07/04/2010 | Yazar: Kaos GL

Kuzey Kıbrıs’ta eşcinselleri dı

Kuzey Kıbrıs’ta eşcinselleri dışlayan geleneksel yapının yanında hukuk sistemi de geleneksel kültür gibi davranarak bireylerin insan haklarını  gaspetmeye devam ediyor.

“LGBT bireylerin sorunlarını bir sağlık sorunu gibi düşünmek onları  reddetmektir!

Onların ihtiyaçlarını  göz ardı eden bir yasa hazırlamak, zaten kullanamadıkları  insan hak ve özgürlüklerini daha da kısıtlamaktır!”

Kıbrıs Postası'ndan Çiğdem Dürüst FALAY'ın yazısı.

Komikmiş.
Güncellenmeye ihtiyacı varmış.
Ceza yasasında reform yapmak şartmış.
 
***
 
Kim böyle düşünüyor? Ülkemiz hukukçuları! Hukuk örgütlerimiz. Barolar gibi, Fikrin ve Hukukun Üstünlüğü Hareketi gibi...
 
Sevgili hukukçular, son yıllarda sık sık dile getirdiğiniz hukuk reformu kendiliğinden olmaz. Bu reform için harekete geçmeniz gerekir! Bir de hukuk reformu ile ilgili toplumsal hareketleri ya da toplumdan yükselen sesleri de dinlemeniz de gerekir! Özellikle ceza yasamız ile ilgili olarak toplumda bir çok çalışma yapıldığını duymamış olabilir misiniz? Aralık 2009’dan bu yana ceza yasasında yapılması gereken değişiklik çalışmalarını bir platform sürdürüyor. Konferans yapıldı, toplantılar devam ediyor. 8 Mart’ta, bu durumu kamuoyu ile paylaşmak, destek almak, sesini topluma, hukukçulara ve her kesime duyurmak için basın toplantısı bile düzenlendi.
 
Bilmiyorum Barolar Birliği’nin bu hareketten haberi var mı ama Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Platormu adı altında bir grup sivil toplum örgütünün de haykırışlarını duymayan kalmadı zannediyorum!
 
Eşcinsellik konusuna bakış, ülkmizde toplumsal cinsiyetle ilgili kanayan bir yara. Eşcinsel oldukları için aşağılanan, şiddet gören, insanca yaşama hakları ellerinden alınmaya çalışılan, mücadele etmek için bile görünür olmayı sürdüremeyen bir kitle var ülkemizde. Buna karşın onları kabullenmek ve ihtiyaçlarını  dinlemek, anlamak yerine onları dışlamanın daha kolay olduğuna karar vermiş geleneksel yapımızın yanında hukuk sistemimimiz de geleneksel kültür gibi davranarak bireylerin insan haklarını  gaspetmeye devam ediyor.
 
Ben çok merak ediyorum: Acaba nereye kadar sürebilir bu? Nereye kadar gerçek olan ve toplumumuzda da dünyada da artık ismi konmuş  farklı cinsel yönelimlerin var olduğunu ve bunların da birer toplumsal cinsiyet olduğunu reddedebileceğiz?
 
***
 
Bilirsiniz ağırlıklı olarak kadın hakları üzerine yazan, tartışan bir yazarım. Barolar Birliği Başkanının Ceza Yasasının değiştirilmesi konusunda yaptığı açıklamaların içinde yer alan talihsiz ifadeleri hem cinsel yönelimi farklı bireyler açısından hem de kadınlar açısından değerlendirmeden de geçemeyeceğim: O kadar göz ardı edilmiş ki kadın: Cinsel yönelimi farklı bireyleri “Homoseksüeller” olarak tanımlamayı tercih etmekte olanlar var. Eşcinsellik tanımlarında da kadının eşcinselliği reddediliyor, bu söylemlerde de yer almıyor. Oysa bunun en genel anlamda evrensel bir tanımı var: LGBT deniyor. (Lesbian, gay, bisexual, transsexual).
 
Açıklamayı  yapan hukuk liderleri bu tanımı bilmiyorlarsa reformdan önce mutlaka öğrenmeliler. Yoksa tıpkı kadınlara yapıldığı  gibi, LGBT bireylerden ve onların ihtiyaçlarından bihaber yasalar döşenecek yine. Ha eğer biliyor ve kullanmıyorlarsa bu konudaki önyargılarını önce hukukçu olarak onların kırmaları gerekecek. Bu alanda gerçek anlamda çalışmak için homofobik olmamak gerekiyor.
 
Barolar birliği başkanı, yaptığı açıklamasında çok uzun meslek hayatında, homoseksüellik ile ilgili çalıştığı davaların yalnızca 3-5 tane olduğunu söylemiş. Ben kendisine soruyorum: Acaba bu durum cinsel yönelimi farklı bireylerin toplumumuzda bulunmadığını mı gösteriyor? Yoksa görünür olmaktan korkmuş insanların hak arayışında bile özgür olamadıklarının göstergesi olabilir mi? Dünyanın her yerinde konuşulan bir gerçek, Avrupa’da, Amerika’da üzerine yasalar yapılmış, konuşulmuş, tartışılmış bir gerçek olmasına karşın, Kıbrıs’ta LGBT bireylerin azlığı iklimle mi alakalı(!) kıymetli hukukçular? Bu bahane edilebilir mi?

***
 
LGBT bireylerin sorunlarını bir sağlık sorunu gibi düşünmek onları  reddetmektir!
Onların ihtiyaçlarını  göz ardı eden bir yasa hazırlamak, zaten kullanamadıkları  insan hak ve özgürlüklerini daha da kısıtlamaktır!

Buna hiçbirimizin hakkı yok. Hiç birimizin, hiç kimsenin hak ve özgürlüklerini kısıtlamaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Öyle düşünmüyor, onun gibi yaşamıyor olmak, onu kendine benzetmek hakkını bize vermiyor.

Her bireyi kendi mutluluk anlayışı çerçevesinde yaşayacak imkanı  sunma zorunluluğumuz var. Yasama, yürütme ve yargı sayesinde de, yani devlet anlayışı ve bütünlüğü içerisinde de bunun korunması ve geliştirilmesi gerekiyor.

Aksi takdirde şimdiye kadar olduğu gibi arpa boyu yol katedemeyiz...

***

Ceza Yasası tadilatçıları yolunuz açık olsun. Ama lütfen Toplumsal Cinsiyet Paltformu ile de iletişime girmeyi deneyin. O grupta Homofobiye Karşı inisiyatif var, o grupta ilerici siyasi partiler var, o grupta kadın örgütleri var, o grupta toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesi veren bir çok örgüt var...Çalışıyorlar.


Etiketler: yaşam, dünyadan
2024