02/11/2009 | Yazar: Yıldırım Türker

Bu topraklarda yaşatılan zulmün küçük hisseli ortağı olmayı seçmemiş, en azından bir vatandaşlık hakkı olarak itiraz etme, direnme yollarını araştıran bir insansanız

Bu topraklarda yaşatılan zulmün küçük hisseli ortağı olmayı seçmemiş, en azından bir vatandaşlık hakkı olarak itiraz etme, direnme yollarını araştıran bir insansanız Leman’ı tanırsınız.
Mutlaka tanırsınız!

Elleri ya bir kayıp anasının omzundadır, ya kederli bir çocuğun başını okşamaktadır.
Ama hep oradadır. Zulüm nöbetinde. Zalimlerin kaydını tutan, güçsüzleri onların şerrinden korumaya çalışanlardan biri olarak.

Arka planda kalmayı bilir. Büyüklenmez, celallenmez. Her dem sakin ve sevecendir.
“Kötülüğe karşı duyulan nefret yüzünü çirkinleştirir insanın/ Haksızlığa karşı bağırmak sesini kabalaştırır” uyarısında bulunan Brecht’e inat, güzel yüzünde bir gülümsemeyle, yumuşacık sesiyle yanı başınızdadır.

İnsan Hakları savunucusu Leman Yurtsever’e Ankara 27. Asliye Ceza Mahkemesi’nden 3 ay 15 gün hapis ve 400 TL. adli para cezası kararı çıktı.

Mahkeme kararında, Yurtsever’e neden “asgari haddin üzerinde ceza uyguladığına” da vurgu yaptı. Ama önce olan biteni bir hatırlayalım.

Leman’ın suçu neydi? 
Devlet tarafından, kendisine Cezaevlerine yönelik çalışmaları nedeniyle “Devlet Üstün Hizmet Madalyası” verilen eski Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun’a “insan hakları utanç belgesi” gönderenlerden biriydi. Dönemin İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi yöneticilerinden biri olarak.

Leman, aynı zamanda çok hayati bir çalışmanın da yürütücülerinden: “Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Projesi”nin.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyesi ve “Hayata Dönüş Katliamı”nın mimarı olarak gösterilen dönemin Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun, biliriz, kimsenin gözünün yaşına bakmaz. 2003 yılında İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi’nin kendisine yolladığı “Utanç Belgesi”nin altında kalamazdı elbet. Şikâyette bulundu. 

Leman Yurtsever hakkında Ankara’da açılan “kamu görevlisine hakaret” davası sonuçlandı ve Yurtsever ceza aldı. İlginç olan bir nokta, evet, Mahkeme’nin gerekçesiydi.

Mahkeme kararında Yurtsever’e ceza artırımı uygulamasını şu gerekçeye dayandırıyor:
“Sanık Leman Yurtsever İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu üyesi olduğu, diğer sanıklarla eylem ve kasıt birliği altında Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri görevini yürüten müşteki Ali Suat Ertosun‘a karşı yaptığı kamu görevi nedeniyle “İnsan Hakları Utanç Belgesi” başlığı altında belge göndermek suretiyle vakar ve şahsiyetine ilişkin kişilik değerlerine saldırıda bulunduğu sabit olduğundan 765 sayılı TCK’nın 482/2 maddesi uyarınca ceza vermek gerekmiştir.

5237 sayılı TCK’nın 125 3-a maddesinin alt sınırı 1 yıl hapis olmakla sanık aleyhine olduğundan tatbik edilmemiştir.
Sanık hakkında asgari haddin üzerinde ceza tayin edilirken kastının yoğunluğu gözetilmiştir. Mahkememizin bu husustaki olumsuz takdiri gözetilerek CMK 231. maddesi tatbik edilmemiştir.”

Doğru, Leman’ın insanlık savunuculuğu kastı çok yoğundur.

O da bir avuç adanmış arkadaşı gibi yılmaz bir mücadelecidir.
Nitekim, söz konusu davada ifadesi alınmak üzere, Mart 2009’da Diyarbakır’da ve aynı ay gerçekleşen yerel seçimlerde İstanbul’da oy kullanmak üzere gittiği sandık başında polislerce gözaltına alınmıştı. Leman da, hakkında arama emri olmamasına rağmen ikinci kez aynı gerekçeyle ‘keyfi’ gözaltında tutulduğunu vurgulayarak suç duyurusunda bulunmuş ve yetkililer hakkında ‘tazminat davası’ açmıştı.

