15/01/2022 | Yazar: Aras Örgen

Lubunyalığın ve aktivizmin kendisinin yer yer travmatik yer yer de inanılmaz güçlendirici olduğunu biliyorum ve tüm bu olumsuzlukları birçok kişinin deneyimlediği bir realitede hep birlikte nasıl daha iyi oluruz’u düşünmek istiyorum.

Kolektif esenlik mesafedir! Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Acaba bu hafta ne üzerine yazsam diye düşünürken, sürekli ‘uygun formatta ve akışta’ yazmak için kendimi zorladığımı fark ettim. Sonra K. bacım sağ olsun ‘KAOS GL ayol burası!’ dedi. Bunun üzerine ben de biraz da akışı benim gibi pek belli olmayan düşüncelerim ve duygularımın izinde bir yazı yazmak istedim. Bu haftaki yazımda da aslında aktivistlerin esenliği için kolektif çalışmaların bendeki düşünsel ve duygusal yansımalarını aktarayım dedim.

Esenlik çalışmaları ile ilgili düşünürken sıklıkla yurtdışındaki çalışmalara bakıyorum ve bazılarını takip ediyorum. Özellikle yazılı ve görsel üretim araçlarına daha fazla sahip oldukları veya belki de benim kaynak arama biçimimin kendisi batı merkezli olduğu için genellikle Avrupa ve Kuzey Amerika’daki çalışmalara daha sık rastlıyorum. Gördüğüm çalışmalarda da özellikle aktivistlerin esenliğine yönelik olan etkinlik/aktivitelerin genellikle bireysel esenlikle sınırlı olduğunu fark ediyorum. Kolektif pratiklere dair olan esenlik önerilerinin de ‘birbirinizi kollayın/destekleyin’ gibi anlamlı ama görece yüzeysel kalan söylemlerden oluştuğunu görüyorum. Tam da bu noktada kendi esenlik pratiklerime döndüğümde kolektif çalışmalara daha yatkın olduğumu fark ettim.

Hak ihlallerinin travmatik doğasını düşündüğüm zaman hak ihlalini yaşayan kişide, hizmet sağlayan/destekleyen kişide ve ilgili topluluk/komünitede travmalar oluşabileceğini de fark ettikçe bunların bizim üzerimizdeki etkilerini ve bunlardan nasıl iyileşeceğimizi düşünüyorum. İşte tam bu noktada hep birlikte deneyimlediğimiz hak ihlalleri ve yansıyan etkilerinden bireysel düzlemde iyileşmenin gerekli olduğunu ancak toplu bir iyileşmenin de bir o kadar önemli olduğunu hissediyorum. Lubunyalar olarak birbirimize sahip çıktığımız, beraber yaralarımızı sardığımız pratiklerin olduğunu biliyorum ve bunları nasıl yaygın veya belki de pratik bir hale dönüştürürüz sorusunu soruyorum.

Tüm bu soruları sorarken ve kolektif esenliğe dair düşünürken, geçtiğimiz hafta The Guardian’da Honduras’ta insan hakları savunucusu kadınlara yönelik hizmet sunan La Siguata adlı merkez hakkında bir yazı okudum. La Siguata Honduras ve çevresinde özellikle kadın hakları alanında çalışan aktivistlere yönelik bir şifa merkezi. Merkez şehirden uzak ve doğaya yakın, içerisinde toplu aktivite alanlarının olduğu bir yer. Genellikle maruz bırakılan travma veya ikincil travmaya bağlı tükenmişlik gibi durumlarda buraya gelen aktivistler de genellikle 2 haftalık bir deneyim yaşıyorlar. Bu deneyimin içinde fiziksel, duygusal ve ruhsal aktiviteler bulunuyor ve hepsi grup halinde deneyimleniyor. Merkez koordinatörünün de dediği gibi 2 hafta hayatımızı değiştirmeyebilir ancak bu bir başlangıç noktası. Deneyimlenen pratiklere dair de dekolonizasyondan yola çıkılarak yenilenen beden ve yoga çalışmaları, Honduras kültüründeki doğal şifa çemberleri ve yakın zamanda öldürülen aktivistlerin altarlarda onurlandırıldığını görmek bana çeşit çeşit esenlik çalışmalarının olduğunu hatırlatıyor. Okuduğum yazıdan sonra biraz da başka yerlerdeki dekoloniyal iyileşme çalışmalarına baktım. Afrika’dan bulduğum örnekler de La Siguata gibi doğa ile iç içe yerlerde ve kültürel pratiklere göre yeniden şekillenen aktivitelerin var olduğunu gördüm. Doğanın ne kadar kapsayıcı ve iyileştirici olduğunu bir kere hatırladım.

Yazının başında da belirttiğim gibi kolektif esenliğe dair batı merkezli ve birey odaklı olmayan örnekleri görmenin kendisi bana iyi geliyor. Esenliğe dair çalışmaları düşünürken bazen tüm bunların yüzeysel kaldığı ve değişmesi ‘zor’ olan sınıfsal, kültürel ve ekonomik faktörlerin olduğu fikrine fazlaca takılıyorum ve olumsuzluğa kapılabiliyorum. Bulduğum ‘uygun’ çalışmaların aslında normlara hizmet ettiğini görüyorum. Bu nedenle Guardian’daki yazıyı okumak bana esenliğe dair düşünürken sadece Batı örneklerinin ‘uygun’ olmadığını, her kültüre dair esenlik ve iyileşme pratiklerinin var olduğunu ve bunların ana akımda yer almıyor oluşunun ne kadar da politik bir mesele olduğunu hatırlattı.  

Lubunyalık özelinde de kolektif iyileşmeyi ve esenliği düşünmenin ve özgün kültürel pratiklere dönmenin bize iyi gelebileceğini düşünüyorum. Bunların ne olabileceğini tek başıma düşleyemem ancak en başında her yöntemin her beden/ruh için uygun olmadığını ve kendi pratiğimizi oluşturmada özgür olduğumuzu kabul etmek bize bir başlangıç noktası belirleyebilir.  Lubunyalığın ve aktivizmin kendisinin yer yer travmatik yer yer de inanılmaz güçlendirici olduğunu biliyorum ve tüm bu olumsuzlukları birçok kişinin deneyimlediği bir realitede hep birlikte nasıl daha iyi oluruz’u düşünmek istiyorum. Belki de önümüzdeki haftalarda kolektif çalışmalara dair kültürel pratikler ve günümüzdeki ‘şifa piyasası’ hakkında bir şeyler yazabilirim. Kolektif esenlik mesafedir diyorum.  

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: yaşam
İstihdam