11/02/2010 | Yazar: İlker Güzelcik

Kısa Kısa…

Kısa Kısa…

Pozitif ayrımcılık gereklidir. Çünkü:
Ölümün de eceli geleni makbul. Aniden olanı daha bir acı. Hiçbir ölüm “aferin”i hak etmiyor. Her ölüm geride bir ağlayan bırakıyor. Ölümün sebebi nefret olunca, nefret duyulan daima aciz ve güçsüz olan oluyor.
Kadın hakları, Çocuk Hakları, Hayvan hakları hep bu yüzden var. Bazıları “neden kadın hakları var madem eşitiz” gibi bir saçmalamada da bulunurlar. İşte bu farklı hakların sebebi, aciz olanın, güçsüz olanın, ezilenin korunmasıdır. Güçlü olan zaten hakkını korur. Kadın hakları da çocuk hakları da bir pozitif ayrımcılığı beraberinde getirir. Öyleyse bizim neden Derya’ları koruyamadığımız burada çok bellidir. İnsan haklarının tam olarak uygulandığı bile şüphe götüren ülkemde Derya’ları korumak sıradan bir insanı korumaktan daha zordur. Acizliğinin güçsüzlüğünün kaynağı Derya’nın bir nefret duyulan olmasıdır. Derya’lar; Ahmet’ler Mehmet’ler Ayşe’ler gibi yaşama hakkını insan haklarından alır. Önce insan oldukları için.
Derya’nın ölümü bizi her yere çıkartıyor. Eşcinseller ve transeksüellerin yaşama hakları, insan oldukları için korunmalıdır ve bunun yanında toplumda nefret duyulan, ayrımcılık gören tüm diğer kesimler gibi pozitif ayrımcılık görmelidirler. Toplum nefret etse bile en azından tahammül edebilmeyi öğrenmeli.
Koruyamadık seni. Nurlar içinde uyu Derya.
 
14 Şubat Sevgililer Günü, Aziz Valentine’in Dramı.
Sevgililer günü klişeleri ve polemikleri bellidir. Aşk muhabbetleri filan yazılır çizilir. Aşk filmleri seyredilir. Aziz Valentine’in ayrıntılı tarihi geçmişinden bahsetmeyeceğim ama kısaca Kralın erkekleri asker yapma isteği ile gelen evlilik yasağı Aziz Valentine’nin gizli kıydığı nikâhlarla çiğneniyor. Kralın emirlerine aşıklar için karşı gelen ve sonunda da 14 Şubat’ta idam edilen bu adamın ölüm yıldönümü sevgililer günü olarak kutlanıyor.
Ben de 14 Şubat’ta tüm dünya sevişiyor diye bir coşkuya kapılıp sevişenlerden değilim ancak sevgililer gününü de yadsımıyorum. 14 Şubat için tek bir eleştirim var. Çevremde birçok insan 14 Şubat gününü biliyor fakat neden olduğunu bilmiyor. Tüketme çılgınlığı o kadar kudurmuş durumda ki nedenini bilmeden bile hadi kutlama yapalım diyebiliyoruz. Bizi nedenler değil sonuçlar ilgilendiriyor. Tüketilen bir gün daha işte…
 
İzdivaç meselesi.
Bu izdivaç programlarının o meşhur “Türk Aile yapısı”na neden hala ters düşmediğini anlamıyorum. Evliliğe inanmayanlardanım.
“Beni boz eşek emzirdi” diyen kadınlardan, “Beni çiftleştir” diyen dedelere, sunucunun göğsünü taciz eden “Dünya ahret kardeşim ol” amcalara kadar “Türk Aile yapısı”nı bozmayan kareler bunlar. Televizyonlarda güpegündüz dayatılan programların arka planında garip bir şekilde üreme ve çoğalma kaygısı yerine basbayağı azgın amcaların ve teyzelerin yıllardır bastırdığı cinselliklerinin olduğunu düşünüyorum. Bu tarz programlar cinsel sosyalleşmelerini yeşertiyor ve yasallaştırıyor. Bu programlara karşı veya yandaş değilim.
Tek bir soru sormak istiyorum. Bizlerden de istenen bu mudur? Bir gün gelip ikinci baharımızda cinsel azgınlıklarımızdan saçmalamak mıdır?
Bir de bakmışsınız 2050 yılı, LGBTT’ler içinde izdivaç programları başlamış …


Etiketler: insan hakları, nefret suçları
İstihdam