31/12/2010 | Yazar: Şehri K.
Çok yavaş ve bazen yıpratıcı da olsa çabalarsak bazı zihinler değişecektir.
Çok yavaş ve bazen yıpratıcı da olsa çabalarsak bazı zihinler değişecektir. Ben Asırlardır Homofobik olduğunu iliklerime kadar hissettiğim İTÜ’de bile buna inanmaya devam ediyorum. Etkinlik ve hak arayışımızla kampüste olmaya devam edeceğiz.
Üniversitelerde yaşanan şeyler ülkenin her hangi bir ücra köşesinde yaşanılanlardan maalesef çok da farklı olamayabiliyor. Toplumun, eğitim sisteminin ya da ailenin bize kattıklarıyla oluşan ortak algı her yerde kendini bir şekilde gösteriyor. Belki rengi biraz değişiyor gibi olsa da çoğu zaman fotoğrafın niteliği aynı.


4 Mayıs Salı günü ellerimizde İTÜ Asırlardır Homofobik, Ayşe Fatma’yı seviyor, Aşk ölmez, Ayrımcılık öldürür, Homofobi bir hastalıktır gibi sloganların yazdığı uçan balonlarımızla yemekhaneye giderek şarkılar eşliğinde insanları etkinliklerimize davet ettik, bildiri dağıttık ve destek istedik. Afişlerimiz sürekli panolardan yırtılıyor ya da kaldırılıyordu biz de çözümü uçan balonlarla afişlerimizi yemekhane de uçurmakta bulduk. Oldukça renkli ve keyifli bu çağrı aslında bir çeşit eylemdi ve böylesi eğlenceyle kurgulanmış bu eyleme insanların iştirak etmesi kaçınılmaz oldu. Akşamında ise Beyaz atlı prens boşuna gelme ve yürüyoruz adlı filmlerin gösterimini yaptık.
5 Mayıs Çarşamba günü ise yaptığımız söyleşide; Seven Kaptan (Psikiyatr- CETAD), Cinsel Yönelimler ve Homofobi, Yasemin Öz (Avukat- Amargi Kadın Kooperatifi), Ataerkilliğin Feminizm ve LGBTT hareketi bağlamında incelenmesi, Cihan Hüroğlu (Lambdaİstanbul LGBTT Dayanışma Derneği), Üniversite ve Heteroseksizm üzerine konuştular. Katılımcılar sorduğu sorular ve yorumlarla söyleşiye etkin bir katılım halindeydi ve gelen sorular ve yorumlardan aslında bu konularda ne denli az şey bildiğimiz ve paylaşmaya öğrenmeye ihtiyaç duyduğumuz anlaşılıyordu.
6 Mayıs Perşembe günü iseAmargi Kadın Kooperatifi, Lambdaİstanbul LGBTT Dayanışma Derneği, Bilgi Üniversitesi TOG Öğrenci Kulübü, Boğaziçi Üniversitesi luBUnya LGBTT Topluluğu, Galatasaray Üniversitesi, Sabancı Üniversitesi Cins Kulüp ve İTÜ Kadının Atölyesi ve İTÜ'lü öğrencilerin katılımıyla çimenlerde“Üniversitelerde Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları ve Örgütlenme Deneyimleri” üzerine bir sohbet gerçekleştirdik. Bu sohbet sonucu üniversitelerdeki LGBTT örgütleri, Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Kulüpleri arasında bilgi ve deneyim paylaşımına vesile olabilecek bir haberleşme grubu kurmaya karar verdik. Tüm bu etkinlikler boyunca Serpil Odabaşı’nın Kat(i)li Mübah adlı resim sergisi gösterimdeydi. Yemekhane ve kantin gibi kamusal alanlarda çok zayıfta olsa bir tartışma yaratmayı ve görünür olmayı başardığımız düşüncesindeyim.
Üniversitelerin yaşayan yerler olduğunu düşünüyorsak buradaki sorunları, tek tek her bireyini ve barındırdığı her fikri de önemsemek durumundayız. Çok yavaş ve bazen de yıpratıcı olduğu muhakkak ama çabalarsak bazı şeyler, bazı zihinler değişme potansiyeli barındırıyor. Ben Asırlardır Homofobik olduğunu iliklerime kadar hissettiğim İTÜ’de bile buna inanmaya devam ediyorum. İlerleyen zamanlarda da yaptığımız etkinlik ve hak arayışımızla kampüste olmaya devam edeceğiz.
Etiketler: yaşam