17/06/2022 | Yazar: Furkan Öztekin

Onur Ayı’nı Kaos GL dergisi “Kesişimsel Aktivizm” sayısından yazılarla kutluyoruz.

Köşe başında bir sanatçı: Stephen Varble Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Stephen Varble, 1970’lerde Manhattan’ın sokaklarında gerçekleştirdiği sıra dışı performanslarıyla tanınan non-binary bir sanatçı. Sokaklardan topladığı çöpler ve buluntu nesnelerden yarattığı kostümlerle sanatın metalaştırılmasını, tüketim kültürünü ve dönemin sosyoekonomik durumunu eleştiriyor. Stonewall olaylarından sonra LGBTİ+’lar için büyük önem arz eden sokaklarda gerçekleştirdiği bu performanslar, ikili cinsiyet kodlarını altüst ederek queer sanata yön veriyor. Varble, kamusal alanda gerçekleştirdiği performanslar dışında, tiyatro, moda, video sanatı ve aktivizm alanlarında da aktif bir rol oynuyor. Bu yazı, Stephen Varble’ın kimlik, sınıf ve cinsiyet üçgeni arasında konumlanan aktivist sanatını kesişimsellik kavramıyla ilişkilendiriyor. Aynı zamanda genç yaşta vefat eden sanatçının unutulmaya yüz tutmuş üretimlerini yeniden görünür kılmayı hedefliyor.

Sen beni sokaklardan say
Adımı tüm masallarda yokla
Bedenimi binlere böl

Yasemin Mori, Sen Beni Sokaklardan Say, 2012

Stephen Varble, 1946 yılında Kentucky’nin Owensboro ilçesinde dünyaya geldi. Dinine son derece bağlı bir aile ortamında büyüyen Varble, lisans eğitimini Kentucky Üniversitesi’nde tamamladı. 1969 yılında Columbia Üniversite Film Yönetmenliği Bölümü’nde yüksek lisans eğitimi almak için New York’a taşındı. Metropol dinamiklerini deneyimlediği sırada Columbia Üniversitesi’nin LGBTİ+ topluluğuna dahil oldu ve aktivizm ile yakından ilgilenmeye başladı. Üniversitedeyken Hill & Wang tarafından yayımlanan The Elegand Auctioneers isimli kitabın editörlüğünü üstlendi. Yine bu zamanlarda Andy Warhol’un Interview isimli dergisinde yarı zamanlı çalışmaya başladı. 1971’de sanat tarihçisi Douglas Crimp’in asistanlığını yaparken Agnes Martin sergisinde görev aldı.[1] City University of New York'tan kazandığı burs sayesinde Heavy Duty: A Film Study of the Classroom Paraprofessional (1971) isimli ilk filminin yönetmenliğini üstlendi. Okuduğu bölüm sebebiyle sanatın farklı dallarına yönelen Varble, ilk video işlerini ürettikten sonra dönemin Fluxus[2] sanatçıları arasına katıldı. Fluxus hareketine yakınlığıyla bilinen sanatçı Geoffrey Hendricks ile çeşitli performanslarda iş birlikleri gerçekleştirdi. Charlotte Moorman’ın gelenekselleşen Avant-Garde Festivali ve Jacki Apple’ın Kimlik Değişimi gibi önemli etkinliklere katılarak performans sanatına hızlı bir giriş yaptı. Sadece performans sergilemekle yetinmeyen Varble, sahne arkasında da aktif bir rol oynadı. Deneysel tiyatro oyunlarında yazarlık rolü üstlenirken sahne kostümleri tasarlamaya devam etti.[3] Varble, Andy Warhol, Geoffrey Hendricks ve Charles James gibi dönemin popüler isimler tarafından övülmesine rağmen hiçbir zaman kurum çatısı altında olmayı tercih etmedi. Diğer sanatçıların tanışmak ve eserlerini satabilmek için can attığı New York’un sözde seçkinleri onun ilgisini çekmedi. Caddeler ve sokaklar, insanlarla kolayca etkileşime geçebildiği ve kendini ifade etmenin yollarını aradığı yerler oldu.

