15/03/2009 | Yazar: Elif Gazioğlu

Geçen gün gazetelerin verdiği, Güney Afrika’nın toplumsal cinsiyet rejimine dair çok şey anlatan haberi okuyanlar olmuştur.

Geçen gün gazetelerin verdiği, Güney Afrika’nın toplumsal cinsiyet rejimine dair çok şey anlatan haberi okuyanlar olmuştur. Habere göre, ülkenin kendilerini lezbiyenleri ıslah etmeye adamış çeteleri, kasaba kasaba gezip, lezbiyen olduğunu anladıkları kadınlara tecavüz ediyorlar, bunu yaparken de ‘sana tecavüz edersem düzeleceksin, etek satın alacak, yemek pişirmeye başlayacaksın çünkü gerçek bir kadın olmayı öğrenmiş olacaksın’ diyorlarmış. Tecavüzün bir ıslah etme metodu olarak kullanıldığı meselesini görmezden gelmemiz mümkün olmasa da, bu yazıda onu, şimdilik bir kenara koyup, kendilerini lezbiyenlere kadın olmayı öğretmeye adamış bu hasta zihinlere göre kadının ne anlama geldiğine bir bakalım. ‘Sana tecavüz edersem düzeleceksin’ önermesine göre kadın, kendisiyle bir erkeğin (zor yoluyla) ilişkiye girdiği kişidir. ‘Yemek pişirmeye başlayacaksın’, demek ki kadın, kendisine biçilen sorumlulukları yerine getirendir, bu sorumlulukların başında da diğerleri için bir şeyler yapmak, diğerlerinin yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamak gelir. ‘Etekler alacaksın’; kadın, belli şekillerde giyinen, yani kendisini, kendisine biçilen kalıplar içerisinde sunandır. Bunları yerine getirene ‘gerçek kadın’ denir. 

Şimdi bir de, Princeton Üniversitesi sponsorlu online sözlük Wordnetweb[1]e göre kadının ne olduğuna bakalım:
  • Yetişkin dişi kişidir (erkeğin karşıtıdır),
  • Bir erkeğin hayatında (eş, metres ya da kız arkadaş olarak) önemli rol oynayan dişidir,
  • Gündelikçidir; ev işi yapmakla görevlendirilen dişidir.
Sözlüğün sayfasındaki parantez içleriyle birlikte aktardığım bu tanımlarla, Güney Afrikalı homofobiklerin kadın olmaktan ne anladığı korkutucu derecede birbirine benziyor. Bu tanımlar ‘kadın’ın, dünyanın hemen her yerinde erkeğin karşıtı olarak, onun hayatındaki yeri ve ona karşı sorumlulukları üzerinden kurulduğunun en net ifadeleri. Önemli bir başka şeyin daha ifadeleri bu tanımlar; kadınlığın, kendiliğinden bir varoluş değil, çeşitli ‘gereklilik’lerin karşılanması şartına bağlı bir mevki, bir hal, bir durum olduğunun ifadeleri aynı zamanda. Yani, kadını kadın yapan şeyin, doğumundan verili biyolojik özellikleri değil, kendisinden beklenenlerdir. Biraz daha açarsak kadın(lık); dişi bedeninin ve cinselliğinin, toplumsal beklentilerin nesnesi olduğu, toplumun bu beden ve cinsellikle yaşadığı deneyimlerle tanımlayıp kurduğu bir durumdur. Kimi toplumsal cinsiyet teorisyenleri bu duruma, yani ‘kadınlık durumu’na hafıza der, kimi geçmiş yaşam pratiği, kimi öğrenilmiş bilgi, kimi şartlandırılmış bilinç. Bunların tamamının işaret ettiği noktada duran şey ‘deneyim’dir, kadınlık deneyimi. Güney Afrikalı tecavüz çetesinin de, Amerikalı web sözlük yazarlarının da ‘kadın’dan anladıklarını, kısmen kadının kendi bedeniyle ve daha çok da onların o kadının bedeniyle deneyimledikleri şekillendirir. O yüzden lezbiyenliği, heteroseksüel deneyim eksikliğinin zararlı yanetkisi olarak okuyup, lezbiyenleri, cinsel deneyimle ıslah etmeye çalışırlar.
 
İnsanın etekten de yemekten de tiksinip, Ellen Jamesianlar’ın 12 yaşında tecavüze uğradıktan sonra konuşmaması için dili kesilen Ellen’a destek olmak maksatlı kendi dillerini kesmeleri gibi, Güney Afrika’da lezbiyen olası geliyor.
 
Önümüzdeki hafta ‘kadın nedir’i tartışmaya devam edelim. 


Etiketler: kadın
nefret