08/09/2023 | Yazar: Aslı Alpar
17. Karaburun Bilim Kongresi’nde Ender İmrek, Ümit Akçay ve Melda Yaman’ın oturumundan: Yeni bir dünya inşaa etmek halen işçi sınıfının örgütlenmesinden geçiyor ve evet işçi sınıfı yalnızca cishetero erkeklerden oluşmuyor ve sınıf mücadelesinin homofobi, transfobik, kadın düşmanı ve türcü de olmaması gerekiyor…
Dün İzmir, Karaburun’da on yedincisi başlayan Bilim Kongresi’nin “Kapitalizm ve Yıkım” oturumunu dinleme fırsatı buldum.
Mehmet Türkay’ın moderatörlüğünde gerçekleşen oturumda Ender İmrek, Ümit Akçay ve Melda Yaman konuştu. Kapitalizmin ve onun krizlerle var oluşunun sebep olduğu küresel yıkımın konuşulduğu bu oturum İmrek’in konuşmasıyla başladı. İmrek, Berlin Duvarı’nın yıkılışıyla “tarih bitti” iddiasının, tek kutuplu barış içinde dünya varsayımının Körfez Savaşı’yla birlikte çöküşünü anlattı ve günümüze gelerek İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyesi olmasına değin taşıdı konuyu.
Ümit Akçay’ın çoklu krizinden Melda Yaman’ın “bakım emeği” krizine…
Akabinde konuşan Ümit Akçay kapitalizmin krizinin farklı boyutlarından bahsetti. Akçay, çoklu kriz olarak tanımladığı ekonomik kriz ve durgunluğun kaynak milliyetçiliğine, ekolojik yıkıma ve devletlerin stratejik sektörlerde sanayi üretimine geri dönmesine yol açan özetle liberalizmin ilkellerinin sürdürülemediğini gösteren bir dönemi yaşadığımızı anlattı. Türkiye hükümetinin 2013 öncesi ve sonrası para politikalarını ve sonuçta yarattılan ağır ekonomik kriz tablosunu özetledi.
Son konuşmacı Melda Yaman ise Marksist Feministlerin ayak izlerini işaret etti ve kapitalizmin “aile” üzerinden nasıl yeniden üretildiğini, kapitalizmin yıkımının bakım emeğindeki görüntüsünü anlattı. Yaman’ın benim için en önemli vurgusu, sosyalistlerin pek de ciddiye almadığı ancak dünyanın her yerinde sağ / muhafazakar iktidarların toplumu yeniden üreten “aile” ve “bakım emeği” gibi kavramlarını politikalarının merkeze aldığını söylemesi oldu.
Sol muhalefetin 20 yılda uyandığı
Gerçekten de Türkiye’de sol muhalefetin söylemi yıllarca süren ancak bugünlerde çok da ifade edilmeyen “AKP gündem değiştirmek için kadın, LGBTİ+ ve aile meselelerini öne çıkarıyor” teorisi, Yaman’ın bu iddiasını güçlendiriyor. AKP aile politikaları ve sosyal yardımlarla ilmek ilmek kurmaya çalıştığı gerici aile ve toplumun gücünü arkasına alarak birçok ekonomik ve toplumsal krizden zaferle ayrıldı. Bakım emeği ve yeniden üretimin karşılığı ödenmeyen ev içi çalışmanın omuzlarına yüklendiği, biricik hayatlarını yaşamak yerine ailenin ve sistemin yeniden üretimini sırtlanmış kadınlar Erdoğan’ın da söylediği gibi “ailenin direği anne” oldu. Sosyalistlerin ve muhalefetin; AKP’nin kadın ve LGBTİ+ düşmanı söyleminin gündem değiştirme konusu değil de gündemin kendisi olduğunu anlatması yirmi yılı buldu…
Molozlar üzerinden
Gevezelik etmeyeyim. 17. Karaburun Bilim Kongresi’ndeki bu oturumda konuşmacılar kapitalizmin yıkıcılığını çeşitli yansımalarıyla aktardı. Kendi adıma bu buluşmada, Türkiye özelinde ve dünyada krizlerle kendini var eden kapitalizmin ehlileşmesi şöyle dursun giderek yaşamın her alanına saldıracağını bir kez daha anladım. Bu ve benzeri toplantılarda ne yapacağız, bu sistemi nasıl yıkacağız pek konuşulmaz biliyorum ancak sorunun bilimsel tespiti de halen önemli. Ancak belli ki aileden sanayiye, eğitimden sağlığa, gönül ilişkilerinden dostluğa her yere sirayet eden yıkımın molozları üzerine yeni bir dünya inşaa etmek halen sistemin üreticisi işçi sınıfının örgütlenmesinden geçiyor ve evet işçi sınıfı yalnızca cishetero erkeklerden oluşmuyor. Biraz daha ileri gideyim, sınıf mücadelesinin homofobi, transfobik, kadın düşmanı ve türcü de olmaması gerekiyor… Çünkü kurtuluş yok tek başına…
17. Karaburun Bilim Kongresi, 10 Eylül’e dek İzmir, Karaburun’da çeşitli panel ve atölyelerle devam ediyor. Programa buradan ulaşabilirsiniz.
*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.
Etiketler: insan hakları, yaşam