28/12/2012 | Yazar: Gülsüm Depeli

Birkaç aya kadar kitapçılarda yeni bir akademik dergi göreceksiniz, duymadık demeyin; adı KaosQ+

Birkaç aya kadar kitapçılarda yeni bir akademik dergi göreceksiniz, duymadık demeyin; adı KaosQ+. Queer çalışmaları olarak yola çıkan dergi okurlarıyla altı ayda bir buluşacak. Derginin ismindeki +, toplumsal cinsiyet, cinsel kimlik ve cinsellik bağlamında olabildiğince geniş bir düşünsel yelpazeyi kucaklamak arzumuza işaret ediyor…
 
Derginin temelleri aslında Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşma için bir araya gelen Danışma Kurulu’nun 17 Aralık 2011’deki toplantısında atılmış. Akademisyenler arası etkileşimin güçlendirilmesi ihtiyacının dillendirilmesi üzerine Melek Göregenli akademik dergi önerisini paylaşmış. Derginin en önemli tanımlayıcı kavramlarından biri de gene aynı toplantıda söze gelmiş; Şevki Sözen ve Tuğrul Erbaydar derginin mutlaka “transdisipliner” olması gerektiğini söylemişler. Zira en çok da birlikte, birbirimizden öğrenmeye ihtiyacımız var.
 
O ilk toplantıya gidememiştim ben. Ama sonrasında, geçtiğimiz Anti-Homofobi Buluşması’nın hemen öncesinde ben ve birkaç arkadaş hem toplantının içeriğinden hem dergiye dönük ilk çerçeve tartışmalardan haberdar olmuştuk bile… Derken, çok da zaman geçmedi, tatlı heyecan başladı.  Temmuz’un başıydı ki Ali (Erol), hazır yazın sıcağı bastırmışken, gelin ayaklarımızı serin sulara sokalım, biz şu dergi işini enine boyuna bir konuşalım, diye işmar etti. Toplandık. İçeceklerden limonata zamanıydı, yiyeceklerden tatlı… Bir de Trabzon fındığı getirmiş Ali toplantıya, bir yandan dergi üzerine sohbet ettik bir yandan da dişlerimiz elverdiğince kırdık kırdık fındık yedik…
 
Nasıl bir dergi olmalı bu dergi, niye olmalı? Gerçekten içini doldurabileceği düşünsel bir mecra var mı? Aslında defalarca dile getirilmişti bu sorular, bu derginin önemli bir eksikliği tamamlayacağını biliyorduk ama soruları baştan sormaktan da geri kalmayalım istedik, tedbiren… Üstelik bir değil birkaç kere. Nitekim derginin ikinci toplantısının yapıldığı Ekim ayındaki buluşmamızda üşenmeyip bir kez daha soracaktık aynı soruları.
 
Toplantıdan çıkıp Kızılay’a doğru yürürken Gülbanu (Altunok), Emek (Çaylı) ve ben, dayanamadı Gülbanu hislerimize tercüman soruyu soruverdi; daha önceden dergi deneyimimiz de yok, biz bu işi yapabileceğiz, değil mi arkadaşlar?!… Birbirimize baktık, kendimizi ölçtük, yaparız dedik. Kendimizden emin olamasak dahi Kaos GL’den eminiz. Hem sadece biz de değiliz ki; Ali Erol var, Remzi Altunpolat var, Aksu Bora var, Melek Göregenli var, Tuğrul Erbaydar var, Levent Şentürk var… Daha gelecekler de var! Kaos GL’nin neredeyse 20 yıllık üretken, heyecanlı yürüyüşünü kendimize güvence yaptık, yatıştık, o gün otobüsümüze metromuza gönül rahatlığıyla bindik…
 
Birbirimize nasıl bir heyecan vermiş olmalıyız ki, birkaç gün içinde, ilk çağrı metnimizi dahi kaleme almıştık. İşte o yazı, coşkumuzdan, teklifsizce kapıldığımız bazı dağları biz yaratabiliriz inancından mıdır nedir, birazcık iddialı olmuş… Melek Göregenli ikinci toplantımızda heyecanımıza, haydi vakittir yola çıkıyoruz serinkanlılığıyla yol gösterdi; arkadaşlar, çağrı metnimizde biraz daha davetkâr, cesaretlendirici ve rahat ifadelere mi yer versek? Şu akademik, ağır dilin belini büksek ya biraz, ne dersiniz…
 