kose-basinda-bir-sanatci-stephen-varble-1

Uzun yıllar tiyatro sahnesine emek veren Stephen Varble, 1970’lerin ortalarında New York sokaklarında gerçekleştirdiği beklenmedik performanslarla büyük bir görünürlük elde etti. Sokak çöpleri, yiyecek atıkları ve çeşitli buluntu nesnelerden tasarladığı kostümlerle sınıf algısını ve tüketim kültürünü keskin bir dille eleştirdi. Tüm bunları yaparken ikili cinsiyet rolleriyle oynamayı da ihmal etmedi. Doku ve renk açısından oldukça zengin olan absürt nesneleri zamansız kombinlerinin parçası haline getirdi. Kadın ve erkek kıyafetlerinden devşirerek oluşturduğu akışkan kostümler, zaman içinde ona non-binary performans sanatçısı unvanını kazandırdı.[4] Bu non-binary kostümlerle New York’un en meşhur sokaklardan olan SoHo’da izinsiz kostüm turları düzenledi. İzinsiz gerçekleştirdiği turların duraklarını da SoHo’nun nabzını tutan galeriler, ultra zenginlere hitap eden butikler ve lüks giyim markalarına ait dükkanlar oluşturdu. Sanatçının alter egosu Madame Debris ile gerçekleştirdiği bu eylemler, dönemin ünlü fotoğrafçıları Peter Hujar, Jimmy De Sana, Allan Tannenbaum, Greg Day, Rose Hartman ve Anton Perich tarafından kaydedildi.

kose-basinda-bir-sanatci-stephen-varble-2

Stephen Varble’ın kısa sanat kariyerindeki en önemli performansı 1976 tarihli Chemical Bank Protestosu oldu. Bir gün banka hesabının kendi adına çek yazan biri tarafından boşaldığını öğrenen Varble, balık ağına iliştirilmiş dolarlar ve sahte kanla doldurduğu prezervatiflerle süslediği kostümüyle Chemical Bankası’nın yolunu tuttu. Bankadaki veznedarlardan kendisinin rızası olmadan hesabından çalınan paranın iade edilmesini istedi. Bu isteği reddedildikten sonra göğsüne yerleştirdiği kan dolu prezervatifleri patlattı ve etrafa saçılan kanlarla milyon dolarlık bir çek imzaladı. Yazar arkadaşı Fernanda Eberstadt’ın 2018 yılında yayımladığı anı kitabında aktardığına göre Varble’ın performansı bankaya gelen bazı müşteriler tarafından ayakta alkışlandı.[5] Eşi benzerine rastlanmamış kostümlerle gerçekleştirdiği bu performanslarla kapitalist sistemin dinamiklerini parodileştirdi. İzleyicinin ve sokaktan geçen insanların cinsiyete dair kalıplaşmış fikirlerini kırmayı amaçladı. Öznel queer deneyiminden referansla ortaya çıkan bu performanslar, toplumsal normların cinsiyet ve cinsel kimlik kategorilerini nasıl indirgediğinin altını çizdi.[6]  Varble, 38 yıla sığdırdığı yoğun ve üretken sanatıyla, değer hiyerarşilerini tersine çevirmenin yollarını aradı.

kose-basinda-bir-sanatci-stephen-varble-3

Stephen Varble, 1970’lerin AIDS kriziyle çevrelenmiş soğuk atmosferinde toplum baskısını üzerinde hissettiği için sokaklardan uzaklaşarak güvende hissettiği evine çekildi. 1984’te henüz 38 yaşındayken HIV/AIDS’e bağlı komplikasyonlardan dolayı vefat etmeden önce Güneşe Yolculuk (Journey to the Sun) isimli otobiyografik bir video üzerinde çalıştı. 1978’de bir dizi performans olarak başladığı bu eser, partneri Daniel Cahill ve arkadaşı Greta Garbo’nun da katılımıyla sanatının yıllar içindeki dönüşümüne odaklanan otobiyografik bir anlatıya dönüştü.[7] Varble, çekimlerini New York’taki dairesinde gerçekleştirdiği bu fantastik filmde, sokak performanslarında ona kötü şöhret kazandıran kıyafetleri arkadaşlarına giydirdi. Ruhsal bir yolculuğa çıktığı doğaçlama filme hayatından ve HIV/AIDS ile deneyimlerinden beslenen destansı monologlar eşlik etti. Güneşe Yolculuk, sanatçının ölümünden sonra hayatına ve üretimlerine ışık tutan önemli bir kaynak oldu.[8]