Leman Yurtsever, sesonline.net’e bir açıklamada bulunmuş: “F Tipi cezaevleri projesinin hayata geçirilmesinde 107 cana rağmen ısrar eden, tüm demokratik tepkileri “yasa dışı örgüt tavrı” olarak değerlendirip kulak tıkayan, tecrit ve izolasyon politikalarıyla mahpusları ölüme terk eden politikaların mimarı ve uygulayıcısı olarak belli bir zihniyetin temsilcisi olan Ertosun’a sadece eleştiri hakkımı kullandım. Tutum ve davranışımın arkasında duruyorum. Zaten gelişen süreçte kendisi ile ilgili yaşananlar da tavrımızın ne denli doğru olduğunu kanıtlıyor. Kararı elbette ‘temyiz’ edeceğim. ‘Haksız gözaltı’ nedeniyle açtığım tazminat davası ise henüz sonuçlanmadı”

Madalya mı utanç belgesi mi?
Ali Suat Ertosun’ur hangisini hak ettiğine siz karar verin.

Değerli bürokratın adını son olarak Sabancı suikastı sanığının katledilmesi olayı üstüne çıkan yazılarda duymuştuk. Hatırlarsınız, 2000 yılının Ekim ayında Ekim 2000’de Uşak Cezaevi’ndeki isyan sırasında çekilen video kaydında Nuri Ergin, devletin emriyle Sabancı suikasti sanığı Mustafa Duyar’ı öldürdüğünü açıklıyordu. Biraderi  Vedat Ergin ise kendilerini ‘Veli ağabey’ diye bahsettiği Veli Küçük’e sormalarını söylüyordu.

Ergenekon İddianamesi’nde yer alan bu görüntüler yayınlandı. İddialar tüyler ürperticiydi, masum ve iyi niyetli halkımız açısından. Sabancı Center’daki cinayetleri Ergenekon Terör Örgütü’nün organize ettiği ve bunu DHKP-C’ye yaptırdığı ileri sürülüyordu.

Daha sonra ise Karagümrük Çetesi aracılığıyla tetikçi Mustafa Duyar ortadan kaldırıldı.
Uşak E Tipi Cezaevi’nde 2000 yılında hükümlü Nizamettin Dal’ın işkence edilerek öldürülmesiyle ilgili açılan davanın ikinci duruşmasında ifade veren Nuri Ergin, ‘Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz, Sabancı suikastıyla ilgili bir şeyler ortaya çıkarmak istiyorsa Ali Suat Ertosun’un neden Mustafa Duyar’a yakınlık gösterdiğini sorgulasın’ demişti.

Karagümrük çetesini, Duyar’ın kaldığı cezaevine sevk ettiren de Ertosun’du.
Duyar’ın katledilişinin üstünden bir buçuk yıl geçmişti ki yakın tarihimizin en korkunç katliamlarından biri sahnelendi.

Türkiye hapishanelerinde tutulan siyasi tutuklu ve hükümlüler dev bir askeri güç tarafından saldırıya uğradı. Ülke çapında 20 ayrı hapishaneye aynı anda yapılan operasyonla 28 tutuklu ve hükümlü ile 2 asker hayatını kaybetti, yüzlerce tutuklu ve hükümlü ağır yaralandı. Katliam, tartışılmaz bir vahşetle uygulandı. İnsanlar diri diri yakıldı. Yıllar sonra, kirli bir alaycılıkla adı ‘Hayata Dönüş’ konmuş olan operasyonun katliam olduğu kabul gördü. O dönem yaşanana katliam dediği için, (‘Devlet katliam yapmaz’ gerekçesiyle) alınan cezalar da yanımıza kâr kaldı. Operasyonu planlayıp yönetenler ne oldu dersiniz? Dönemin İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı, Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü başta olmak üzere bu operasyonun planlamasında ve icrasında görev alanlar bırakınız yargılanmak, ödüllendirildiler.

Sözgelimi Ertosun, dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in önerisi üzerine, bu operasyondaki büyük katkısı nedeni ile Bakanlar Kurulu Kararı ve Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in onayı ile Devlet Üstün Hizmet Madalyası’yla ödüllendirildi.

Ertosun’un son icrası da Ergenekon ve faili meçhul cinayetleri araştıran savcı ve h·kimlerin görevlerinden alınması için canını dişine takmak.
Ali Suat Ertosun’un önlenemez yükselişi HSYK üyeliği ile perçinlenmişti çünkü.
Kanlı katliam operasyonundan birinci derece sorumlu bir muhterem olarak yargının zirvesine oturtulmuştu.

Ergenekon da AKP de ona bayılıyor. Devleti ona madalya verdi.
Öte yandan Leman Yurtsever ceza alıyor. Beyefendiye ‘utanç belgesi’ gönderdi diye.
Ben, kastı yoğunlardan biri olarak Leman’ın yanında olduğumu bildirir, buracıktan kendimi ihbar ederim.


Etiketler: insan hakları
İstihdam