Söyledim ya, toplantılarda nasıl bir dergi olmalı bu diye epey düşündük; akademik bir dergi olmalıydı ama arada bir aktivist dil akademinin katılaşmaya müsait dilini aşılamaya yetişmesin miydi?! Hakemli dergi diyoruz da, kimi zaman dilin serbest formlarına da açık olmamız hoş olmaz mıydı?! Hoş ne kelime, bilakis gerekli. Şimdi düşünün, Judith Butler’dan ricacı olsak da o da dergiye yazı yazıverse biz onu hakeme mi göndereceğiz yani!? Estağfurullah. Bu arada, Butler’i de işin şakası sanmayın, hatırlarsanız Kaos GL 2010 Mayıs’ında Butler’i Ankara’da ağırlamıştı; aralarındaki muhabbet hâlâ taptazeymiş. Hem mütevazı bir kişilikmiş kendisi, Ali söylüyor…  
 
Madem Butler ve benzeri yazarların katkıları doğrultusunda dergi uluslararası mecraya göz kırpacak gibi, o halde derginin yayın dili de kararlaştırılsa peşinen iyi olur, dedik. Acaba dergi İngilizce ve Türkçe yazılara mı açık olmalıydı? Peki ya başka dillerden de yazı gelirse… Yoksa yabancı dilde gelen metinleri doğrudan Türkçeye mi çevirmeliydik? Tartışma dallanıp budaklanıyordu ki Remzi işimizi kolaylattı, derginin dili ile ilgili olarak gönlünden geçeni söyleyiverdi: Yabancı dilde gelen yazılar Türkçeye çevrilsin, bizim KaosQ+’yı Londra okuyacağına öncelikle Urfa okusun, dedi. Bize örneğin New York, Paris, Amsterdam, Berlin yazı göndereceğine, öncelikle İstanbul, Diyarbakır, Ankara, Van, Adana yazı göndersindi... Nitekim Türkiye böyle bir dergiye katkı sağlayabilecek kişiler ve deneyimler açısından hiç de çorak sayılmaz… Bilakis, Türkiye’de toplumsal cinsiyet, cinsel kimlik ve cinselliğin iktidar mekanizmalarının ne tür yapılar ve ilişkiler ürettiği üzerine eleştirel ve aktivist bir perspektifle düşünen ve üreten bir fikri birikim oluşmuş durumda. Sadece iktidarı değil, iktidar ilişkilerinin normalleştirici, entegre veya marjinalize edici etkilerine karşı direnişi de, dayanışmayı da kıvılcımlı bir merakın konusu yapan bir çok aktivist ve akademisyen var. KaosQ+ olacak ise, her şeyden önce farklı farklı disiplin ve çalışma alanları içinde ilk bakışta görünür olmayan fakat aslında hacimli diyebileceğimiz bu birikime bir mecra olabilmeliydi tam da. Böyle konuştuk.
 
İşte bu bizim yola çıkış hikâyemiz…
Farklı mecralardan farklı kanallara akan bu düşünsel dinamiğin bir araya geldiğinde daha da güçleneceğine ve zenginleşeceğine duyduğumuz inançla, diliyoruz ki, KaosQ+ bir buluşma noktası olsun; hem Türkiye içindeki, hem de ulusötesi platformlardaki her türlü karşılaşma ve etkileşim olanaklarımızı çoğaltmak için… Bütün disiplin ve çalışma alanlarına açık olan, katı disipliner düşünme tarzını kıran, aşan, esneten, hatta kimi zaman bozan bu buluşma noktasına bizler transdisipliner diyoruz. ‘Bilgi’nin cinsiyetlendirilmişliğinin her daim farkında olan bütün akademik çalışma alanlarından katkılara, fikir egzersizlerine, yaratıcı fikir çelmelerine açık olduğumuzu duyurmak istiyoruz.
 
Birbirimize ulaşabileceğimiz yaşayan, ortak bir düşün/eylem dünyası kurmak için, ömrü uzun bir belleğin ve arşivin temellerini atmak dileğiyle…
 
En kısa sürede çağrı metnimiz ve dergi hakkındaki diğer gerekli bilgilerle birlikte
www.kaos-q.com adresinde huzurlarınızda olacağız… 

Etiketler: insan hakları, eğitim
2024