10/09/2023 | Yazar: Aslı Alpar

Bu yazıdan temennim, iyileşme ihtiyacı olan kendi türüme şunları hatırlatması; türler arası sevginin karşılıklı bir iyileşme anlamına geldiği ve gerçek dostların öldükten sonra dahi size yol gösterebildiği…

Karla’nın ölümü, türlerin yoldaşlığı Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Fotoğraf: Karla’yla, Ankara, 2021

Sabaha karşı beş. Her seyahatin sonunda olduğu gibi kapının önündeler. Sabırsızlıkla uyanmamı bekliyorlar. Birkaç saattir kapının önündeler ama sesimi çıkarmıyorum. Uyanık olduğumu anlarlarsa ağlayarak beni salona çağıracaklar. Yarı uyur uyanık geçirdiğim birkaç saatin sonunda pes ediyorum. Yataktan doğrularken kapının önünde hareket artıyor. Kapıyı açtığımda bir mırıltı senfonisi karşılıyor; halen gecenin sessizliği hakim olduğundan ben de mırıldanarak “hadi salona” diyebiliyorum. Yarış başlıyor. Hemen her biri salonda uzanacağımız kanepede stratejik olarak bana en yakın konumu kapmaya çalışıyor. Birlikte uzanıp, sabahı seyrediyoruz.

Bu sabah da yaklaşık böyle oldu. Zuzu sol göğsümde, Pürçek sağda. Kızçe kafamın üzerinde, Burak koltuk kolçağında, Canım solumda, Badi sağımda. Osman hemen yerde, Pırtık onun yakınında. Ajda da koltuğun hemen yakınındaki pufta. Etrafımı çembere alıp hep birlikte mırlamaya başlıyorlar. Sessizim, kerimelere pek ihtiyaç yok ama arada bir “canlarım” gibi bir söz çıkıyor ağzımdan ve mırıltılar artıyor. 

*

Ağustos sonunda vefat eden Karla, bu törenin olmazsa olmazıydı. Bu sabahı karşılama saatlerinde yerini kimseye kaptırmazdı; onun yeri göğsümün tam ortasıydı. Başını da boynuma dolar en sıcak havalarda bile burun buruna yatardık. Hiç şikayet etmedim… Diğerleri de onun yerini bilir, orayı ona bırakırlardı. 

İki gün önce doğum günümde Karla’yı 2020’de taburcu ettiğimizi hatırladım. Bebekken sevimli bulunup eve alınmış, ardından çöplüğe terk edilmiş, yıllarca çöplükte sürdürdüğü yaşamı yaş aldıkça zorlaşmış sonunda ağır bir enfeksiyon ve sarılık tablosuyla ölüme yatmıştı. Mamak’ta yaşayan bir arkadaşımın haber vermesiyle, pandemi günlerinde Cansu’cum arabasıyla gidip almış, kliniğe yatırmıştı. Ben ona eşlik edememiştim çünkü pandemiden kısa bir süre önce başlayan tuhaf bir ruh sağlığı sorunuyla boğuşuyordum. 2019’un ilk gününde küs ayrıldığım yoldaşım Halil Çelik’in ardından 2019 Kasım ayında aniden kaybettiğimiz insan ve hayvan hakları savunucusu, güzel arkadaşım Burak Özgüner’in yokluğuyla girdiğim yas beni bırakın sokağa çıkmayı, balkona bile gidemez hale getirmişti. Özetle evden çıkamıyordum. Sıklıkla evden çalışma için izin alıp, yolculuk gerektiren işleri reddediyordum. Mecburen çıkmam gerektiğinde bir çeşit panik atak geçirip eve kusarak ve baş ağrılarıyla dönüyordum. 

*

Pandemi tedbirleri ve bu tedbirlere sıkı sıkıya uyan iş yerim sayesinde bu süreci medikal tedavi ve terapiyle evin bir odasına hapsolmuş şekilde atlatmaya çalışıyordum. Karla o sırada geldi. 2020 yılında, doğum günümde. Kimse istemedi onu, kronik hastalıkları vardı, genç değildi, ayrı yemesi gereken oldukça pahalı bir maması vardı. Yuva ilanlarına dönüş olmayınca Cansu, Karla’yı bana getirdi, tam doğum günümde… Geldiği gün diğer kedilerle onu alıştırmak için salonda yattım ve Karla o gece yerini buldu, tam göğsümün ortası, burnunu boynuma yasladı, güven içinde bir uyku çekti.

Bu sabah beşte Karla’nın göğsümdeki boşluğu bir şeyi anlamama vesile oldu. Karla’nın tedavisini ve kalan yıllarının bakımını üstlenmiş, onu iyileştirmiştik evet. Peki ya Karla? Bir dakika ya! Kim kimi iyileştirmişti? Bu seneler içinde uyuyamadığım her gecede kalbime yatıp “her şey düzelecek” der gibi mırıldayan ve beni uykuya teslim eden; ilaçların etkisini göstermeye başlamadığı günlerde gözyaşlarımı patisiyle silen; evde her daim temas içinde, gözü gözümde, düştüğüm her boşluktan beni derin bakışlarıyla çekip çıkaran kimdi? Kim kimi iyileştirmişti? Anladım… Karla, eve geldikten sonraki zor bela yaşadığım üç senemin eşlikçisi; yavaş yavaş önce bahçeye, sonra mahalleye sonra kent merkezine sonra şehir dışına ve yurtdışına çıkarken kapının aralığından “bekliyorum” der gibi bakıp cesaret veren Karla, aslında doğum gününde bir şekilde bana gelen hediyeydi…

*

Sonra bir arada yaşadığım sokaktan gelen hasta hayvanların her birinin hikayesini düşündüm. İnsan dışı hayvanlarla kurduğumuz bu bağı daha net kavradığımı düşünüyorum. Onlara “bakım veren” olduğum fikrinin insan merkezci olduğuyla yüzleştim. Yuvadan düşüp uçamayan karga yavruları da bir süre -benim gibi- fiziksel bir kısıtları olmadığı halde evden uçup ayrılmamış, satın alınıp bakılamayan bir yengeç -benim gibi- yeteri kadar enerjisi olmadığı için kabuğunu yenileyemeyip yorgun düşmüş, terk edilmiş bir tavşan yavrusunda -benim gibi- yalnız kalma korkusu oluşmuştu. Bu yıllar içerisinde tesadüfi şekilde türü değişken çok sayıda hayvan arkadaşımı iyileşip doğasına dönmelerine yardımcı olurken farkında olmadan onlar da beni iyileştirmiş “doğama” döndürmüş. 

Karla’nın göğsümün tam ortasındaki sıcak izinin hayaline sarılıp bunları yazdım. Bu yazı için temennim, bedeninde, ruhunda iyileşme ihtiyacı olan kendi türüme benim de yürekten yeni anladığım bir şeyi hatırlatsın; türler arası sevgi geçişinin karşılıklı bir iyileşme anlamına geldiği ve gerçek dostların öldükten sonra dahi size yol gösterebildiği…

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: yaşam, ekoloji
İstihdam