Stephen Varble, dönemin politik atmosferinde kendine yer açan ve normalin ne olduğunu sorgulayan sanatıyla kendinden sonrakilere mütevazı bir miras bıraktı. Sanat tarihçisi David J. Getsy, uzun yıllar boyu karanlıkta keşfedilmeyi bekleyen bu mirasa bir araştırma sayesinde rastladı. David J. Getsy’nin 2018 yılında Leslie Lohman Müzesi[9]’nde gerçekleştirdiği geniş çaplı retrospektif vesilesiyle müzeye bağlı bir Stephen Varble arşivi oluşturuldu. Bu arşiv ve retrospektif sergisi sayesinde Stephen Varble’ın sanatı geç de olsa görünürlüğe kavuşmuş oldu.

Stephen Varble’ın sınıf, cinsiyet, cinsel yönelim ve HIV gibi kategoriler üzerine temellendirdiği performansları, tahakküm mekanizmalarının birbiriyle ilişkisine odaklanan kesişimsellik kavramını çağrıştırıyor. Sanatçı, 1970’lerde gerçekleştirdiği aykırı performanslarla, gündelik hayatta karşılaştığı problemlerin birbirine nasıl temas ettiğini eleştirel bir dille açığa çıkarıyor. Performans sanatı üzerinden inşa ettiği bu dil, kamusal alanda görünürlük kazandığı anlarda daha da çarpıcı hale geliyor. Sokağın kaldırım taşlarını ve sınırlarını aşan bir güce ulaşıyor.

Stephen Varble, sanatsal üretimdeki samimiyeti galerilerin steril duvarlarından uzak bir yerde arıyor. Bunu yaparken LGBTİ+’ların 1970’lerden beri uğruna mücadele ettiği sokaklara sahip çıkıyor.

Üst sınıf tarafından görmezden gelinen bir özne kamusal alanda görünürlük kazanabilir mi?

Bir sanatçı için performans sanatı homofobi ve transfobiyle başa çıkmanın bir yöntemi olabilir mi?

Stephen Varble, bu soruların cevabını sivri köşeli sanatıyla veriyor; kalabalık ve telaşlı bir sokakta aniden karşımıza çıkarak.

Kaos GL Dergisine ulaşın

Bu yazı ilk olarak Kaos GL Dergisinin Kesişimsel Aktivizm dosya konulu 182. sayısında yayınlanmıştır. Dergiye kitapçılardan veya Notebene Yayınları’nın sitesinden ulaşabilirsiniz. Online aboneler dergi sitesinden dergiyi okuyabilir.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.

 



[1] Douglas Crimp, Before Pictures, Brooklyn: Dancing Foxes Press, 2016, s:57.

[2] Fluxus, 1960’ların başında New York’ta ortaya çıkan ve Avangart sanatçılar tarafından performans sanatının yeniden yorumlanmasıyla oluşan bir harekettir.

[3] Production: Silent Prayer (1973), La MaMa Arşiv ve Dijital Koleksiyonları

[4] Adrian-Diaz, Jenna, The Rediscovered Legacy of Soho’s Most Outrageous Genderqueer Performance Artist, Vulture, 26.09.2018

[5] Fernanda Eberstadt, I Bite My Friends, Granta 144, Ağustos, 2018

[6] Angela Skujins, Dazed Digital, The 1970s genderqueer performance artist that turned trash into treasure, 16.01.2019

[7] David Getsy, On Stephen Varble’s Journey to the Sun (1978-1983), Gene Siskel Film Center, Şikago, 11.10.2018

[8] David Getsy, On Stephen Varble’s Journey to the Sun (1978-1983), Gene Siskel Film Center, Şikago, 11.10.2018

[9] Eski adıyla Leslie-Lohman Gey ve Lezbiyen Sanatlar Müzesi, queer bakış açısıyla sanatsal keşifler gerçekleştiren LGBTİ+ müzesidir.


Etiketler: kültür sanat, dünyadan, tarihimizden
nefret