarak ilan etme yönündeki başarılı adımlarına karşı İsveç Demokratları’nın LGBTİ+’lara dönük nefret politikalarındaki bu ivmelenmeyi sempatizanlarını bir araya getirmek için de ele aldığını söyleyebiliriz. Nitekim sağ popülist siyasetin kendini nefret ve ötekileştirme politikalarından beslediğinden bahsetmiştim.

Felaket senaryolarının gerçekliği

Açıkçası bu yazıyı kaleme alırken aklımdan geçen şey, ilk defa bu kadar özgür ve tehlike altında olmadan geçirdiğim bir Pride Haftası’nın ardından neden bu denli olumsuz şeylere odaklanmak zorunda hissettiğim oldu. Sonuçta, sokaklardaki gökkuşağı bayrakları, coşkuyla gerçekleştirilen bir yürüyüş, bütün bir haftaya yayılan birbirinden şahane etkinlikler ile Växjö’de ilk defa kutlama havasında bir Pride deneyimim olmuştu. Bunun keyfini çıkarabilir, “ufak” sorunlara gözlerimi kapatabilirdim.

Türkiye’den gelmiş biri olarak “felaket senaryoları”nın hiç de senaryo olmadığı, sağ popülist siyaset hayatımızda olduğu sürece bugünün ve geleceğin gerçeği olduğu deneyimimden kaynaklı bu politikaların “ufak” sorunlar olmadığını biliyorum. Bu nedenle bugün İsveç’te toplumun azınlığını yanına alan bu nefret ve kutuplaştırma politikalarının gün geçtikçe nasıl çoğunluğa hitap edebileceğine dair endişe edinmem gayet normal.

Dünyanın neresinde olursa olsun heteroseksist sistemin gölgesi üzerimizde... Nihayet konfora kavuştuğunuzu düşündüğünüz an ise o gölgenin üstünüze çökmesi anlamına geliyor.

Evet, bulunduğum şehirde Pride Haftası’nı doğumgünümmüş gibi kutlayarak geride bırakırken heteroseksist sistemin gölgesini üzerimde hissetmeye devam ettim. Diğer şehir, ülke ve coğrafyalarda önümüzdeki haftalar Pride Haftası başlangıcını yapacak. Birlikte ve birbirimizden öğrenerek, enternasyonal bir LGBTİ+ mücadelesini büyüteceğimiz kutlu Pride’lar dileğiyle...

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: yaşam, dünyadan, onur yürüyüşü
İstihdam