22/12/2016 | Yazar:

Daha fazla can kaybetmeden, homofobi ve transfobi ile iç içe geçmiş göçmen karşıtlığıyla acilen daha derinlikli ve örgütlü mücadele edilmeli!

Geçtiğimiz hafta sonu Hevi LGBTİ ve Mersin 7 Renk LGBTİ Derneği'nin ortaklaşa düzenlediği “Mülteci LGBTİ'ler ve Sorunları” paneline katıldım. Hem güncel durumla ilgili bilgiler hem de can sıkan ve yürek dağlayan vaka örnekleri paylaşıldı. Akdeniz Belediyesi Kent Konseyi çalışan Elif Tuna Şahin, Akdeniz Belediyesi olarak Mersin yerelinde Suriyeli mültecilerin yaşam koşullarının iyileştirilmesi için neler yaptıklarını anlatırken, Hevi LGBTİ'den Müzeyyen Araç, Türkiye'deki LGBTİ+ mültecilerin karşılaştığı sorunlardan bahsetti. Aktarılanlara göre Mersin'de  şuan 500.000 kadar “kayıtlı” Suriyeli bulunmakta. Türkiye'nin geri kalanında olduğu gibi Mersin'de de Suriyeli mülteciler devletin yetersiz ve problemli mülteci politikası sebebiyle barınma, eğitim ve sağlık hakkına erişim gibi temel insan hakları konusunda sıkıntılar yaşarken; toplumdaki önyargı ve nefret sonucu bu mağduriyetlerin LGBTİ+ mülteciler için katmerleştiği belirtildi.
 
Akdeniz Belediyesi'nin Adanalıoğlu ve Kazanlı bölgesinde çadırlarda yaşayan ve Tarsus sanayi bölgesinin atıklarının geçtiği su yataklarına yakın oldukları için sağlık ve barınma koşulları pek iyi olmayan Suriyelilerin yaşam koşullarını iyileştirmek adına iki farklı çalışması bulunuyor. Akdeniz Belediyesi, Yuva Derneği ile birlikte yüz Suriyeli mülteci altı aylık süreyle dönüşümlü olarak belediyenin temizlik ve park ve bahçeler birimlerinde istihdam ediliyor. Sürdürülebilirlik açısından elverişli olan bu projeyle birçok kişiye ulaşabilmek mümkün. İkinci projede ise yine Adanalıoğlu ve Kazanlı bölgesinde ikamet eden Suriyeli mülteciler, bitki yetiştiriciliği ve yağ üretimi alanlarında istihdam ediliyor. Buradan çıkan ürünlerin satılıp, elde edilen geliriyle mültecilerin ihtiyaçlarının karşılanması öngörüldüğü ancak projenin ortaklarından Nar-Der'in kapatılmasıyla projenin durdurulduğu aktarıldı.
 
Yine Akdeniz Belediyesi, 5 mahalle evinde Suriyeli çocuklar ve kadınlara yönelik çalışmalar sürdürüyor. Çocuklara Türkçe dersleri verilirken, kadınlar için el emeğini değerlendirmek için dikiş, seramik ve el sanatları dersleri verilmeye başlandı. Derslerde üretilen ürünler kadın emeği pazarında satılıyor ve Suriyeli kadınlar buradan ekonomik gelir sağlayabiliyor. Akdeniz Belediyesi’nden Elif Tuna Şahin’in aktarımına göre valilik mültecilerle ilgili çalışmalara artık izin vermiyor. Şu an Mersin yerelinde mülteci çalışmaları durdurulmuş durumda. Valilik, bu konuda tek yetkili merci olarak kendisini görüyor.

 

LGBTİ+ mültecilerin ise, hem mülteci hem de LGBTİ+ kimliklerden birine sahip oldukları için uğradığı ayrımcılık katmerleniyor. Barınma, eğitim ve sağlık hakkına erişim konusunda birçok engelle karşılaşıyorlar. Mesela bir Suriyeli hali hazırda mülteci olduğundan ötürü kira için fazla fazla para ödemek zorundayken, bir de trans veya eşcinsel olduğu için istenen fiyat kiracı tarafından “Nasıl olsa başka çareleri yok” denilerek daha da yükseltiliyor. Keza uydu kentlerde de yaşamak kolay değil çünkü buralarda da homofobi ve transfobi çok yaygın.

Sağlık hakkına erişim konusunda ayrımcılık temelli birçok sorunla karşılaşabiliyorlar. İnterseks ve trans mülteciler bu konuda en çok sıkıntı yaşayan kesim. Doktorlar, hipokrat yeminini çiğneyerek trans ve interseksleri muayene etmeyi reddedebiliyor. Muayene etse bile dil bariyeri de işin tuzu biberi oluyor ve iletişim sıkıntısı olduğu için doğru teşhis konulamadığından tedavinin gerçekleşmediği veya çileli br sürece dönüştüğü vakalarla karşılaşabiliyoruz. Eğitim konusu ise apayrı bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Hevi LGBTİ'den Müzeyyen Araç, Mersin'de ikamet eden ve BMMYK'ya başvurmuş çoğu Suriyeli olan 20 LGBTİ+’dan bahsetti. Bu kişilerin ne tür zorluklarla karşı karşıya  kaldıklarını, derneğe başvurmadıkları müddetçe öğrenmek güç. Ha, başvursalar bile dernekler bu konuda neler yapabilir orası da muamma. Devlet bu alanda bütün yetki ve kaynakları kendinde topladığı için sürece müdahale etmek veya barınma, sağlık haklarına erişim ve eğitim gibi temel konularda yardımcı olmak çok mümkün değil. 

Sivil toplum olarak elimizden gelen bir şey yok mu?

Çok kısıtlı da olsa sivil toplum olarak elbette yapabileceğimiz şeyler var. Mesela mülteciler hakkında oluşan önyargı ve kalıp yargıları değiştirmeye çalışarak toplumda var olan nefreti ve mültecilerin yaşadığı ayrımcılığı azaltmak mümkün. En azından yaşanılan ayrımcılık sonucunda oluşan mağduriyetlere yenisinin eklenmesi engellenebilir. Buna ek olarak, uluslararası hukuk ve evrensel insan hakları nezdinde devletin mülteci politikasını oluşturmasında baskı yapılarak bazı hakların güvence altına alınması sağlanabilir. Türkiye'nin taraf olduğu ve çekilmesi mümkün olmayan (umuyorum ki) bazı anlaşmalar var. Bu anlaşmalar neticede devletin sorumluluklarını belirliyor. Bunun üzerinden sivil toplum olarak politikalar üretip hem iktidar hem de yerel yönetimlerdeki idari yetkililer üzerinde baskı oluşturmak veya onlarla çözüm odaklı diyalog kurmak yapabileceğimiz şeyler arasında.
 
Not: Ben bu yazıyı yazarken, 17 Aralık Cumartesi günü İstanbul’da Suriyeli bir trans kadın daha evinde karnından bıçaklanarak öldürüldü. 3 Ağustos 2016’da da yine İstanbul’da Muhammed Wisam Sankari adında Suriyeli bir eşcinsel cinsel şiddete maruz kaldıktan sonra çok sayıda bıçak darbesiyle öldürülmüştü.

Daha fazla can kaybetmeden, homofobi ve transfobi ile iç içe geçmiş göçmen karşıtlığıyla acilen  daha derinlikli ve örgütlü mücadele edilmelidir!


Etiketler: insan hakları, mülteci
İstihdam