08/03/2023 | Yazar: Ceren

Çünkü onların normali 5 Temmuz 2022- Kuğulu Park’ta gerçekleştirilmek istenen Onur Yürüyüşü’ne katılan insanları işkenceyle gözaltına almak ve o insanlar hakkında soruşturma açıp öğrencilerin bursunu kesmek…

Kimin normali? Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Türkiye-Suriye depreminin üzerinden geçen yirminci gün, “iyileşme”, “normalleşme” kelimelerinin bolca görünür kılındığı anların içerisinde nefes alıyoruz. Aklıma mıh gibi kazınan öfkemle nefes alıyoruz tabirini ‘yaşamak’ eyleminin yerine kullanmayı tercih ettim çünkü yaşamak yalnızca nefes alabilmek değil. Yaşamak, aldığımız her bir nefeste görüldüğümüzün, duyulduğumuzun, bilindiğimizin bilincinde, insanlık onuruna yaraşır bir biçimde yaşamaktır. Fakat görüyoruz ki, para ve rant hırsı uğruna aldığımız nefesler dahil gözden çıkarıldı, kader diye süsledikleri toplu katliamlara üç maymun misali “görmedim, duymadım, bilmiyorum” oynandı, canını ve çevresindeki insanları kendi imkanları ile kurtaranlara parmak sallandı.

“Devlet nerede?” diye soran depremzedeler ya çadırdan gözaltına aldırıldı ya da haklarında soruşturma açıldı, televizyonlarda insanların temel ihtiyaçları için yine insanların cebinden çıkan milyonlar, ihtişamlı bir şovla kader süsünün tam yanına eklendi, ihmallere yönelmesi gereken öfke bir başka yere kanalize edilsin, insan yaşamını ranta tercih eden asıl yağmacılar unutulsun diye “yağmacılık” söylemleri ile faşizm ve işkence meşrulaştırıldı, turizmden gelecek paralar yine insan canına tercih edilip oteller unutularak, eğitim ve öğrenciler gözden çıkarıldı ve daha perde arkasında göremediğimiz hafızamızın utanç müzesinde yer edinecek fiyaskolar silsilesi gerçekleşti.

Düşünüyorum da deprem sürecinden bugüne, bizlere yaşatılan bütün insan hakları ihlalleri, işkenceler, deprem sürecinden öncesinde de, adım adım gerçekleşen, sistematik bir biçimde ilerleyen ve bilinçlerimize empoze edilmeye çalışılan “normal” adı altındaki anormallik değil miydi? İçerisinde bulunduğumuz normal sahiden bizlerin insanlık onuruna yaraşır bir biçimde yaşama talebinin normali miydi yoksa bizleri tek-tipleştirmek istedikleri için söylemleriyle, sözde adalet ama özde adaletsizlikleriyle, bizleri yaşatacak kadar ödüllendiren hatta temel ihtiyaçlarımızı bile karşılamamıza engel politikalarıyla halkların yoksulluğundan beslenen, korku imparatorluğunu tek gerçekliğimiz yapmaya çalışanların normali miydi?

Olan biten her şeyi göz önünde bulundurduğumuzda, statükonun ve ezen-ezilen çelişkisindeki ezenlerin normaline dönmek mi sahiden normalleşmek? İyileşmek sahiden onların boğucu düzeninde yalnızca nefes almayı yaşamak sanmak mı?

Bütün bu soruların cevabı aslında Louis Aragon’un Meşhur Dünya Şiirindeki satırlarında saklı; “Adaletin terazisi, yanlışların lanetli kitabında…” Normalleşme ve iyileşme kavramları onların lanetli kitabındayken, hatta tuttuğumuz ya da henüz tutamadığımız bireysel ve kolektif yas dahil onların tekelindeyken bizler normale dönmek kavramının neresinden tutsak elimizde kalıyor, şu anımızı ve geleceğimizi, dayanışmamızı, birbirimizin sesine ses olabilelim diye atmaya çalıştığımız çığlıkları tutsak etmeye devam etmek istiyorlar. Çünkü onların normali Gezi Direnişi’nde katledilen insanların annelerini meydanlarda yuhalatmak, onların normali Ankara Gar Katliamı’nda katledilen insanların üzerine tomadan su sıkmak, onların normali 5 Temmuz 2022- Kuğulu Park’ta gerçekleştirilmek istenen Onur Yürüyüşü’ne katılan insanları işkenceyle gözaltına almak ve o insanlar hakkında soruşturma açıp öğrencilerin bursunu kesmek, onların normali Roboski’de, Suruç’ta bombalanan insanları suçlamak, onların normali “Bu Suça Ortak Olmayacağız” isimli Barış Bildirisi’ne imza atan herkesi işinden etmek, onların tek normali hırsları uğruna kan döküp döktükleri kanı meşrulaştırmak uğruna yargısından kolluk kuvvetlerine, herkesi kukla gibi oynatmak, onların normali yaşamları göz göre göre ranta satılmış insanların, “neredeydiniz?” sitemlerini “provakatör, terörist, vatan haini” diye geçiştirmek…

Bizlerden, çaresizlik döngüsünün içinde yaşadığımızı zannetmemiz ve yitip giden canların hesabını sormadan sessizce yasımızı tutup normalleşmemiz bekleniyor fakat bu yalnızca sol yanımıza oturacak olan o kocaman taşın ağırlaşıp süreğenleşmesi demek değil midir?

Doç. Dr. Banu Yılmaz, “Kayıp ve Yas Psikolojisi” kitabında kolektif yasa dair şöyle demiştir; “Travma yaşamış toplumlar için yas, yalnızca travmadan sonraki yaşama uyum sağlamak ve uzlaşı için değil, aynı zamanda daha sonraki şiddeti olası hale getirecek algılarla mücadele etmek için de gereklidir.”

Yaşamayı, nefes almak zannettiren bu düzene uyum sağlamaya çalışmayı, normalleşme ve iyileşme olarak görmek yerine, şiddeti olası hale getirecek her türlü söylem, tutum ve davranışa karşı mücadeleyi büyütüp dayanışarak, birbirimizi yaşatmaya ve iyileştirmeye yönelik adımlardan birini atmanın vakti çoktan gelmedi mi sizce de?

* KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: yaşam
İstihdam